Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Ehliyet, tecrübe ve referansın farkı!

Aman, o ne hazırlıktı öyle!

Sizi bilmem ama pazar günkü Sayın Yıldırım, İmamoğlu televizyon münazara programı öncesi eski yılbaşı gecelerini hatırlattı bana, bir de merhum Muhammed Ali maçlarının sabaha karşı boks maçlarını! Kuru yemişler alınmış hazırlıklar yapılmış herkes televizyonlarının karşısında yerlerini almış, bekliyor, saat 24.00 dediğinde de Orhan Gencebay çıkacak bir ya da iki şarkı söyleyecek ya da Muhammed Ali ringe çıkacak rakibini haşat edecek! Daha ziyade de Muhammed Ali maçlarında sabaha karşı 4-5’lere kadar beklerdik de daha birinci raunda da rakibini nakavt ederdi! Laf aramızda bu nakavt sizi bilmem ama beni pek de sevindirmezdi, çünkü şöyle son raunda kadar devam etsin, Merhum Ali rakibini evire çevire dövsün isterdim (tabi centilmence)!

Peki ne oldu?

Birincisi, Sayın Binali Yıldırım bütün vücut diliyle, ‘’ehliyet, tecrübe ve referans’’ açısından İmamoğlu ile kıyaslanamayacağını ortaya koydu! Bir de buna edep ve haya duygusunu ekleyince, ki bunlar fıtrat meselesidir, ortaya kalite çıktı!

İmamoğlu ise, ben bir maceraperestim, ehliyet, tecrübe ve referans değil, diyerek seçmenine, kahir ekseriyeti genç nüfusa, bir başka ifadeyle her şeyi 17 yıllık Ak Parti icraatlarıyla tanımış, yaşamış kesime oynadı! Kişi, kendinden öncekilerin yaşadıklarından değil de kendi yaşadıklarıyla siyasi tercihlerini belirler!
Kısa bir süre içerisinde, Pazar günkü programın kamuoyu yoklamaları yayınlanacaktır! Sonucu ben söyleyeyim yaşı 40’ın üstündekiler Sayın Binali Bey’i, yaşı 40’ın altındakiler de İmamoğlu diyeceklerdir!

Daha önceki yazılarımda da birkaç kez ifade ettiğim gibi siyasi hafıza 18 yaşında başlar. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçildiği 1994’ten bu yana geçen süreyi hesaba katarsak, 40 yaşı buluruz!

Ellisini aşmış Ahmet Yenilmez Haliç’in kenarından geçtiğindeki kokuyu, yılda birkaç kez de olsa halasını ziyarete geldiğinde halasının pencerede su tankerinin gelmesini bekleyişini, gelen su tankerinden bir tas su daha fazla alabilmek için çıkan kavgaları asla unutamıyor!

Her şeyi çok ama çok kolay unutuyoruz!

28 Nisan 1993 desem kaç kişi bu tarihi hatırlayacak?

28 Nisan 1993 tarihinde bu şehirde çöp dağları patladığı için 39 can gitti!

Hep derim biz bir hikâye yaşıyoruz ve hikâyenin zaman ve mekân özelikleri vardır!

Mevcut Ak Parti iktidarının yerel ve merkezi iktidardaki en büyük problemi özelikle de arkadan gelen nesillere bu hikâyenin geçmişini anlatamaması! Durum bu olunca da İmamoğlu gibi siyasi aktörlerde de, ‘’ehliyet, liyakat referans’’ aranmadan, söyledikleri yeni gibi algılanıyor!

Siz ne kadar başarılı olursanız olunuz, eğer neyi başardığınızı anlatmamışsanız, en ufak bir memnuniyetsizlik sizin o başarınızı yok edecektir!

Siz eğer 28 Nisan 1993’te 38 can verdiğiniz çöp dağlarının patladığı o yeri bir şehir müzesinde ya da olduğu yerde anlatacak sanatsal çalışmayı yapmamışsanız, bugünkü tertemiz İstanbul sokaklarını ya da ‘’Sıfır atık’’ projesi’’ noktasına gelen Türkiye’yi anlatamazsınız!

İSKİ’nin bir müzesini yapıp da o müzenin bir yerine o su tankerlerinden ya da bugünkü teknoloji ile yapılmış bir bölüm yapamamışsanız şırıl şırıl parklarında suların aktığı İstanbul’u anlatamazsınız!

Metro, Avrasya, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Metrobüs başarılarınızı güzel bir İETT müzesi anlatmalı!

Pazar akşamki münazara da iki saati aşan sürede bir 3 dakikayı Sayın Yıldırım, ‘’Bakın İmamoğlu, nasıl bir İstanbul aldık’’ deyip 1:50 dakikada bir eski İstanbul’u, peşinden de 1 dakika yeni İstanbul’u gösterip, ‘’Biz sizin bıraktığınız İstanbul’u ancak 25 senede dünya standartları üzerine çıkarabildik, keşke siz bize bizim size bıraktığımız gibi bir İstanbul bırakmış olsaydınız, bugün burada aklınızın ve hayalinizin ötesinde projeleri konuşur olurduk’’ dediğinde 20’li yaşlardaki evladıyla münazarayı izleyen babanın evladına bakışı sizin başarınızı anlatmaya yetecekti!

Kaldı ki yazılan başarı hikayeleri o kadar çok ki, bir de bu başarı hikayelerinin birçoğunun altında Sayın Yıldırım’ın imzası bulunmaktadır!

Hülasa, Pazar akşamı “ehliyet, tecrübe ve referans’’ ın farkını gördük. Bir başka ifadeyle Muhammed Ali genç bir boksörle bize bir gösteri maçı oynadı, çünkü karşısındaki İmamoğlu ile maç yapacak biri değildi!