Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Ortadoğu bataklıksa ABD’nin orada işi ne?

2 Ağustos 1999’da, Irak Kuveyt’e giriyor! 

10 Ekim 1990'da, Schwartzkopf planlarını Dick Cheney ve Paul Wolfowitz ile paylaşıyor, ABD, Irak’ı Kuveyt’ten kovmak için Irak’a giriyor! 

Irak’ı Kuveyt’ten kovmakla kalmayıp, Irak’a demokrasi getirmek için Saddam’ı indirmek istiyor ve indiriyor! 

Saddam’ın indirilmesi de yetmiyor, çoluğu çocuğu kim varsa bitiriliyor, ABD adeta diktatörün soyunu kurutuyor! 

Derken, Saddam’ın yerine Talabani getiriliyor, Barzani’ye de Türkiye’nin dibinde tasmalı bir devlet veriliyor! 

Demokrasi bu, durduğu yerde durur mu, bir bölgeye bulaşmaya görsün önünü alamazsınız! Tunus, Yemen derken Libya’ya gidiyor Kaddafi’yi bile, sokak ortasında evlatlarına linç ettiriyor! 

Hatırlayın, Kaddafi’nin linç edilirken söylediklerini, ‘’Ben sizin babanız değil miyim?’’

Derken, Mısır’da Mübarek devriliyor mu yoksa istirahate mi çekiliyor bilinmez, ‘’Acaba hakikaten demokrasi mi geliyor? Halkın iradesi mi tecelli edecek’’ dedirten bir gelişme olup, Mursi seçiliyor! 

Mursi, ABD tarafından bir iş kazası olarak görülüp ve hemen yanı başındaki -ABD tarafından görevlendirilen- Sisi tarafından alaşağı edilip zindana atılıyor! 

Sözümona mahkeme devam ederken Mursi ölüyor, aradan bir iki ay geçiyor Mursi ’nin oğlu da ölüyor! 

Bu arada Suriye nasipsiz kalır mı, Suriye de demokrasi aşkına tutuluyor, öyle ki bu aşk yakıcı bir alev halini alıyor! 

O da ne, takma adı İŞİD, asıl adı DEAŞ olan bir örgüt peyda oluyor! 

Aman ne cevval oğlan sormayın! 

Karşısına çıkanı alaşağı ediyor, önüne ne çıkarsa katıp götürüyor! 

Hollywood’u aratmayacak bol kafa kesmeli, canlı canlı insanların yakıldığı görüntüler çekiliyor, hemen hemen her dilde dünyanın her ülkesinde bunlar yayınlanıyor! 

İşin tuhaf tarafı, Batı’nın mankenleri aratmayacak yüzüne bile bakmaya kıyamayacağınız kızları, bu cevval oğlanın aşkından yollara düşüp kalkıp Ortadoğu’ya gelip bu cevvale cariye oluyorlar! 

Bir bakıyoruz ki, bu cevval oğlan DEAŞ, bizim başımıza musallat edilen PKK'yla el ele verip, güya düşmanmış gibi Ortadoğu coğrafyasında istedikleri gibi at koşturuyorlar! 

ABD, DEAŞ, PKK'yı sözüm ona hapishanede tutulma bahanesiyle emanete bırakıyor, PKK üzerinden de binlerce TIR'la servise başlıyor! 

Öyle bir servis ki, 'elli yıllık stratejik ortağım' dediği Türkiye’ye vermediği, hatta ortaklık hukukuyla mal sahibi olmasına rağmen vermediği silahları, PKK’ya dolayısıyla da DEAŞ'a veriyor! 

Bu arada da FETÖ'yle, Türk Ordusu çökertilmeye çalışılıyor, dahası Türkiye Cumhuriyeti Devleti 15 Temmuz 2016’da başarısız bir işgal girişimi yaşıyor! 

10 Ekim 2019! 

10 bin 175 kilometreden gelip bize sınır komşusu (!) olan ABD, şimdi PKK yetmezmiş gibi bir de DEAŞ'ı yanına katıp bizim başımıza musallat etti! 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, ‘’Yapma! Bak, bu ne ortaklığa ne de dostluğa sığmaz’’ dedikçe dinletemiyor, ‘’Madem sen piçlerine mukayyet olamıyorsun, ben de hadlerini bildireceğim’’ diyerek harekete geçiyor! 

İmdi, ABD’de neler oluyor kim kimi azletmeye çalışıyor, o onların sorunu! 

Lakin geçen gün TBMM’deki tezkere oylamasına ve televizyon ekranlarında yapılan konuşmalara bakınca, insanın nutku tutuluyor! 

Çocuk hırsızı HDP malum da, ya bu CHP’ye ne demeli? 

Hadi, Kaftancıoğlu İstanbul Tabip Odası’nda yanına PKK’nın siyasi dili HDP’li Diyarbakır Belediye Başkanlığı’ndan tedbiren uzaklaştırılan Mızraklı’yı alıp PKK seviciliği yapıyor da…! 

Ey Kılıçdaroğlu, peki ya sen, bu ABD; PKK ve DEAŞ’la birlikte, oturduğun koltuğun ilk sahibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok etmek istiyor, bunu görmüyor, bilmiyor musun? 

Her lafınızın başında, ‘’Türk askerinin Ortadoğu bataklığında işi yok’’ diyorsunuz da (üstelik yakılan yıkılan Şam, Halep, Bağdat yüzlerce yıllık Türk şehridir, ata mirası toprağımızdır) peki, ABD’nin bizim bataklıkta işi ne? 

Yoksa…!