Limon 35 yıl sonra sahnede

Edebiyatımızın 'kült' isimlerinden Oğuz Atay'ın yazdığı tiyatro eseridir: Oyunlarla Yaşayanlar.

Haberin Eklenme Tarihi: 11.03.2022 15:00:00 - Güncelleme Tarihi: 11.03.2022 08:10:00
ABONE OL

Bugüne kadar pek çok kez sahnelendi; bendeniz izleyeli belki 10 yıl geçmiştir.

Tarihsel ve kültürel kırılmaların getirdiği kimlik bunalımlarına düçar olan, gerçeklerle ülküleri arasında sıkışıp kalan, (oyunlara sığınan, mış gibi, miş gibi yaşayan) insanların trajedisine odaklanan Oyunlarla Yaşayanlar, tarih, sanat, siyaset ve gündelik hayatın iç içe geçtiği çok katmanlı, eleştirel bir tiyatro eseridir.

Bu sezon İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen Mehmet Baydur'un 'Limon' adlı oyunu, Oğuz Atay'ınkiyle 'düşünsel manada' bir paralellik arz ediyor.

Nitekim, Limon'da da 'kaçış psikolojisine sığınmış aydın travması' ele alınır.

Türkiye'nin çalkantılı dönemlerinden biri olan 1980'li yıllarda yazarlığa adım atan Mehmet Baydur, tanıklık ettiği dönemi sorgulamanın yollarını aramış bir yazardır.

Baydur'un en önemli eserlerinden biri olan 'Limon', tam 35 yıl tiyatro sahnelerinden uzak kalmış; kimse de çıkıp 'yahu nesiller değişti, şu kıymetli eseri yeniden havalandıralım' dememiş; ta ki sinemamızın önemli yönetmenlerinden Semih Kaplanoğlu'nun dikkatini çekene kadar.

Kaplanoğlu, Limon'dan hem metin hem içerik olarak etkilenmiş; İstanbul Devlet Tiyatrosu'yla irtibata geçip, oyunun yönetmenliğini üstlenmek istediğini söylemiş.

İyi de etmiş; ortaya izlenmesi gereken, güzel bir oyun çıkmış.

Limon biraz sabır ve dikkat isteyen bir oyun; belli bir yaşanmışlık ve kültürel meselelere aşinalık gerektiriyor.

Türkiye'de okur-yazar kesimin entelektüel zikzaklarına, darbelerle kesintiye uğramış hayal kırıklıklarına eğilen, yönetmenin tabiriyle 'kuşdili' ile konuşan bir oyun.

Hatta biraz Ahmet Hamdi Tanpınar, biraz Oğuz Atay çizgisinde aydın yabancılaşması ve nihilizm eleştirisi yapan bir oyun.

Türkiye'de birkaç kuşak darbelerle, kültür çatışmalarıyla heba edildi. Bu süreçler esnasında pek çok insan kendi köşesine çekildi, pek çoğu da ülkülerinden vazgeçip bambaşka yollara saptı.

28 Şubat darbecileri kendi mağdurlarını yarattı; eğitim hakkını elinden aldıkları başörtülü öğrencilerin gelecek planlarına kabus gibi çöktüler mesela.

Bu bir travmadır.

12 Eylül 1980 Darbesi de birkaç kuşağı darmadağın etti; çoklarını hapislerde çürüttü, idealist nesillerde, akademide savrulmalar yaşandı.

Pek çok yetenekli insan yaratıcılıklarını reklam şirketlerinin, popüler kültür araçlarının emrine verdiler.

Kaplanoğlu diyor ki: Bu durumun o insanlarda yarattığı tatminsizliğe, onları içten içe çürütüşüne tanık oldum.

İşte Limon, bugün de bir türlü kendi olamayan insanların yaşadığı hayal kırıklığını anlatıyor, o nedenle hala canlı.

Bir grup eş dostu aynı oturma odasında buluşturan Limon'da Aziz karakterinin söylediği bir cümle var: Yapayalnız kalıyorduk. Yapayalnız... Herkes de bundan şikayetçi iki yüz yıldır...

Bundan mülhem oyunun ve yönetmenin mesajı şudur: Batılılaşma serüvenimizin aydınlarımızda, entelektüellerimizde açtığı yara hala kapanmış değil.

Tabi bunu, böylesi bir kalıp cümle ile nasihat verir gibi söylemiyor; biraz katmanlı, biraz kapalı ifadelerle 'kuşdilice' konuşan bir yapısı var Limon'un.

Karakterlerden biri 'Çok önemli bir şey oldu' diyerek heyecan ve biraz da panikle giriyor salona. Ama o 'çok önemli' şeyi konuşmaya bir türlü fırsat gelmiyor.

Oyun karakterleri 'Ortada kuyu var yandan geç' havasında ve gerçeklerle yüzleşmekten adeta kaçarlar, içkiye sığınıp, nihilizm yokuşunda patinaj çekerler.

Oyunun adı kundaktaki bebekten geliyor. Hayal kırıklığı deryasında yüzen ebeveynlerin 'biz olamadık bari o olsun' diyerek gelecek umutlarını yükledikleri bebeğin adıdır Limon. Kim bilir kaç nesil böyle teselli buldu: Biz yapamadık, bari evladımız...

Limon, Türk tiyatrosunda yazılmış üst düzey metinlerden biri ve yine sinemamızda önemli işler başarmış bir yönetmenin estetik dokunuşları sayesinde, dekor, kostüm ışık ve oyunculuktaki üslup birliğiyle alkışı hak ediyor.

Limon'da Türk aydının iki yüzyıldır yaşadığı travmaların izi var.

Yaklaşık 2 saat süren oyunda Lebip Gökhan, Melike Durak Aras, Fatih Topçuoğlu Nihal Dinçel, Çağıl Tekten, Emre Çoldur ve Murat Sarı başarılı oyunculuklarıyla alkışı hak ediyor.

BEDİR ACAR