Ömer Özkaya

Ömer Özkaya

[email protected]

Avrupa'nın güvenliği

G-7'ler arasındaki konsensüsün bozulduğuna ilişkin veriler birbirini teyid ederek artıyor. İngiltere'nin AB'den çıkışı, en önemli göstergelerden biridir.

Batı'nın güvenlik şemsiyesi NATO'nun bütünlüğü de zaman zaman tartışma konusu olunca, Avrupa'nın güvenliği sorunu da gündeme gelmektedir.

Avrupa'ya saldıracak devlet/devletler olgusu şimdilik Rusya ile sınırlı görünmektedir. Rusya'nın AB'ye saldırı olasılığı konusunda çeşitli senaryolar mevcuttur.

Avrupa'ya konvansiyonel saldırıyı bertaraf etmek için NATO'nun genişleme politikası devreye alındı. Öncelikle Rusya'ya karşı bir güvenlik bariyeri oluşturulmaktadır. Orta ve Doğu Avrupa'nın Rusya'ya karşı güvenliği Ukrayna dışında önemli ölçüde sağlanmış görünmektedir.

Avrupa'nın güvenliğini tehdit eden konvansiyonel tehlikenin yanında siber saldırılar, terörist saldırılar, mülteci akınları, ticaret ve kur savaşları bağlamındaki saldırılar ile Avrupa rekabetinin doğuracağı saldırılar ve nihayet tarihsel hesapların canlanması ile görülebilecek saldırılar gibi bir liste oluşmaktadır. Buna bir de füze teknolojilerinin geliştirilmesi sonucu Avrasya dışından gelebilecek saldırı olasılığı da eklenmelidir.

Avrupa'nın güvenliği konusu tüm Avrupa devletlerinin bilinçaltında yatan en önemli konudur. Bugün mülteciler sorunu ve terörist saldırılar sorunu yanında petrol ithalatında dolar kurunun geçerli olmasından kaynaklanan enerji maliyeti sorunu ve buna bağlı olarak değerlendirilebilecek finansal güvenlik, şuanda en çok tartışılan konuların başında gelmektedir.

Enerji güvenliği konusu ise Avrupa'nın en önemli ve en stratejik olgusu olarak devletlerüstü bir konum kazanmaktadır. 

Bugün, neredeyse 1815 Viyana Konferansı şartlarına dönüş gibi bir durum arz eden Avrupa'nın görünümü, ABD'nin AB'ye uguladığı gümrük bariyerleri ile daha belirgin hale gelmektedir.

ABD ile AB'nin arasındaki gerilimin tırmanması halinde NATO'nun bütünlüğü daha da tartışılacaktır. NATO'nun ve ABD'nin, Avrupa'nın güvenliğini sağlama misyonunun bir anda bitmesi durumu söz konusu olabilecektir.

Avrupa'nın güvenliğini sağlamak için ordu oluşturma çabalarının şimdilik atıl kalması, Trump'ın Avrupa'nın bazı ülkelerinden NATO'ya daha fazla katkı istemesi ve Alman ordusunun ciddi bir elden geçirmeye ihtiyaç duyduğuna ilişkin haberler, hakikatlerin üzerini örtme maksatlı gibi görünüp, ciddi bir analize ihtiyaç duymaktadır.

ABD'nin Avrupa'nın güvenliğini sağlamaktan imtina etmesi durumunda Almanya'nın devreye gireceği çoktandır öngörülmekedir. Buna tüm Avrupa'nın razı olup olmayacağı da bir başka tartışmalı konudur.

Ayrıca ABD ve Rusya ilişkileri, Avrupa'da ve dünyada giderek artan soru işaretleri üretmektedir. ABD ve Rusya müttefik midir yoksa henüz nitelendirilemeyen bir uluslararası ilişkiler modelinin yeni örneği midir sorusu Avrupa'nn gizli gündemini oluşturmaktadır. Çok uzun süredir tartışılmakta olan bu konu Batı'da büyük cepheler üretir mi sorusunu da canlandırmaktadır.

Fakat bugün bir çok spekülasyon ile birlikte gündeme gelen uluslararası bazı örgütler Batı'yı bir arada tutan ciddi bir fonksiyona da sahiplerdir. Bu uluslarüstü fakat uluslararası ilişkilerde ciddi roller üstlenen Bilderberg gibi organizasyonlar, Batı'ın hem sigortası hem de yeniden şekillenmesini sağlayan bir misyon taşımaktadırlar.

Dolayısıyla Batı'nın bozulan konsensüsu yeni bir siyasal, ekonomik, mali, ticari  finansal ve hukuki paradigmalar dizisi ile yeniden nasıl teşkil edilecektir, bugün Batı'nın en stratejik sorusu budur.

Bu sorunun cevabı Batı liginin yeni güç sıralaması ile ilgilidir. Batı liginin güç sıralaması oluşmadan dünyanın sancısı bitmeyecektir.

Bu bağlamda Batı'ya yönelik mülteci akını da çok çeşitli stratejik içerikler kazanmaktadır. Bu akının yeni bir Endülüs Trajedisi üretme potansiyeli de tarihi bir dipnottur.

Sonuç olarak son dönemde çeşitli şekillerde gündeme gelen Avrupa'nın güvenliği Türkiye'nin de akıbeti ve bekası ile yakından ilgilidir. 

Türkiye'nin jeopolitik konumunu güçlendirecek kozlar ve teknolojiler üretimi ivme kazandıkça Batı'nın güvenliği sorun olmaktan çıkacaktır. Fakat Batı'nın ısrarla görmek istemediği gerçek de budur.