Ömer Özkaya

Savaşın dışında kalmakla onun sarsıntılarından kurtulmak mümkün değildir. Çünkü günümüz harpleri, ne ilk çağ toplumlarının yürüttüğü dar tesirli savaşlara benzemekte, ne de iktisat yapısı dallanıp budaklanmamış Orta Çağ toplumlarının harplerine… Hele hele bilginin dolaşımının kolaylaşması ile fikri tetiklemelerden kurtulmak neredeyse imkânsızdır. Hayat, milletleri birbiriyle, eski çağların hiç bilmediği bir tarzda kaynaştırmıştır. 

Geçen zaman içinde harbin manası da değişmiş ve toplumların doğrudan doğruya hayat kaynaklarını hedef alan bir afet haline gelmiştir. Rönesans sonrası insan, daha fazla kâr ve daha fazla haz peşinde, kendisini maddeye daha çok bağlayan bir hayat telakkisi içinde, kendi manasından kopmuştur. Paranın gittikçe artan bir kuvvet oluşu, ahlak mukavemetinin azalmasındandır. Maddi buhranlarımızın yanısıra manevi buhranlarımızın da sebeplerini insanın yaşamına temelden tesir eden bu benzeri büyük değişimlerde aramalıyız. 

Maddeci dünya görüşüne karşı zayıf da olsa var olan fikir savaşı, zaferle neticeleninceye kadar parayı tahtından indirmek zor. 
Fen bilimleri alanında kalkınma zeki bilim insanları vasıtasıyla olduğu gibi, manevi kalkınma da toplumun seçkin fikir zümresinden doğar. İnsani düzenle kozmik düzen, gerçekte birbirinden ayrılmış değildir, tam aksine ikisi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. 

Topyekûn bir mücadele yürütebilmek için toplumun bütün maddi ve manevi kudretlerini seferber etmek lazımdır. Böyle zamanlarda cemiyetin bütün dinamik kaynakları, görünen ve görünmeyen kültür değerleri, disiplinli bir kudret halinde tek bir hedefe çevrilmiştir: Zafere… Şair, savaş türküleri yazar, bestekâr cenk havası besteler, ressam kahramanlık tabloları yapar, aydınlar harp ruhunun mantığını işler. Bütün bu fikir ve ruh kaynaşmasına, kısaca harp, daha doğrusu kahramanlık fikriyatı ideolojisi denir. Türkiye’nin terörle mücadelede ve diğer bazı alanlarda karşı karşıya geldiği sıkıntılar, parçalanmışlığını göstermektedir. 
Öte yandan mizaç, medeniyetin ilk ve yeter şartıdır, o da bu millette vardır ve geriye sadece ona eğilmek ve onu tanımak kalır. Aynı zamanda bir memlekette meslek ahlakı tesis edilmedikçe, ne hilenin ne de rüşvetin önü alınamaz. Milli gelirin ters taksim edildiği yerlerde derhal bir ahlak buhranı baş gösterir. 
Dünya çapında, manevi değerlerin üstün güzelliğini insanlara kabul ettirdiğimiz gün, para sadece asgari bir refah vasıtası halinde kalacak, gezegeni şeytansı bir alana dönüştürmek isteyenlerin ve bunların oyuncağı güçlerin pek çok planı boşa çıkacaktır. 

Her millet fıtratına göre hareket eder. Yabancılar, menfaatlerine göre kimi ülkelerde etnik ağırlığı, kimi ülkelerde azınlığı esas alarak politika belirler.  Asli ağırlığı ihmal edip, tâli ağırlığın üzerine kurulacak politika, her zaman boşa çıkar. Asli Unsur’dan sarf-ı nazar ederek geliştirilen her türlü proğram, çökmeye mahkûmdur. 

Yeni Türkiye’nin inşaası yolunda, sebepler giderilmeden neticeler değişmez. Her büyük dava, kurban ister, kurban vermeden ilerlemek, ayakta kalmak mümkün değildir.