Kolombiya'da Petro'nun zaferi ve Latin Amerika'da yükselen sol

Dünya Haberleri

| AA

Kaynak: AA

Petro'nun zaferi kültürel, siyasi ve silahlı hareketleriyle tüm sol dünyada müstesna bir yere sahip olan Latin Amerika için tarihi anlam taşıyor.

Latin Amerika'nın 51 milyon nüfusuyla sağın kalesi sayılabilecek ülkesi Kolombiya, devlet başkanlığı seçimlerinin ardından, mazisinde silahlı militanlık ve belediye başkanlığı da bulunan tecrübeli siyasetçi Gustavo Petro ile ilk kez sol tarafından yönetilmeye hazırlanıyor.

    Petro, yarım yüzyıldan fazla süren silahlı çatışmalarından birini Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri ile (FARC) yapılan barış anlaşmasıyla çözmeye çalışan Kolombiya'da, dengesiz toprak mülkiyeti, uyuşturucu ticareti, silahlı gruplar, kırsaldaki siyasi cinayetler, eğitim, ekonomi ve çevre sorunlarının yanı sıra siyasi ve sınıfsal bir ön yargıyla da mücadele edecek.

    Öte yandan, Petro'nun zaferi kültürel, siyasi ve silahlı hareketleriyle tüm sol dünyada da müstesna bir yere sahip olan Latin Amerika için tarihi anlam taşıyor.

    Latin Amerika'nın siyasi haritası değişiyor

    Daha 3 sene evvel Venezuela'daki Nicolas Maduro hükümetine ömür biçilen, 2 yıl önce Bolivya'da polis-asker ve sokak olayları neticesinde Evo Morales'in devrildiği Latin Amerika'da sol, Arjantin, Bolivya, Peru, Şili ve Honduras'ın ardından Petro'nun zaferiyle Kolombiya'da da iktidara geldi. Böylece kıtada siyasi harita 2000'lerin başlarındaki gibi radikal bir şekilde yeniden değişmeye başladı.

    Kolombiya'daki sonuçlarla -Ekvador hariç- Güney Amerika'nın batı kıyısı bağlantılı bir şekilde sol hükümetlerle birleşiyor. Brezilya'da ekimdeki seçimlerde favori aday Lula da Silva'nın kazanması durumunda ise Latin Amerika ülkelerinin çok büyük bir bölümü sol hükümetlerce yönetilecek. Bunlar arasında kıtanın ilk 5 büyük ekonomisi Brezilya, Meksika, Arjantin, Şili ve Kolombiya da bulunuyor.

    Entegrasyon politikaları canlanabilir

    Kıtanın koyu solcularının böyle bir harita karşısında, daha önce Pepe Mujica, Rafael Correa, Hugo Chavez, Nestor Kirchner, Cristina Kirchner ve başka liderlerin de telaffuz ettiği "hispaniklerin ütopik ortak vatanı-Patria Grande" hayali şimdilik fazla duygusal bulunabilir. Lakin her birinin farklı toplumsal gerçekleri ve solculuk anlayışı olmasına rağmen bu ülkeler, Latinler arası sorunlar ve dış müdahaleler karşısında en azından söylem ve eylem birlikteliğine gitmek ve bölgesel kararlarda ortak hareket etmek isteyeceklerdir.

    Latin Amerikalılar arasında Avrupa Birliği gibi bir birlik hayalini dile getiren, Genel Sekreter Luis Almagro'nun yönetiminde bir dış müdahale aracına dönüşen Amerikan Devletleri Örgütü'nü (OAS) çok kez eleştiren ve son Amerikalar Zirvesi'ne katılmayan Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador başta olmak üzere entegrasyonu destekleyen birçok lider mevcut. Bu liderlerin Petro'yu kampanya sürecinde açıktan desteklemeleri yalnızca sol dayanışması değil, bir entegrasyon beklentisi olarak da okunmalı.

    En çok etkilenecek ülke Venezuela

    Galibiyetin hemen ardından Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun ismini vermeden Venezuela hükümetiyle görüştüğünü duyuran Petro'nun galibiyetinden en çok fayda sağlayacakların başında şüphesiz Maduro geliyor.

    Petro, kendisinin de silah bıraktığı dahil, neredeyse son 50 yıldaki bütün barış görüşmelerinin içinde yer alan deneyimli siyasetçi Alvaro Leyva Duran'ı dışişleri bakanı olarak atayacağını duyurdu. Bu da öncelikle Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) ve diğer gruplarla barış görüşmeleri gerçekleştirebileceğine ve buna paralel bir dış politika güdeceğine işaret ediyor.

