Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Ağlanacak halimize ağıt! 

Belli bir yaşta olanlara “Ağıt nedir?” diye sorsam, nasıl bir cevap alırım bilmem! Gözyaşını bilmeyen, ağlamayı bilmeyen bir nesilden nasıl bir cevap alacağımı tahmin etmek zor olmasa gerek! 


Ağlamak! 
Cenabı Allah’ın biz kullarına verdiği en büyük nimetlerden olduğunu ancak ağlayabilenler hatta tek bir gözyaşı dökmeden inim inim inleyerek ağlamayı bilenler çok iyi bileceklerdir! 
Ağlamak kaybetmenin veya mağdur olmanın ardından dökülen damlalar değildir! Ağlamak gönlü, yüreği temizlemektir bir yerde! Her bir dökülen gözyaşı da en muhteşem dezenfekte maddesinden daha da tesirlidir! Ne kadar sıkıntılı, ne kadar üzüntülü hatta ne kadar büyük bir değerinizi kaybetmiş olursanız olun şöyle bir hakkını vererek ağladığınızda nasıl da ferahladığınızı adeta kuş gibi hafiflediğinizi çoğunuz bilirsiniz! 
Ağıt ise büyük kaybedişlerin zamana düşülen çentikleri, başka bir ifadeyle de tarihe o büyük kaybedişleri gelecek nesillere anlatacak bir nevi tarihi vesikadır! 
Konya’dayım Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Faķültesi polikliniklerinde sıramı bekliyorum! Her şey ne kadar da düzenli, ne bankların üzerinde kolunda serumla bekleyen, ne de geceden hastane avlusunda sıra kapabilmek için bekleyenler var! Herkesin elinde milyarlık cep telefonu ve 4,5 G hızına sahip internet paketi! Geceden randevular alınmış koridorlarda sıra kavgası yok! Gencecik hekimler, bilgiye, teknolojiye hakim! Kısacası dünyanın ilk tıp fakütesini (1210-1214) Gevher Nesibe Sultan Tıp Fakültesi’ni kurmuş medeniyetin torunlarını dedelerine yaraşır bir halde görmek mutluluk verici hamdolsun bu günleri gösteren Allah’a! Teşekkür ederim kendisi de bir hekim olan Konya Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayın Mustafa Sahin Hocama! Rahmet diliyorum bu üniversitenin kurucu, buralarda Konya’da “Namaz kılan rektör” namı bırakan merhum Prof. Dr. Erol Güngör Hocama! 
Sıramı beklerken fazla değil 20 yıl öncesine gittim ve kendi kendime sordum “Yenilmez, sabah 9’da geldin bir heyet raporu alacak bütün tetkiklerini yaptırdın ve saat 14.49’da yazını yazmak için oturdun! Fazla değil tüm bunları 20 yıl önce hangi şartlar altında ve nasıl yapabilirdin?” kalp çarpıntım artmaya başladı! 
Buraya kadar her şey çok ama çok güzel de bir şey var ki, o da, 20 yıl öncesinin o zor, o yokluk günlerinden kalma, o günlerde duyduğum, kimi zaman bizzat şahit olduğum, hastane kapısında yakılan ağıtlar! 
Babasını, yarini, eşini, evladını kaybetmiş, cenazesini bekleyenlerin yaktığı ağıtlar! Bağırma değil, dövünme değil yüreği dağlayan, kaybedilenin acısı, yaşananların ifadesi olup tarihe not düşülen ağıtlar! 
Türkü olup nesilden nesile yaşananları taşıyan ağıtlar! Rahmetli dedemin ardından anamın Ordu Devlet Hastanesi bahçesinde yaktığı ağıt hala kulaklarımda! 
Bendeniz neden Konya’dayım derseniz, kızım Ayşe Hanzade Yenilmez nasip olursa Selçuk Üniversitesi Dilek Sabancı Konservatuarı Müzik Bölümü'nde okumak istiyor ve sınavları için Konya’dayız! 
“Neden İstanbul’da bir okula girmedi de Konya?” diyecek olursanız, ülkemizde Türk Müziği özelikle de Türk Halk Müziği eğitimi veren mektep sayısı ancak bir elin parmağı kadar da ondan! Otuzu aşkın mektepte de Batı müziği eğitimi verilmekte! 
Hadi biri çıksın da, bugün bize ölümü reva gören Batı'nın bize yaşattıklarını da düşünerek bu ağlanacak halimize bir ağıt yaksın!