Prof. Dr. Mehmet Çelik

Sınırları, uluslararası meşruiyetle belirgindi. 

Birleşmiş Milletler üyesiydi. 
NATO’nun bir parçasıydı. 
Bağımsız bir ülke görüntüsü, tamamdı. 
Ama bağımsız bir ülke değildi. 
Gerçi kimse sınırlarını aşarak, gelip Türkiye’yi işgal etmemişti, etmiyordu. 
Bağımlılığı, ekonomik güçsüzlüğünden geliyordu. 
Ordunun başta silah olmak üzere tüm ihtiyaçlarını NATO ve NATO’nun efendileri karşılıyorlardı: Uygun görüldüğü miktarda. 
Ekonomisini IMF ve dünya ekonomisinin patronları yönetiyordu. 
Siyasî Partileri, üst bürokrasisi ve medyası… Batılı kuruluşların denetimindeydi. 
Kısaca, Ortadoğu’da bölgeyi istedikleri gibi dizayn edip yönetenlerin kurduğu Çark’ta bir dişliydi Türkiye… 
2007’den itibaren biti kanlanıp, şöyle ayağa kalkıp, etrafıyla biraz ilgilenmeye başlayınca, 
Kurulu çarkın dişlisi pozisyonunu terk edip, kendi başına hareket edince, başta istihbaratı ve hariciyesi olmak üzere, devlet kurumlarını Batılı güç odaklarının etkisinden kurtarınca, 
Ordusunun ihtiyaçlarını kısmen de olsa kendi karşılamaya başlayınca, 
Bütün bunların üstüne Ortadoğu’da kurulan bu kirli çarkı deşifre edince… Hatta biraz daha ileriye gidip, bölgede aktörlüğe soyununca… 
İpler koptu… 
Düğmeye basıldı… 
Evet “Kaptan” gitmeliydi… 
Peki, git deyince gitmeyeceğine göre, ordusuna da artık darbe yaptırılamayacağına göre, hem uluslar arası alanda, hem de Türkiye halkı nezdinde meşru bir algı oluşturularak gönderilmeliydi. 
Dışarda ve içerde hazırlıklar yapıldı, cephe birlikleri teşekkül ettirildi ve işaret verildi. 
Sütunumuz müsaade etmediği için, durum kısaca böyleyken, sokaktaki vatandaşa sadece soracağım: 
Dışarıda; ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail, İran…v.s. kaptanın kitmesini istiyorlar. 
Çoğunluğu Yahudi sermayeli ABD’de Daily News, The Washington Post, The Washington Times, Almanya’da Bild, Der Spiegel, Fransa’da Le Monde, Le Figaro, İngiltere’de Financial Times, Telegraph, Daily Express, İsrail’de Haaretz, The Jerusalim Post… bütün bu gazeteler “kaptan”ın gitmesi için canhıraş bir şekilde yayın yaparken, 
İçeride şer cephesini ve medyasını yazmıyorum. Bunu zaten görüyorsun… Üstüne üstlük PKK, DHKP-C başta olmak üzere tüm terör örgütleri de “kaptan”ın gitmesi için dışarıdan aldıkları talimatları her gün kanla icra ederken… 
Ey vatandaş!.. 
Hangi saftasın, şöyle kafanı kaldırıp bir etrafına baksana!.. 
Bütün bu şer cephesinin, kaptanla bir tarla davası yok!.. 
Bütün mesele, Türkiye’yi esaret çarkından çıkarmaya çalışması… 
Suçu, bu!.. 
Eğer hâlâ o malum gazeteleri okuyor, televizyonları seyrederek, gerçeği görmek istemiyorsan, iyi uykular!.. 
Başka ne diyeyim!