Ömer Özkaya

Geleceği bilemezsiniz fakat öngörebilirsiniz. Öngörmek için kullanılan veriler, metotlar, gözlemler, araştırmalar, istihbaratlar, projeksiyonlar ve vizyonlar, bilinemeyecek geleceği önemli oranda bilinir hale getirir. En kötü senaryolardan en iyi senaryolara kadar onlarcası, yüzlercesi hazırlanır. Hazırlananların büyük olasılıkla çok azı gerçekleşir. Fakat tüm senaryoların genelde bir sentezi realize olur. Bu da büyük bir nimettir. Çünkü zaten bu senaryolar çalışması sırasında ne tür önlemler alınacağı konusu iyi çalışıldığı için yeni durumlara uyum sağlamak inanılmaz derecede kolaylaşmaktadır, zaten esas olarak amaç da budur. Batı dünyasını liderliğe taşıyan olgu da işte budur. Bu bakımdan Batılı zihin, yarının bilinemez olduğunu fakat öngörülebilir olduğunu bilir. Bu bilinç elde edebilecekleri noktasında ona geniş bir vizyon ve aşırı bir enerji verir. 

 Bir milyon senaryo hazırlayan bir ordunun bir milyon birinci bir durumla karşılaşacağı zaten önkabuldür. Bu açıdan Batı'nın iyi irdelenmesi ve tanınması gerekir. 

 Sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri ve bilimsel araştırma metotları kitapları ile diyalektik felsefenin esasları Batı'da bilim adamlarının başucu kitabıdır. Bilimsel kesinliğe ulaşmak için Arge'ler ve araştırma merkezleri hep en gözde birimlerdir. 

 Batı'da gelecek endişesi en ileri düzeylerdedir. Bazı ülkelerde hastalık derecesinde bir endişe söz konusudur. Gelecek nesiller için ailevi endişe ve devletsel endişe birleşince bugünkü üstünlük ortaya çıkar. 

Ülkemizde Batı hayranlığı olgusu ve suçlaması atbaşı gitmektedir. Bunun için “Tekniğini alalım, fakat kültürünü almayalım” söylemi geliştirilmiştir. Batı'da da Doğu kültürüne yönelik benzer tepkiler görülmüştür. Fakat Batı, Doğu'nun alınması gereken herşeyini almaktadır. Hiç korkmadan. Üstelik dün olduğu gibi. Doğu ise Batı'dan neyi nasıl alacağı ve alması gerektiği hususunda konunun orjininden çok uzak boyutlarını tartışmaktadir hâlâ. 

Daha önce de bir kaç yazımızda ifade ettiğimiz gibi Batılı ülkeler büyük bir meydan okuma ile gelecekte hangi alanlarda ne yapacakları konusundaki senaryolarını önemli oranda önceden çeşitli platformlarda açık etmektedirler. 

Bunun bir çok sebebi olmakla birlikte öncelikle güçlerini ve istihbaratlarını iyi bilmektedirler. Sonra da yapacakları herşeyi anlatmalarına karşılık hedef ülke ve kişilerin aldıkları ve alabilecekleri önlemler paketlerini izlemekte ve zaten ciddi bir engelle karşılaşmayacaklarını öngörmektedirler. Bununla ilgili yeterli verilere de sahiptirler. 

Batılı veya Doğulu rakiplerimizin bugün bazen ayrı bazen birlikte ne yaptıklarını ve yapacaklarını gerçek zamanlı olarak görmekteyiz. Onlar da bizim yapabileceklerimizi bilmekteler. Bir güç muhasebesi ve analizi yaparsak istedikleri sonuçları alacakları yönünde bir düşünce ile çalışmak daha uygun olacaktır. 

Bu bağlamda Türkiye'nin jeopolitik konumunu güçlendirmek ve üzerindeki ağır baskılardan ve senaryolardan sıyrılmak için ne tür önlemler alması gerektiğine dair bir liste oluşturmak gerekmektedir. Türkiye öyle bir “şey” üretmelidir ki üzerindeki tüm baskıları minimize edebilsin. Bunu yapabildiğimiz andan itibaren “kısmen rahat” edebiliriz. Yoksa Batı kendisini hayatta tutacak yaşam alanı olarak Doğu'yu gördüğü müddetçe sorunlarımız hep artarak devam edecektir. 

Batı elitlerinin temel enerji kaynakları, inançlarıdır. İnanç, en zor durumda ve rahat durumda farklı işlevler görür. Bilinir ki inanç, akıldan bağımsız bir olgudur. Akıl ve mantık işleyişine uygun bir alan değildir. Bugün Batı'nın inançlar yelpazesi enerji aldığı en önemli alan ise, önlerine konacak aklı ve mantıki tüm izahatlar, ikazlar ve sair enformasyonlar etkili olmayacaktır. O halde Türkiye'nin üzerindeki stresi azaltmak için ne yapmalı ki biraz nefes alalım?