Prof. Dr. Mehmet Çelik

Prof. Dr. Mehmet Çelik

[email protected]

Suriyeli mülteciler üzerinden oynanan oyuna dikkat-VII 

Madalyonun öteki yüzünde, “Suriyeli mülteciler, Türkiye’nin toprak bütünlüğü, istikbâli ve istiklâli için bir lütuftur!” tespitimizin analizi olacak!... 
Şayet bu Suriyeli mülteciler olmasaydı, biz de Kemal Kılıçdaroğlu kafasıyla hareket etseydik, yani komşudaki gelişmelere bigâne kalsaydık, “Bize ne oradaki gelişmelerden?” deyip, köşemizde otursaydık bugün acaba nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalırdık?... 
Evet, bu sorulara ve benzerlerine kafa yormamız lazım… Komşuda yangın var!.. Ne yapmamız lazım, “İtfaiye (ABD) söndürür nasıl olsa” deyip bir kenara çekilmek kolay da ya itfaiye puşt çıkarsa ne yapacağız!... 
Üstelik itfaiyenin puştluğu tescilli… Yarım asrı aşkın süredir dünyanın birçok coğrafyasında yangını bizzat kendi çıkarıyor, sonra da “Söndürmeye geldim” diye yangını çevreye de sıçratıp, tüm alanı etkiler, istediği kıvama getirerek, yangın sonrası istediği düzenlemeyi de yine kendi yapıyor: İnsanlığından tabii (!)… 
Şimdi, ne mülteciler geldi, ne de biz Suriye ile ilgilenmeye başladık diyelim. 
“Yurtta sulh cihanda sulh” deyip, efendice yerimizde oturduk diyelim… 
ABD ve hempalarının kontrol ederek yönettiği terör örgütleri Suriye’yi kan gölüne çevirdiler… ABD de bu bahaneyle Suriye’ye yerleşti. PYD’ye de Musul’dan Lazkiye’ye varan yeni bir petrol boru güzergâhı düzenledi ve bekçi olarak da PYD’yi burada istihdam etti. Ayrıca bu koridorla da Türkiye ile Arap İslam coğrafyası arasına bir set çekti!.. 
Ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü özlemimiz(!) de böylece gerçekleşti… Bunu bir bayram vesilesi yapıp, ABD’ye bir de teşekkür mü etseydik… 
“Yoo!.. O kadar da değil” diyorsanız, tek seçeneğimiz kalır: İş o noktaya varınca müdahale hakkımız doğar!... 
İyi de hangi gerekçeyle?... “Sana ne yeni petrol boru hattı güzergâhından ve yerli halkının bekçi olarak tayin edilmesinden?” diplomasi ağzı ve masaya uzatılan kadife kaplı elden bu çıkış ve hareket gelirse ne yapacaksın?... 1958’de ABD’nin Irak’ta yaptığı darbe sebebiyle Mardin sınırımıza birkaç tabur asker yığdığımızda yediğimiz zılgıtı ne çabuk unuttuk! 
Giremezdik Suriye’ye, giremezdik!.. 
Bu mülteciler, bizim Suriye’ye girmemize meşruiyet sağladılar uluslararası arenada!... 
Şimdi anladınız mı, bu mültecilerin bizim toprak bütünlüğümüze, istikbâl ve istiklâlimiz için bir meşruiyet lütfu (silahı) olduğuna!... 
“Suriye’de ne işimiz var?” diye bir yerlerini paralayarak çağırıp-bağıranların kimlere hizmet ettiğini anladınız mı?