Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Muhsin Yazıcıoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan’ı bu millet çok sevdi!

Geçen yazımda, “Bizim insanımız böleni, söveni sevmez” dedim aman Allah’ım ortalık karıştı! 

Merhum Muhsin Başkan’ın, dönemin MÇP’sinden ayrılmasından tutun da daha neler duydum neler! 

Oysa, geçmişi şöyle azıcık bir düşünseler ne kadar haklı olduğumu, benim o sözü ne maksatla söylediğimi göreceklerdi! 

Sadece Muhsin Başkan mı, mesela merhum Ferruh Bozbeyli, mesela merhum Aydın Menderes gibi niceleri... 

Bu sevme ya da sevmeme ifadesinin, siyaset içinde sadece oy alıp almama açısından denildiğini, süreci bilen herkes bir nebze anlar! 

Lakin, merhum Muhsin Başkan’ın dönemin MÇP’sinden ayrılmadığını, ayırtıldığını bilmeyenler, bu durumu sıradan ayrılışlardan sayıp bu yorumda bulunuyorlar! Kaldı ki, o süreci bizzat içinde yaşamış biri olarak bugün diyorum ki, biz ne edip edip birileri Muhsin Başkan’ı dönemin MÇP’sinden ayırmaya çalıştıklarında biz ayrılmasını engellemeliydik! 

Hadi, ayrılmasını durduramadık, hiç olmazsa parti kurmasına sıcak bakmamalıydık! 

Peki, neden yapamadık  bunları? 

Çünkü, o günlerde Muhsin Başkan’ı MÇP’den ayrılmaya zorlayan birileri olduğu kadar, kendi çevresinde de ayrılması için can atan birileri de vardı! Daha sonrası uyduruk kamuoyu yoklamaları , bir yerlerden kaynaklanan uydurma abartılı haberlerle şart görüldü! 

Sonrasında, Merhum Yazıcıoğlu’ndan ilk ayrılanlar da  bu tayfa olmuştur! 

Nihayetinde merhum Yazıcıoğlu, birkaç yürekli genç ve fedakar, vefakar aslına bakarsanız ne ayrılmanın ne de parti kurmanın taraftarı olmayan kişilerle yol yürümek zorunda kalmıştır! 

Bugün bana kızanlar, sadece şu soru üzerinde düşünseler beni çok iyi anlayacaklardı: 

Muhsin Başkan MÇP’den ayırtıldıktan sonra parti kurmayıp da sadece Selçuklu Sosyal Güvenlik Vakfı başında vakıfçılık yapsaydı, merhum Türkeş Bey’in ebediyete intikali sonrasındaki MÇP, daha sonra MHP ve Ülkücü hareket acaba nasıl bir gelişmeye gebe olurdu? 

Dolayısıyla, daha sonrasında Türk siyasetinin seyri nasıl olurdu? 

İşin gerçeği o dönem, akıl ve stratejiyle götürülmeyip, sadece gündelik yaşayan, vizyonsuz, tecrübesiz, duygusal  bir kesimin eline teslim edilmiştir! 

Peki, bu durumdan kim zararlı çıkmıştır? 

En büyük zararı Ülkücüler görmüş ve hala da o dönemin zararları telafi edilememiştir, daha da acısı merhum Muhsin Başkan’ın kurduğu BBP’nin hali de herkesçe malum! 

Sakın kimse bana, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının ayrılıp AK Parti’yi kurmasını örnek göstermesin, Sayın Cumhurbaşkanı ve arkadaşları ayrılmamış, aksine dış güçlerce (askeri vesayet, uluslararası üst akıl) tarumar edilen baba ocağından kurtarabildikleriyle yeni bir çatı kurmuşlardır. O dönemi hatırlarsanız, lider merhum Erbakan Hoca siyasi bir yasaklı haline getirilmişti ! 

Oysa, Muhsin Başkan MÇP’den ayırtıldığında  merhum Türkeş bizzat MÇP’nin başındaydı! 

Evet, bu millet merhum Muhsin Başkan’ı seviyordu, hem de o kadar çok seviyordu ki, onu, aldığı oyun üç katı bir cemaatle Ankara Kocatepe’den Tacettin Dergahı’na yolculadı! 

Hülasa, ne Muhsin Başkan MÇP’den ayrıldı ne de Sayın Cumhurbaşkanı RP’den...! 

Kıyas yapılacaksa, DP’den ayrılan Ferruh Bozbeyli, CHP’den ayrılan Turan Feyzioğlu, yakın zamanda AK Parti’den ayrılan Abdüllatif Şener'le yapılmalıdır!