Prof. Dr. Mehmet Çelik

Prof. Dr. Mehmet Çelik

[email protected]

ÖSO ve yerel lojistiğin önemi-6 

İki haftadır Suriye coğrafyasındaki büyük fotoğrafı analiz ediyoruz. 

Suriye ile sınır komşuluğu dahi olmayan, binlerce kilometre mesafelerden gelip buraya çöken emperyal güçlerin bu coğrafyada oluşturdukları/temin ettikleri terör örgütleri üzerinden bölgeyi ne hale getirdiklerini özetledik… 

Ayrıca, yabancı bir coğrafyada dayandığınız “yerel bir lojistik güç” yoksa, o coğrafyadaki operasyonlarda başarı sağlanamayacağını, tarihten örnekler vererek kısaca vurguladık!.. 

Bu tarihi/askeri gerçeği göz önünde tutarak: 

ABD’nin DEAŞ, PKK-PYD-YPG-DSG ile, Rusya’nın Rejim Güçleri ile, İran’ın Hizbullah, Haşdi Şabi vb. örgütlerle bu vesayet savaşlarında yer aldıklarını özetledik!.. 

Peki, 900 km’yi aşan sınır komşuluğu ile Türkiye bütün bu gelişmeler karşısında ne yapmalıydı? 

Muhalefetin seslendirdiği gibi: Komşunun içişlerine karışmamalı, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ninnisiyle uykuya mı yatmalıydık!.. 

Yangın, ABD’nin, Rusya’nın, İran’ın komşusunda değildi. Onların evlerine sıçrama ihtimali sıfır olduğu halde, onlar gelip burada sahaya inecekler, yangın bizim evi yüzde yüz tehdit ederken, biz sahaya inip mücadele etmeyecek, yan gelip yatacaktık öyle mi? 

Buna akıl tutulması bile denmez!.. Ahmaklığın bu kadarına tımarhane delileri bile isyan eder!.. 

Bu tavrı politik söylemle servis edenlerin gönülleri Esad’ın yanında olduğu için, kulaklarını tersten gösterme münafıklığı içerisindedirler!.. 

Şayet Türkiye, Esad’ın ve rejim güçlerinin yaptıkları katliamların yanında yer alsaydı, görürdünüz o zaman bu muhalefetin alkış seslerini… Herkesten önce onlar cepheye koşarlardı. Bu mezhepçi kin ve öfke damarını hesaba katmadan, bu güruhların saf tuttukları noktayı doğru değerlendiremezsiniz!.. 

Bu gerçeği hep göz önünde bulundurmalı!.. 

Gelelim sadede: 

Türkiye sahaya inme mecburiyetindeydi… Bunun sebeplerini uzun uzun anlatmaya gerek yok!.. 

Öncelikle, Suriye’de işler sona doğru yaklaştıkça, kurulacak masada bir koltuğa sahip olabilmeniz için, bu şart! 

“Türkiye müdahale etmesin, sahaya inmesin” demek, yarın Suriye’de yeni bir düzenleme yapılırken bu kararı Amerika, Rusya, İran versin, ama Türkiye bu masada bulunmasın demektir!.. 

Bu düşünceyi açıktan dillendiremese de, sadece şuur altında hisseden kim olursa olsun, bu ülkenin havasını teneffüs etme, bir damla suyunu içme hakkına bile sahip olmaması gerekir!.. Bırakınız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasını!.. 

Savaş sonrası kurulacak masada, herkesten çok ve önce Türkiye’nin oturma hakkı vardır!.. 

Bu hakkı yoktur diye düşünen olursa, bilin ki o kişinin aidiyet duygusu Türkiye Cumhuriyeti ile değil, başka yerlerle ilinti halindedir. 

Bu nedenle, Türkiye’nin sahada olması elzemdir!.. 

Peki, nasıl olacak? 

Tıpkı ABD, Rusya, İran “nasıl” sahada iseler, Türkiye de öyle olacak!.. 

Yani, bir “yerel lojistik güç ile” yer alacak sahada! 

Peki, Nusayrî ağırlıklı rejim güçleriyle mi? Yani katil sürüsü rejim güçleri ve Esad’la mı? 

Böyle bir durum, Türkiye’nin bin yıllık tarihi misyonunu kökten inkâr olurdu ve tüm Anadolu halkının desteğini kaybederdi… Emperyalist emelleri için orada bulunan ABD, Rusya ve İran’dan hiçbir farkı kalmazdı!.. 

Peki, PYD-YPG ile mi sahaya çıksaydı? Bu zaten mümkün olmazdı. Eşyanın tabiatına aykırı olurdu. 

İran’la, Hizbullah’la, Haşdi Şabi ile mi? Kemal Bey’i çıldırtırsınız!.. Kafayı yemeyin!.. 

Geriye tek seçenek kalıyor!.. 

Suriye’nin yüzde 85’ini teşkil eden, katliamlara uğrayan masum ve mazlum halk tabanı; Araplardan, Kürtlerden, Türkmenlerden, Çerkezlerden… oluşan masum, dindar büyük kitle!.. 

Suriye’de hesabı olmayan, ülkenin yanında saf tutacak, Suriye’nin gövdesi!.. 

İşte Türkiye, tercihini bu masum ve mazlum gövdenin yanında saf tutarak göstermiştir. 

ÖSO, bu tabanın içinden çıkmıştır, Türkiye’ye sığınan çocuklar, kadınlar, yaşlılar, bu tabanın parçalarıdır!.. 

(Devam Edecek)