Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

FETÖ sen ne melun şeymişsin!

Son birkaç gündür cumhuriyetimizden daha yaşlı, lakin cumhuriyetimizin en önemli, en değerli marka değerlerinden biri olan Türk Kızılay’ı üzerinden bir tartışmadır aldı başını gidiyor!

Bendeniz iddiaların doğruluğu ya da yanlışlığı konusunda ne tekrardan tartışmaya mahal vereceğim ne de tarafların birinin yanında yer alıp kavgaya dahil olmayacağım!

İçime sindiremediğim, anlamlı bulmadığım, “Eh ama, bu kadarı da fazla, siz nasıl bir bukalemunsunuz ki, her iktidar döneminde suyun başını tutabiliyorsunuz” dediğim dahası, “Sizde nasıl bir mide varmış ki, bu millet sizi doyuramadı” diye serzenişte bulunduğum bir çok konu olmuştur!

Lakin, bu sefer ki tartışma bu ülkenin, harsımızın en kıymetlilerinden Türk Kızılayı’na zarar veriyor! Daha yarasını tamamen saramamış, daha kaybettiğimiz canların kırkı çıkmamışken, bu değerimizin bu denli seviyesizce tartışılması korkarım kapatılamaz yaralar açacaktır!

Zaten FETÖ alçağı, bu milletin en önemli hasletini öylesine istismar edip öylesine ahlaksızca, imansızca örseledi ki, ihtiyaç sahibine bir lokma ekmeği ulaştırmak için, kimse kimsenin kapısını çalamaz oldu!

Yardım etmek isteyen insanımız, “Aman Allah’ım ileride başıma ne gelir” diyerek yardım etmeye korkar hale geldi!

Bakınız, son Elazığ depreminde bizzat şahidi olduğum bir hadiseyi paylaşayım sizlerle...

Depremzede kardeşlerimiz için Elazığ Kültür Park’ta kurulan çadırların arasında gezerken gencecik bir kardeşimizin ağladığını gördüm! Yanına yaklaşıp derdini sorduğumda, “Ağabey şimdi biraz önce bir evladım oldu” dedi, “İyi ya sevineceğine neden ağlıyorsun “ dediğimde, “Ağabey, bu benim ilk çocuğum, ben bu çadırda bu soğukta ona nasıl bakarım” deyince, benim de içim daraldı! Acaba ne yapabiliriz diye düşünürken, birkaç Türk Kızılayı gönüllüsünün ellerindeki paketle bize yaklaştıklarını gördüm, meğer doğumdan haberleri olmuş bebeğin her ihtiyacını paketleyip gelmişler! Sıkı durun bebeğe bir de, Çeyrek Altın hediye getirmişler!

Hemen oradan uzaklaşıp gözyaşlarımı silerken, bu güzide kuruluşu kuran ecdadımıza, emeği geçenlere dua edip hamd ettim!

2012’de Pakistan’da meydana gelen sel felaketi için Pakistan’da Türk Kızılayı’nın çadır kentini, o fukara insanlara üç öğün yemek dağıttığını gördüğümde de gözyaşlarımı tutamamıştım!

Demem o ki, bu tür kurumları, bu kurumları idare edenlerle değerlendirip de insafsızca yıpratmayalım!

Bunu derken kimsenin hakkını savunuyor değilim, hele ki bir istismar varsa, bu istismarı yapana Allah acısın!

Evet, iddia edenler iddialarını ortaya koydular, ortada bir yanlış varsa, bu kişiler bir istismarın önlenmesi için büyük bir hizmet yapmış olacaklar ve hepimiz de onları ayakta alkışlayacağız!

Ancak unutmayalım, ülkemiz bir 15 Temmuz travması yaşadı!

Bazı devlet işleri vardır ki, onu devletin derun tarafı bilir ve devletimizi, milletimizi ileride sıkıntıya sokacak ihtimalleri yok etme arına, yapılması gerekenleri bazen başka şekillerde yapar!

Aklıselim olalım diyorum!

Bakınız, dün Trabzonspor Fenerbahçe maçı için İstanbul’dan Trabzon’a gitmek için Sabiha Gökçen Havaalanında Trabzonsporlu kardeşlerimizle sohbet ederken, hepsinin 2010 yılına takılı kalıp, hiç de hoş olmayan haleti ruhiye içerisinde olduklarını gördüm!

İtiraf edeyim ki, maalesef bendeniz de yakın zamana kadar Fenerbahçeli kardeşlerime buğuz ettim! Evet, bizim şampiyonluğumuz gitti, ama bu ülkenin bir iş adamı kendi ticari işlerinden değil de sırf bu ülkenin gençleri spor yapsın diye, gönüllü olarak yaptığı kulüp başkanlığından cezaevine girdi! Fenerbahçe de Trabzonspor da hala bu olaydan dolayı kendilerini toparlayamadılar!

Oysa, Trabzonspor ve Fenerbahçe çok iyi iki dost kulüptü...

Zaten, FETÖ’nün bu iki takımı seçme sebebi de bu iki takımın dostluğuydu!

Hülasa, kendimize gelelim de FETÖ alçağını tıs tıs güldürmeyelim!

FETÖ sen ne melun şeymişsin..!