Şafak Malatya

Önce güzel olandan başlayalım. Bakarsınız zihinler tazelenir. Beşiktaş’ın kombine satışları sonrası elinde 7000 koltuk kalıyor. Satışa çıkan biletler maç saatine kadar tükenmiş oluyor. Buraya kadar taraftar üzerine düşeni yapmış gibi görünse de, aslında sorun tam da burada başlıyor. Beşiktaş tribünleri doluyken Doğan görünümlü Şahin gibi duruyor. Ellerde milyonluk telefonlar, purosu ve gecenin köründe taktığı güneş gözlükleri ile maçı izliyorlar. Dün akşam tribünlerin genele oranla daha diri oluşunun temel sebebi, purolu ve güneş gözlüklülerin sayısının daha az oluşuydu. Saha içinde alışıla gelmiş durum devam ediyordu. Beşiktaş yine maça hızlı başladı, ilk çeyrekte kopartmaya çok yaklaştı ama sezonun kronik hastalığı olan bölgesel kalitesizlik yüzünden orta gole dönmek zorunda kalındı. Malmö, topu Beşiktaş’a bırakarak, geride kendi kendisini yormasına izin verip, topu her aldıklarında set hücumuna döndü. Orta saha parselizasyonunu ve pas trafiğini o kadar doğru yaptılar ki, Beşiktaş’ın oyunu köreldi. Köreldikçe de uzun topa ve orta gole evrildi. Beşiktaş’ın bu kısır döngüden çıkmasının yolu var mıydı? Tabii ki. Oğuzhan gerekirse stoperlerin arasına gömülüp, topu alıp pas bağlantısını sağlasaydı, oyun uzun topa dönmek zorunda kalmayacaktı. Tüm bunların üzerine Quaresma’nın gördüğü kart, tuzu eksik yemeğe bir anda pul biber de ekti. Bundan sonra tek çare var. Lige tutunarak Şampiyonlar ligi sıralamasını elde etmek. Bu çok kolay görünmese de, çözüm belli. Devre arası yapılacak 2 takviye ve takım içi huzursuzların elden çıkarılması elde kalan tek çare.