Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

#EvdeKalalımİnsanlığımızıDüşünelim!

Doğduğum, çocukluğumun geçtiği, gençliğe ilk adımımı attığım köyümde, ezan sonrasında müezzinin böyle bir anons yaptığını hiçbir vakit hatırlamam!

12 Eylül Cuma 1980’de de köyümdeydim.

O gün de sokağa çıkma yasağı vardı, o gün de ezanlar okundu, ama müezzin ezanın sonunda böyle bir anons yapmamıştı!

Ne tuhaf, ezan okunuyor Müslüman namazını kılmak için camiye gidemiyor!

Gidemiyor, çünkü camiler kapalı!

Gidemiyor, çünkü gözümüzle göremesek de varlığını acıyla hissettiren bir virüs salgını var!

Ramazan ayı yaklaştı, muhtemel ki, teravih namazları da camilerde kılınamayacak!

Ortalıkta dolaşan söylentiye göre, “Bu yıl hac da yapılamayabilir”miş!

Acaba Ramazan Bayramında namazı camide kılabilecek miyiz ?

Ya, Hac yapılamadan kılınacak Kurban Bayramı namazı..?

Ne tuhaf değil mi?

Sizleri bilmem, ama benim içim ürperiyor!

Sanki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..!

Çakıldık televizyonların başına hekimleri dinliyoruz!

Almamız gereken tedbirleri hekimler söylüyor, bizler de harfiyen uygulamaya çalışıyoruz. Hekimler #EvdeKal diyorlar, bizler #EvdeKalıyoruz!

Neden?

Kendimizin ve sevdiklerimizin sağlığı için...

Yaşamak için...

Herkes her şeyi konuşuyor da biz, neden bu hale düştük, kimseler bir tek kelime etmiyor!

Oysa, ölümler hep var..!

Daha dün yanı başımızda bombalarla can veren milyonlar var..!

Ebru Garip Cezaevinde yaşananlar var..!

Yaşadığımız hal, insan fıtratı dışı ise, demek ki, bizler bu zamana kadar insan fıtratı üzere yaşamadık!

Ölümleri de görmezden geldik..!

Birkaç gün önce, talebelik yıllarımda İzmir’de aynı evi, aynı ülküyü, varlığı, yokluğu, paylaştığım Aziz Bal isimli arkadaşımı kaybettim!

Hey hat ki, Aziz Bal kardeşimin yıllardır kanser denen bela ile boğuştuğunu, ben öldüğünde öğrendim! Aziz Bal kardeşimin yıllardır kanser belasıyla boğuştuğunu öldüğünde öğrenmem, fıtratımıza yakıştı mı hiç?

Oysa biz, “Başbuğ Türkeş” sloganı atarken, dünya ahiret kardeşliği üzerine yemin etmiş, birbirimize söz vermiştik!

Aziz Bal kardeşim, Başbuğ Türkeş’in ölümünün 23.seneyi devriyesinde aramızdan ayrıldı!

Geçen yazımın başlığı #EvdeKalalımMakalatOkuyalım idi!

O yazımda, Ali ’siz Alevilik ’ten, Ali’siz Alevilik’in maariften tutun da kültürü, sanatı ele geçirmesinden bunun neticesinde de ödediğimiz bedellerden bahsetmiştim.

Bugün, “Grup Yorum’ un sanatçılarından Helin Bölek açlık grevinde öldü!” haberini okuyunca, bu ölüm bana, 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasını yaşattı!

12 Eylül 1980 öncesi kalkan tabutlar...

12 Eylül 1980 kanlı darbesi sonrası cezaevi önleri...

Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun sözleri çınladı kulaklarımda, “Ziyarete gelen analara bakıyordum, ne kadar da birbirlerine benziyorlardı “!

Daha sonra merhum Mehmet Ali Birand’ın programında söyledikleri geldi aklıma, “Bedeller hep belli kesimlere ödetildi, fakir fukara çocuklarına; sağcısı solcusu belki de buna isyandı bizimkisi...” demişti! Ne taşınan tabutlarda ne de açlık grevlerinde hiçbir zenginin ya da siyasetçinin çocukları yok!

Peki, bu hal insan fıtratı üzere yaşanan bir hal mi?

Demem o ki, fırsat bu fırsat #EvdeKalalımİnsanlığımızıDüşünelim!