    ELN ve FARC muhalifleri başta olmak üzere bazı silahlı grupların Venezuela'da bulunmaları ve geçmişte FARC'la yapılan barış anlaşmasında Chavez ve ülkesinin oynadığı kritik rol de hesaba katıldığında, yeni dönemde Maduro ile diyalog, komşuluk ve solculuğun ötesinde bir pazarlık gündeme gelebilir.

    Asıl kaybeden: Guaido

    Venezuela'da 2019'da kendini geçici devlet başkanı ilan eden ancak görev süresi bir türlü dolmayan Juan Guaido ve liderliğini yaptığı muhalefet, Kolombiya'da Petro'nun iktidara gelmesinden en fazla zarar görecek isimler arasında yer alıyor. Guaido, Petro'nun daha önce "Maduro rejiminin yolsuzlukla elde ettiği paralarla finanse edildiğini" iddia etmişti. Petro da bilhassa sosyal medya üzerinden birçok kez Guaido'yı hedef almıştı.

    Tüm bunların yanı sıra Venezuela'nın Kolombiya sınırından yasa dışı yollarla iki kez çıkan ve birçok ülkeyi ziyaret eden Guiado'nun, Petro döneminde artık bu "seyahat özgürlüğüne" sahip olması ve tabii Bogota'da da bir "büyükelçi" bulundurması oldukça zor. Guaido'yu ilk zamanda destekleyenler bile artık onun "iyi bir kart" olmadığını biliyor. Dolayısıyla Petro yönetimindeki yeni Kolombiya'nın, Guido öncülüğündeki Venezuela muhalefetine ev sahibi olduğu dönem geride kalacağa benziyor.

    Almagro en büyük müttefikini kaybetti

    Kolombiya'daki seçimlerin kaybedenleri hanesine yazılacak bir diğer isim ise sol hükümetlere yönelik müdahaleci tavrıyla eleştirilerin hedefi haline gelen OAS Genel Sekreteri Uruguaylı Luis Almagro.

    Maduro yönetimine karşı 2018'de askeri müdahaleyi ilk kez telaffuz eden ve bu hükümeti devirmek için bütün gücünü harcayan Almagro, 2019'da Bolivya'daki seçimlerde düzensizlik iddialarının bulunduğu gözlemci raporuyla Evo Morales'i de asker-polis ve sokak zoruyla istifaya götüren sürecin ateşleyicisi olmuştu.

    Petro da defaten birçok insanın kanının dökülmesi ve siyasi, ekonomik istikrarsızlıklara neden olan bu kırılmaların tamamında Almagro'nun sorumlu olduğunu dile getiriyordu. Dolayısıyla siyasete sağda başlayıp sola, ardından tekrar sağa kayan Almagro'nun artık Casa de Narino'da (Kolombiya Cumhurbaşkanlığı Sarayı) bir destekçisinin olmayacağı oldukça açık.

    Filistin meselesi ve Türkiye ile ilişkiler

    Nobel Barış Ödüllü eski Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, görev süresinin sonuna doğru 2018'de Filistin devletini tanımıştı. Latin Amerika'da solun neredeyse ortak davası addedilen Filistin meselesinde Petro'nun Filistin ile dayanışmaya devam etmesi bekleniyor. İsrailli yetkililere "Nazi" benzetmesinde bulunan Petro'nun bu ülkelerle ilişkilerde temkinli davranması da olası.

    Türkiye'nin Kolombiya ile ilişkileri ise son yıllarda Bogota Büyükelçiliğinin yanı sıra TİKA, THY, Maarif Vakfı ve Anadolu Ajansı gibi kurumların faaliyetleriyle ivme kazandı. Özellikle Kolombiya barışının kalbi sayılan Orejon mezrasında TİKA eliyle inşa edilen okul ve onlarca kırsal kalkınma projesinin katkılarıyla Türkiye-Kolombiya ilişkileri giderek gelişiyor. Gustavo Petro döneminde de Türkiye ile ilişkiler karşılıklı doğru enformasyonla daha iyi yerlere gelme potansiyeline sahip.

    Sonuç olarak, Kolombiya'da 200 yıllık sağ iktidarının ardından yönetime gelen Gustavo Petro'nun yardımcısı Francia Marquez ile sağladığı uyum ve iç siyasetteki performansına bağlı şekillenecek dış politikasına dair ilk işaretler 7 Ağustos'taki yemin töreninde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.




    Etiketler : Latin Amerika Kolombiya Gustavo Petro