Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

“istiklal Marşı”nı satmayan adam! 

Bir adam düşünün hayatı boyunca evi olmamış ve en büyük isteği bir çalışma masası! 

Hayatı boyunca bir kez yalan konuşmuş! 

Aslında yalan da konuşmamıştır: Fatih’in Sarıgüzel mahallesinden Halkalı Baytar Mektebi’ne her gün yürüyerek gidip gelişi arkadaşlarının dikkatini çeker, aralarında para toplayıp ona vermek istediklerinde, “Ne münasebet benim param var. Ben spor olsun diye yürüyorum hem yakın zamanda da güreşe başlayacağım” der. O gece uyku uyuyamaz. Sabah erkenden kalkar, dönemin büyük pehlivanlarından güreş dersleri almaya başlar! 

Bir insan düşünün ki, devrin İttihat  ve Terakki Cemiyeti’ne, “Benim inancım, bu metni men eder” deyip, yemin metnini değiştiriyor! 
Bir insan düşünün ki, söz verdiği için kış gününde boğazı geçiyor buluşma yerine geliyor, sözleştiği arkadaşı, “Akif, bu kışta kıyamette gelmez” deyip buluşma yerine gelmediği için, o arkadaşıyla altı ay küs kalıyor! 

Bir insan düşünün ki, Çanakkale Savaşı’nı görmediği halde (o günlerde Necid Çöllerinde İngilizlerle cedelleşmekte) “Çanakkale Şehitleri” şiirini yazıyor! 
Bir insan düşünün ki, İstiklal Marşı olarak yazdığı şiir seçilip, kürsüde okunmaya başlayınca, utanıyor ve sessizce salondan dışarı çıkıyor! 
Bir insan düşünün ki, kış gününde sırtına giyecek paltosu yok, İstiklal Marşı için teklif edilen para ödülünü, “Bir milletin İstiklal Marşı, para karşılığında yazılamaz” diyerek reddediyor! Kanunen almak zorunda olduğu söylendiğinde de, o parayı dul kadınların ve genç kızların meslek öğrenmesi için kurulan vakfa bağışlıyor! 

Yıllar sonra o kişinin büyük oğlu Emin, İstanbul Karaköy’ de bir kamyon kasasının içerisinde ölü olarak bulunuyor! 
Kızı, 1990’ lı yıllarda kirasını ödeyemediği için evinden dışarı atılıyor! 

Küçük oğlu, 2000’ li yıllarda öldüğünde cenazesini, belediye işçileri kaldırıyor! 
Bir insan düşünün ki, her sabah onun yazdığı marş ile mesaiye başlayan polis hafızası tarafından bir suçlu gibi takip ediliyor! 
Bir insan düşünün ki, ülkesinde herkes milli manifesto olarak, onun yazdığı şiiri okurken o, ülkesini terk etmek zorunda kalıyor, öylesine bir vatan hasreti çekiyor ki yaşadığı diyarda da bulunan Hacı Bekir lokumcusunda,  şeker kutularının dışındaki yazıları seviyor! 

Yaşamının son yıllarında arkadaşına, “Artık bir yazı masam var” diyerek sevinç mektubu yazan bu adam, hasretine dayanamadığı için canını vatan toprağına atıyor, kısa bir süre sonra,  Beyoğlu İstiklal Caddesinde, Mısır Apartmanında, 27 Aralık 1936 tarihinde, saat 19.45’te son nefesini veriyor! 
Cenazesinde bir tek devlet görevlisi yok! 

Cenazesinde, kuruluşunda emek verdiği ve İstiklal Marşı’nı hediye ettiği devletinden kimse yok! 
Cenazesine katılanlar fişleniyor! 
Üstelik kendisinden ve ailesinden değerli gördüğü ve İstiklal Marşı yazdığı devleti, cenazesine katılan insanları fişliyor! 

O kim? 

O,  İstiklal Marşı’nı satmayan adam! 
O, Mehmet Akif Ersoy! 
Dün itibariyle (12 Mart 1921), kabulünün 95. yıldönümü olan İstiklal Marşı’mız vesilesiyle, o yüce şair ve fikir adamını bu yazımızda yâd ettik, ruhu şâd olsun.