Demokrat Parti döneminde babanız İstanbul Emniyet Müdürüydü, 27 Mayıs 1960 darbe gününde Faruk Oktay neler yaşandı?
Babamı Yassıada’ya götürdüler. Biz Nişantaşı’nda Valikonağı caddesinde oturuyorduk. Sabaha karşı 03.00’de evimizin önüne tank geldi. Gece gürültülerle uyandık, salona geldik ve sokağa bir baktık ki bir tank, askerler, top bizim eve doğru ayarlanıyor. Böyle donup kaldık. Projektörlerle evimizin etrafını çevirdiler. Oysa evde benden iki yaş büyük abim Ömer, ben Emre, babam Faruk Oktay ve annem Nimet Oktay başka kimse yoktu.
Evimize bir savaş takımı gibi bir şey geldi. Kapıyı vurdular, “beyefendiyi karargâha götüreceğiz” dediler. Babam da giyindi ve aşağıya indi hiç vedalaşmadık… Camdan baktık ve gidiş o gidiş bir daha geri dönemedi. Yara bere içinde işkence görmüş bedeni geldi. Yassıada’da bir komutan var, Tarık Güryay. Nazi subayları gibi bir adam, bütün işkencelerin altında o çıkıyor. Onun emir subayları Teoman Koman ve Akay Şakman, o zaman teğmen sonra Jandarma Genel Komutanı oldu. 27 Mayıs’ı ödüllendirdiler…
İstanbul valisi Ethem Yetkiner, Zeki Şahin… Hepsi gelip anlattılar: ışıklı oda bir uygulama var. Sizi gece yarısı kaldırıyorlar, zifiri karanlık bir odaya sokuyorlar. Birdenbire çok aydınlık bir yere alıp, gözünüze bir ışık tutuyorlar. Gözünüzü kapatsanız bile çok acı çekiyorsunuz. O anda sizi sorguluyorlar, arada tekme ve yumruklar atıyorlar. Mesela İstanbul valisi Ethem Yetkiner diyor ki beni ışıklı odaya aldılar, sırtımda yumruklar atılıyor. Bir ana gözüm alıştı bir baktım: savcı Altay Ömer Egesel ve Halk Partisinin Gençlik Kollarından Orhan Birgit’i gördüm. Babama diyorlar ki “yüzlerce öğrenci cesedini ne yaptın?”
“YASSIADA’DA NE OLDUĞUNU BİLMEK BENİM HAKKIM”
Babamda yüzlerce öğrenci ölmedi, iki öğrenci öldü biri slogan atmak için tankın üzerinde çıkıyor, dengesini kaybedince tankın paletinin altında kalıyor ve ölüyor. Diğeri de kaza kurşunu bir yerden kurşun sekmiş, kurşun eğilmiş oysaki kurşun kemikte eğilmez. Başka ölü yok dedikçe babamı dövüyor ve işkence ediyorlar. Yassıada’da Bizans döneminden kalma zindanlar var, orada bir saat bile duramazsınız. Babamı orada 3 gün tutmuşlar ve orada ölmüş.
Diyarbakır Milletvekili Sezai Demiray anlatıyor. Ben de bir radyo buldular, o radyo yüzünden ada komutanında bir tokat yedim ve beni zindana attılar diyor. Zindanın yan tarafından bağırışlar geliyor, “Sizin din ve imanınız yok mu ölüyorum, ölmek üzereyim doktor yok mu?” diye bir denizsubaşısı geliyor kapının önüne “senin doktor neyine” diyerek Türkçe ’de ne kadar küfür varsa hepsini söylüyor. Sonra ses kesiliyor, sonra bir ayak sesleri gelerek İstanbul’un genç ve dinamik emniyet müdürü Faruk Okay’ı sürükleyerek oradan götürdüler, diyor. Sorsanız Yassıada’da herkes çok rahattı. Benim orada ne olduğu bilmek hakkım değil mi, 27 Mayıs yargılansın.
