Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Beyzanur‘un gönlü... 

Okullar açıldı ya, insanlar hep kalem defter, kitap konuştular! 

Öğrenci servis ücretleri bizim Karaağaç köyünün bile birinci gündem konusu, malum köylerimizdeki okullar kapatıldı artık taşımalı eğitime geçildi! 

Derken, oğluna pantolon alamadığı için intihar eden baba! 

Bizim Beyzanur da, çiçeği burnunda Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi talebesi, aslında gastronomi bölümüne girmek istiyordu. 

35 yıl öncesinde bendeniz de konservatuar öğrencisi olmayı istiyordum, lakin işletme okumak zorunda kalmıştım! 

Artık okul kayıtları, yurt ve burs başvuruları, cep telefonlarından bile rahatlıkla yapılmakta! Beyzanur da cep telefonundan okul kaydını, yurt ve burs başvurularını yaptı, oysa 35 yıl önce üniversite kaydımı yaptırmak için bu köyden İzmir’e babamla beraber gitmiştik. 

Bu sefer Beyzanur, babası, annesi hep beraber, gittik Rize’ye! 

Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi kampüsü ülkemizin modern kampüslerinden birisi, kampüste dolaşırken, 35 yıl önce barakalarda da ders gördüğümüz Dokuz Eylül Üniversitesi’nin, İzmir’in hemen hemen her semtine serpilen kampüsü geldi aklıma! 

Ah, şimdiler de üniversiteli olmak varmış! 

Okul kaydımız bitti sıra geldi yurt kaydına! 

Yurt, 1960’larda SSK Hastanesi olarak inşa edilmiş, şimdilerde kız öğrenci yurdu olan Rize merkezde bulunan Rize Kız Öğrenci Yurdu! Aslında bu yurt yeni binasına taşınacakmış, lakin talep fazla olduğu için bu karardan vazgeçilmiş! 

Odalar 4 ya da 6 kişilik! 

35 yıl öncesinde benim yurt başvurum kabul edilmemişti, çünkü bendeniz o gün birilerine göre yurda sokulmaması gereken bir öğrenciydim! 

Kayıt işlemleri bitiyor annesi ve Beyzanur eşyalarını yerleştirmek için yukarı çıkarken, babası Kâmil ağabeyle biz dışarı çıkıyoruz! Aradan 15 ya da 20 dakika geçti ki, iki gözü iki çeşme Beyzanur, ‘’Ben okumayacağım” diyerek aşağı iniyor! 

Sebep? 

‘’Amca dolaplar kırık dökük, eskiden burası hastaneymiş, morgu da’’ dedi, devamını getiremedi! 

Oysa Beyzanur okumalı! 

Beyzanur çok güzel bir kız Allah muhafaza Beyzanur okuyamazsa … 

Beyzanur da ben de köyümüz ve çevre köylerinin kızlarının okuması için bir ömür adamış, üç kızını okutmuş eğitmen merhum Ahmet Yenilmez’in torunlarıyız! 

Madem ki Beyzanur, yeni yurtlardan birine yerleştirilemiyor o halde özel bir yurda yerleştirilmeli! İnşaat ustası olan babası biraz daha fazla çalışacak, bendeniz de biraz daha fedakârlık edersem Beyzanur okuyabilecek! 

35 yıl önce babacığım beni okutabilmek için, elbisesini 4 yıl, ayakkabısını da her yıl tamir ettirerek giymişti! 

Beyzanur’u özel bir yurda yerleştirdik ve ayrılık vakti geldi! 

Sanırım anlatmaya gerek yok, herkes ağlıyor!  

35 yıl öncesi geldi gözlerimin önüne, Ordu Otobüs terminali... 

Bendeniz otobüse binmiştim, otobüs hareket ettiğinde camdan baktığımda babam ağlıyordu ve ben babamı ilk kez ağlarken görüyordum! 

Köye babamın yanına döndüğümde, telefonuma bir mesaj geldi, ‘’Ahmet amca teşekkür ederim her şey için, o kadar ilgilendin ki, ama ben de ilerde mesleğimi elime alınca unutmayacağım seni, tekrar teşekkür ederim’’! 

‘’Hadi bakalım al mesleğini eline” diye yazdığımda, ‘’tamamdır o iş bende’’ cevabı geldi. 

Beyzanur ve ben bütün yaz boyunca, ‘’Mesleksiz insan aç insandır, aç insan mağdur insandır, mağdur insan mahkûm insandır, mahkûm insan köle insandır”ı konuşmuştuk! 

O günün gecesinde tereyağı, peynir ihtiyacımızı görebilmek için, yakınımızdaki Çambaşı Yaylasına gitmeye karar verip yattım! 

Sabah olduğunda hemen yanı başımızdaki Çambaşı Yaylasına gitmek gelmedi içimden ve Perşembe Yaylasından verdim siparişlerimi, bilmeyenler için söyleyeyim Perşembe Yaylası nispeten bize daha uzaktır! 

Öğle üzeriydi ki, telefonum çaldı Beyzanur ‘un annesi arıyordu, ‘’Bil bakalım nerdeyim?” diye söze başladı, Rize mi dediğimde, Perşembe Yaylasında olduğunu, bir peynirci dükkanına girdiğini, dükkân sahibinin muhabbet esnasında Karaağaç köyünden olduğunu duyunca, ‘’Sanatçı Ahmet Yenilmez ’in bir paketi var, giderken götürebilir misiniz’’ dediğini söyledi! 

Bakınız, bundan tam 6 yıl önce bugün, 25 Eylül 2012’de ebediyete yolladığımız merhum Neşet Ertaş ne diyor: 

“Dost elinden gel olmazsa varılmaz, 

Rızasız bahçenin gülü verilmez, 

Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez, 

Gönülden gönüle gider yar oy yar oy yar oy yar” 

Gönlüne teşekkürler Beyzanur!