Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Strasburg’dan

Bugün Ramazan’ın ikinci günü, Allah tuttuğumuz oruçları kabul etsin, ağzımızı değil nefsimize tutacağımız oruçlarımızın sevabını kat kat arttırsın inşallah! 

İnce iğneyi geride bırakıp, çuvaldızı yanıma alıp tuttum Avrupa’nın yolunu, bu Ramazanı yurtdışında yaşayan, bir kısmının Anadolu’da bilindik adının, ‘’Alamancılar” olduğu, kendilerince de her iki tarafa da yaranamamış gurbetçiler olduğu insanımızla geçirmeyi istedim. 

Bir başka ifadeyle, Avrupa’dan Türkiye’ye bakmak, Avrupa’dan Türkiye’ye nereden, nasıl bakıldığını görmek istedim. 

Tercihim de, uzunca bir zamandır devam eden, ‘’Sarı Yelekliler’’ eylemlerinin yapıldığı Fransa oldu. Gitmişken, herkes gibi Paris değil,  Avrupa’nın bize nasıl baktığını daha geniş açıdan görebileceğim Avrupa Parlamentosu’nun bulunduğu, Fransa’nın en kuzeyinde Alsas Bölgesinin başkenti, nüfus bakımından da Fransa’nın yedinci büyük şehri Strasburg ’u tercih ettim. 

Bu bölge, Almanlar ile Fransızlar arsında sık sık el değiştirip, Birinci Dünya Savaşında kısa süre bağımsız olmuş, Versay Anlaşmasıyla Fransa’ya bağlanmış bir bölge! 

Bendeniz, aynı zamanda Sevgili Orhan kardeşimin eşiyle birlikte Strasburg’da organize ettiği,  ‘’Festivite Ramadan’’ etkinliklerinde, Geleneksel Türk Tiyatromuzun Meddah türünde gösterilerimi sunacağım. 

Yazımı yazmak için tam bilgisayarımın başına geçmiştim ki, yüreğime bir anda dört köz düştü, hani ummadığınız anda yanan naylondan teninize akan damlalar canınızı nasıl yakar, işte öyle canım yandı! 

Dört yiğidimizin şehit olduğu haberi, aynen öyle acıttı canımı! 

Başımız sağ olsun! 

Kaldığım otelden çıkıp attım kendimi sokağa, içimin yangınını söndürmeye Strasbourg’un serin havası yetmiyor, içimin yangını arttıkça artıyor! 

Nefes nefese kalmışım ki, koluma bir Türk vatandaşı kardeşimiz girdi, ‘’Reis buralarda fazla dolaşma’’ dedi, tam “Neden’’ diye soracaktım ki, az ilerideki o paçavrayı gördüm! 

Erhan Çiyapul, Murat Şahin, Şevket Çetin, Yener Kırıkçı’yı şehit eden katil PKK’nın, sözde bayrakları! 

Onun az ilerisinde de AB (Avrupa Birliği) bayrağının dalgalandığı bir bina! 

Bizim birçok anlaşma ile birlik olduğumuz, tam birlik olmak için elli küsur yıldır mücadele ettiğimiz Avrupa’nın Parlamentosu! 

Bunun adı, izahı nedir? 

Halimi en iyi, kolumu tutarak, “Reis buralarda fazla dolaşma’’ diye beni ikaz eden Halim kardeşim anlardı, anladı da... 

Bir de, “Bak, şurada bir polis noktası vardı, o polis noktası kaldırıldı ve burası onlara verildi’’ demez mi? 

Neye yanayım, kime ne diyeyim? 

1919’un 100.yılını idrak ettiğimiz şu günlerde, 100 yıl önce Anadolu’yu düşman işgalinden kurtarmak için omuz omuza mücadele ettiğimiz ecdadın torunları, bugün Erhan’ı, Murat’ı, Şevket’i Yener’i şehit ediyor, ona mı yanayım yoksa gümrük dahil birçok alanda ortak olduğumuz, çalışkan bir okul talebesi gibi muntazaman ders çalışıp, tam ortak olmak için de elli küsur yıldır mücadele ettiğimiz Avrupa Parlamentosu’nun bu yaptığına mı yanayım? 

Erhan’ımı, Murat’ımı, Şevket’imi, Yener’imi şehit eden katilin elindeki silahı veren ABD’nin, bundan tam 189 yıl önce bugün (1830), ‘’Ticaret ve Dostluk Anlaşması’’ imzaladığımız ABD olduğuna mı yanayım, hangisine... 

Merhamet ayı Ramazan’ın ikinci gününde, buyurun iftara kadar beraber düşünelim ve karar verelim! 

Biz neye yanalım?