Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Çukur(a) batıyoruz...

Farkında mıyız bilmem, ama artık her şeyimizi olağandışı yaşamaya başladık! 

Yaşananlar karşısında kanımız çekiliyor ne yapacağımızı ne diyeceğimizi, en tehlikelisi de ne tedbir alacağımızı da bilemez hale geliyoruz! 

Bütün bu yaşanan çirkinlikler sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor elbette, işin önemli olan yönü şu ki, bu çirkinlikler nerede yaşanıyor olursa olsun, bu çirkinlikler bu toprakların, bu topraklar üzerinde yaşayan insanların kültüründe olmayan çirkinlikler olması! 

Eğer, bu çirkinlikler bu toprakların bu topraklar üzerinde yaşayan insanların kültüründe yoksa, öyleyse ortada başka bir tehlike var, o da bizim çirkinliklerimizle bile başkalarına benzemiş olmamızdır! 

Yer sofrasında aynı tastan yediğimiz yemeklerle bağışıklık sistemimizi güçlendirirken, ayakta yemeye, ayakta konuşmaya başladıktan sonra bu benzeşme hızlı hem de çok hızlı bir şekilde gerçekleşmeye başladı! 

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ne yiyorsa, Türkiye de aynı şeyleri yemeye, aynı şeyleri içmeye başladı! 

Bilinen bir şey var ki, ‘’Emperyalizm bir yere, mahşerin üç atlısı Coca-Cola, Marlboro, McDonald’s ile girer’’! Bu üç markanın da ortak özelliği, herhangi birini kullananın bir başka markayı kullanamaması! Ne yazık ki, bugün hiçbir anne baba çocuklarına kendi çocukluklarında yediklerinin hiçbirini yedirememekte! 81 vilayeti gezen biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim, birkaç vilayetimiz hariç hiçbir vilayetimizde esnaf lokantası neredeyse yok! Acıktığınızda bir adres sorduğunuzda ya bir pizzacı ya da yukarıdaki markanın adresi gösteriliyor size! 

Giydiğimiz elbiselerden hiç birimizin aidiyetinin anlaşılması mümkün değil! 

Derken, sinema salonları, tiyatro salonları  AVM oldu, ahali televizyon ekranlarına mahkûm bırakıldı gelsin yabancı diziler, filmler! 

Hatırlayın o dizilerdeki seri katilleri, sapıkları... 

Evet, benim memleketim Ordu’da eskiden de cinayet işlenirdi, lakin hiçbir katil Ceren Özdemir kızımızın katili gibi konuşmazdı! 

Eskiden sanat camiasında bir söz dolaşırdı, ‘’Bizim ülkemizde seri katil filmleri çekilemez, çünkü bizde seri katil yoktur’’! 

Korkum odur ki, bu gidişle sapıkların başrolde olduğu dizilerimizle biz de dünya arenasında yerimizi alacağız! 

Allah aşkına, hemen hemen tüm gençlerimizi, çocuk ve yetişkinlerimizi dahi ekranlara kilitleyen Çukur isimli dizi de neyin nesidir? 

Evet, dünya değişiyor, biz de hızla değişiyoruz, tabii ki hızın olduğu yerde aşınma da çok hızlı olacaktır! 

Bu aşınmayı yavaşlatacak, tamir edecek tedbirler alınmadığı takdirde de, bu hız insanımızı çukura pislik çukuruna gömecektir! 

Aslına bakarsanız, bu ülkeyi kuranlar bugünleri görmüşler ve gereken tedbirleri de almışlardır, diye düşünüyorum. 

Bendeniz bu satırları, ‘’Sultan II. Abdülhamid Han Usta’’ isimli tiyatro oyunumuzu oynamak için geldiğim Balıkesir’den yazıyorum. Bigadiç, İvrindi, Savaştepe’de oyunumuzu oynadık sırada Dursunbey ilçesi var sonrasında Balıkesir merkez... 

Bigadiç ülkemizin en eski ilçelerinden olup, dünyanın en değerli madeni Bor rezervine sahip ama ilçede tiyatro, sinema salonu yok, oysa bendeniz 1986 yılında Bigadiç’te bir sinema salonunda  oyunumu oynamıştım ve o sinema kapatılmış! Şimdi yeni bir kültür merkezi yapılmakta! 

İvrindi, 1944 yılında ilçe olmuş maalesef bu ilçemizde de oyunumuzu bir düğün salonunda oynamak zorunda kaldık! 

Gelelim, eski adı Giresun yeni adı Savaştepe olan ilçemize, bu ilçemizde Köy Enstitülerinden biri açılmış, daha sonra Köy Enstitüleri kapatıldığında Öğretmen Okulu olmuş okulun adı! 

Şimdi sıkı durun bu lisenin içerisinde 1940 yılında bir sinema salonu aynı zamanda da tiyatro salonu ve sergi salonu yapılmış! 

Şimdi mi? 

Şimdi, öğretmen okulları da kapatılmış,  Anadolu Lisesi olmuş okul! 

Sanırım sinema salonunda son oyunu biz oynadık, çünkü salon bakımsızlıktan yıkılmak üzere, bu arada ilçede başka bir sinema tiyatro salonu yok! 

Biliyor musunuz, benim memleketim Ordu’da 1980 yılında 4 kapalı 2 yazlık sinema salonu, ülkemizin perdesini kapatmamış tek tiyatrosu olan OBKT (Ordu belediyesi Karadeniz Tiyatrosu) vardı, şimdi bir AVM’ de 70 kişilik iki bilemediniz üç salon var, tiyatro salonu ise meçhul, üstelik memleketim Ordu bir büyükşehir… 

1970’lerde anarşinin kol gezdiği Ordu’da Cerenler gecenin bir yarısında sinemadan ya da tiyatrodan evlerine rahatlıkla dönebiliyorlardı! 

Hülasa, Çukur(a) batıyoruz…