Ömer Özkaya

Ömer Özkaya

[email protected]

Realitelerin yönetimi 

Bugün tüm önemli devletler özellikle ABD, Çin, Rusya, İran, Hindistan, Brezilya, AB ve Suudi Arabistan ve bileşenleri, kendi realitelerinin yönetimi ile yoğun şekilde meşguller. Bu realiteler listesinin bir kısmı gıpta edilecek türden, bir kısmı da ağır sorunlar yığını halinde. Zaten kur savaşları ve ticaret savaşları gibi son dönem devletlerarası gerginlikler, ülkelerin yönetmeye çalıştığı realiteleri oluşturuyor. 

Tüm devletler realitelerin yönetimi konusunu “en ağır ulusal sorumluluk” olarak görür. Çünkü o realiteler, özellikle sorun bölgeleri, dezavantajlı sahalar devletlerin saldırıya uğradığı noktalardır. Bu açıdan bakıldığında son dönemde ABD’nin, İran’ın, Suudi Arabistan'ın ve Çin’in realite yönetimine giderek artan oranda ağırlık verdiğini ve daha da vereceğini vurgulamak gerekir. 

Özellikle ABD’nin, Trump’ın şahsı bağlamında gündemde tuttuğu “başkanın akıbeti” ile ilgili ahlaki seçimlerin sağlıklı olması ve bununla ilgili dış politika atıflarının sadece ilgili kişi ve devletler ile sınırlı olmadığı, küresel bir siyaset dizaynı içerdiğini tespit etmek gerekir. Zaten bu nokta realitelerin yönetiminin organize edildiği orjindir. 

Devletler için “negatif” birçok alan o “ülkenin gerçeği” olarak tanımlanır. ABD’nin Kennedy suikastinden beri başkanın şahsı bağlamında profil sorunları yaşadığı önemli gerçeklerinden biridir. Çünkü küresel hegemonya veya küresel güç odağı olma ve devam ettirme stratejileri, Beyaz Saray veya Başkan gerçeğine takılabilmektedir. 

Çin, liderlik olgusunu, mevcut liderini ölümüne dek görevde kalma yasası ile çözdü. Yani en azından 15 yıllık bir genel politik paradigma değişimi olmayacağını, Çin'in realitelerinin bu kapsamda yönetileceğini deklare etti. Türkiye de kendine özgü bir başkanlık sistemi ile kendi realitesini yönetecek tabloyu ortaya koydu

Küresel olarak tüm devletler kendi olumsuz alanlarını daraltacak veya belli düzeyde tutacak bir kriz ya da realite yönetimi rejimine geçmiş durumdadır. 

Bu bağlamda dünyada en çok düşünce kuruluşu ve araştırma merkezi bulunan ülke ABD’dir. En çok stratejiste sahip ülke ABD’dir. Batı, araştırma merkezleri ve düşünce kuruluşları sayısında liderdir. Bu kadar çok strateji birimine sahip olmak, yönetilecek sorun, yani realiteler listesinin uzunluğuna da bir işarettir. 

Neoliberal kapitalizmin kronikleşen sorunları, Batılı devletlerin yüzlerce stratejik araştırmalar merkezi ve binlerce stratejist istihdam etmesini zorunlu kılmaktadır. Yani realitelerinin yönetimi, yaşamsal bir önceliğe sahiptir. 

Stratejinin tanımlanmasında “hile, aldatmaca veya saptırılmış gerçeklikler ile üstünlük sağlama” temel veri ise, bugün realiteler yönetimi olgusunun en stratejik sektör olduğunu söyleyebiliriz. 

Bu kadar stratejik araştırmalar merkezine sahip Batı'nın ve kürenin önümüze serdiği sayısız rapor, araştırma, analiz ve projeksiyonun, stratejinin hile bazlı tanımı göz önüne alındığında, hangilerinin gerçek olduğunu nereden bileceğiz? 

Batı'nın realitelerinin yönetimi konusunda bugüne kadar sergilediği performans, gerçekten takdiri hak etmektedir. Özellikle Başkan Ford’tan itibaren ABD, realite yönetimi veya kriz yönetimi konusunu “olağanüstü öncelikler” listesinin başına yazmıştır. Bugün Trump’ın şahsında yönetilen realitelerin neler olduğunu çok az devlet analiz edecek durumdadır. 

Bugün büyük devlet olabilmenin ve kalabilmenin, temel olarak beka sorununu aşabilmenin yolu, gerçeklerinizi yönetebilmekten ve onları realite olmaktan çıkarabilmekten geçiyor. 

Realitenin ve realitelerin ne olduğunun tespiti en stratejik noktayı oluşturur. Yanlış realite ve ithal realite tespitleri, bekamızı ve gücümüzü tehlikeye sokar. Bu bağlamda realitelerin tespiti ve yönetimi olgusu, sağlam kalmanın ve sağlam ilerlemenin tek yoludur. 

“Realiteler sizi özgür bırakacaktır” aforizmasını algılayarak işe başlayabiliriz.