Ahmet Yenilmez

“Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi, galiba ben baştan kaybetmişim, belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş…”! Televizyon ekranlarında bir yavru ağlıyor!
Yunanistan’a geçmişler Yunan polisi zorla onları geri  göndermiş, üstelik evladı, anasından babasından ayırarak..!
“İki gündür babamı annemi arıyorum” diyor ve ekliyor, “Annemi babamı özledim”!

Oy anam oy!
Adı Menice...
Yarım asrı geçmiş ömrümde küçük Menice'den bir kez daha öğrendim ki, şartlar ne olursa olsun evlatlar analarını babalarını çok ama çok özlüyorlar!
Acıktım demiyor, korkuyorum da demiyor, çünkü, o artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarında... O minnacık kız çocuğu da biliyor ki, bu topraklarda Türk olduğundan bu yana, bu toprakların hiçbir misafiri aç kalmaz!
Evlatlarının önündeki aşı alır da misafirinin önüne koyar!
Evladını çulun üzerinde yatırır da en güzel yatağını misafirinin altına serer, bu toprağın insanı!
O minnacık yavru da, “Açım” ya da “korkuyorum” diye ağlamıyor, “Annemi babamı çok özledim” diye ağlıyor!
Tam da bu kız çocuğunu seyrederken gözlerimden damlayan gözyaşlarımı silmek için başımı çevirdiğimde sol yanımda daha poşetinden yeni çıkardığım derginin üzerinde can ağabeyim, yürek adamı Saygıdeğer Sezai KARAKOÇ' un, “Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi, galiba ben baştan kaybetmişim, belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş...” sözleri!
İşte, gönül dili bu olsa gerek!
İşte, edebiyat, edep timsali Sezai KARAKOÇ’un dilinde edebiyat oluyor!
Bir önceki gün Bursa’nın Kestel ilçesinde, Kestel Belediyesi’ne misafir olduk, gündeme dair sohbetlerimiz oldu.
Söze nereden başlasam babından yolda şöyle geçmişi bir gözden geçirdim, öyle ya, her fırsatta, “Dün bugünü, bugün yarını hazırlar “ diyorum ya… Bir de ne göreyim!  
Çoğumuzun bilmediği, kanımı donduran bir tevafuk..!

1942 yılında İtalyan işgalinden kaçan Yunanlılar, Suriye’ye Halep’e, Şam’a, İdlib’e sığınmışlar!    Siyah beyaz da birkaç fotoğraf...

O günlerin resimlerinde, sığınmacılar dönemin en modern gemileriyle taşınıyor ve ne engelleyen ne de yolunu kesen var!
Bir başka siyah beyaz fotoğrafta çadırlar...
Bugünün resimlerinde, ucu sivri demirlerle denizin ortasında Yunan görevlilerin batırdığı botlar...
Ve batan bottan denize düşüp boğulan yavrucak..!
O günün resimlerinin belki de en etkileyicisi, başında örtüsüyle Suriyeli bir kadının sığınmacı çocuklara, annelerine ve babalarına ekmek veren resmiydi!



Aman Allah’ım, çocukların yüzlerindeki tebessüme bakar mısınız?
Bir de Menice’nin yüzüne bakın!
Menice isminin anlamı da çok manidar, “Kurtulacak yer”!
Evet, kimileri Menice’nin minik yüreğinde kazanacak kimileri ise kaybedecek!
İki fotoğrafa bakarsanız kimin kaybedip kimin kazanacağını elbet görürsünüz..!