Prof. Dr. Mehmet Çelik

Bu yazı, 07/10/2019 Pazartesi'yi salıya bağlayan gece, saat 23:00’te yazıldı. Harekât henüz başlamamıştı ve son hazırlıklar gözden geçiriliyordu. 

Başta ABD olmak üzere birçok Avrupa ülkesinden ve Rusya’dan açıklamalar geliyordu. 

Genel olarak ABD cephesinden gerek Trump, gerek Dışişleri yetkilileri ve gerekse Pentagon’dan gelen açıklamalar, birbiriyle çelişmeyen açıklamalardı. 

Avrupa Birliği ülkeleri ve Rusya, daha çok itidal tavsiye eden diplomatik bir dil kullandılar. Kısaca çizgiyi (haddi?!) aşma uyarısında bulundular. 

Bu satırların okunduğu sırada, belki de harekât başlamış olacaktır. Fakat insan zihnini meşgul eden sorular da gittikçe artmaktadır! 

Evet, sorular, sorular, sorular! 

1- ABD’nin aylarca bu harekâta ve akabinde güvenli bölge inşasına direnmesi, PYD’yi her gün yüzlerce TIR silahla teçhiz etmesi… Bütün bunlardan, yani ABD, Ortadoğu politikalarının en önemli ayaklarından biri olan Suriye’den vaz mı geçti? 

2- Eğer ABD bundan vazgeçtiyse İsrail’in yeri göğü inletmesi gerekirdi… Ama hiç sesi çıkmıyor. 

Bu harekât Suriye’de Türkiye’nin elini öylesine güçlendirecektir ki, yarın masaya oturulduğunda en güçlü aktör haline gelecektir!... 

3- ÖSO, Esad karşısında artık kabul görecek bir aktör olarak sahnede yerini alacaktır! 

4- Bir de İran’a bakın, Onun da sesi çıkmıyor. Bu harekat hakkındaki düşüncesini, Kılıçdaroğlu’na bakarak yorumlayabilirsiniz!... 

5-  Bu harekât sonucunda, Suriye’nin kuzeyi terör örgütlerinden temizlenir, sınırımız boyunca 30 km derinliğinde bir güvenli bölge oluşturulur ve Suriyeli göçmenler burada iskan ettirilirse, bundan sonra Ortadoğu’da kim bir adım atmayı düşünürse, önce Türkiye’nin tavrını hesaba katmak zorunda kalacaktır!... 

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Milli İstihbaratımızın ve siyasal irademizin bütün soru işaretlerini değerlendirdiği kanaatindeyim!...