Babama “Celal Bayar, Adnan Menderes sana ateş emri verdi mi” diye soruyorlar. Hatta bir iftira kağıdı hazırlıyorlar, o kağıtta “Celal Bayar ve Adnan Menderes bana öğrencilere ateş et emri verdi, ama ben etmedim.” yazıyormuş, babam bunlara direnmiş. Ben ne böyle emir aldım ne de ateş ettim demiş ve babamı öldürmüşler.
Peki, babanızın ölüm haberini nasıl aldınız?
Babamın vefatını söylemek için eve gelmişler annem telaşlanınca söylemeyip basına bırakmışlar. Sonra bir telefon çaldı: “Faruk Oktay öldü, Kasımpaşa Deniz Hastanesi morguna gönderdik naaşını oradan alın.” Annem fenalık geçirdi, hepimiz kalakaldık. Gittik ama babamı bize göstermediler çünkü her yeri kabuk bağlamış yara bere içindeymiş, göğsünde morluk varmış, onu da dipçikle yapmışlar. Babam 52 yaşında gitti ben şimdi 72 yaşındayım…
TEĞMEN VE İKİ ASKER MENDERES’İ DÖVDÜ
Adnan Menderes Yassıada’da neler yaşandı?
Adnan Menderes’te Yassıada’da dayak geldi. Celal Bayar’ın avukatı Gültekin Başak anlatıyor. Babam ölmüş ve mahkemeler başlamış. Mahkemeler başlayınca avukatlarıyla haftada birkaç kere konuşuyorlar. Gültekin Başak, ben Celal Bayar’ın odasına Adnan Menderes’in odasından geçerek gidiyordum, Adnan Menderes ile Celal Bayar’ın odaları aynı koridorda.
Kapı aralıktı, Adnan Menderes Gültekin bey, benim avukatımda gelecek mi diye sordu, bunun üzerinde dişleri altın kaplamalı bir teğmen Menderes’in suratına bir tokat patlattı, daha sonra odasına doğru itti ve iki asker odaya girdiler, ayak seslerinden dövme işleminin devam ettiğini anladım. Bayar’ın yanına gittim, o da Gültekin bey neyiniz var, bembeyazsınız diye sordu. O an üzülmesin diye anlatamadım, Kayseri cezaevine gittiklerinde anlatmış. Celal Bayar’da hatıralarında bunu anlatıyor.
OKULDA ÇOK KÖTÜ MUAMELERE MARUZ KALDIM
27 Mayıs darbesinden sonra neler yaşandınız?
Babam emniyet müdürüyken Nail Bey diye bir avukat gelirdi. Demek ki babam emniyet müdürü diye geliyordu. Babam Yassıada’yken Nail Bey’e gidin benim avukatlığımı alsın çok iyi bir avukattır diye mektup yazdı. Biz de annemle beraber avukatın yanına gittik. Nail bey ilk önce çocuk dışarı çıksın diye bağırdı, ben de dışarıda bekledim. Avukat anneme bağırarak konuştu ve 50 bin lira istedi. 50 bin lira o zaman 500 milyon gibi bir para, bu parayı vermemiz mümkün değil dedik. Babama yazdık, kim bilir orada ne kadar üzüldü. Babamda “Allah büyüktür, inşallah her şey düzelecektir” diye yazmış.
HALK PARTİLİLER BENİ TEKME TOKAT DÖVDÜ
Aile olarak çok kötü şeyler yaşadık. Darbenin birinci günü, ikinci günü, üçünü günü baktık kimse gelmiyor. Maddi sıkıntılar çektik öyle kötü durumlara düştük ki annem ekmeğe yağlı biber sürerdi biz de onu yerdik. Okulda çok kötü davrandılar. Halk Partililer doluydu. Mesela imtihana giriyorum. Bir hoca herkese küçük kâğıtlardan üç soru veriyor. O kâğıdı alıyorsunuz ve yanıtlayarak sınıftan çıkıyorsunuz, böyle bir düzen var. Hoca benim önüme sadece bir kâğıdı itti, ben de aldım. Kâğıdı açtım; 27 Mayıs’ın sebepleri, Demokrat Parti’nin kötülükleri, ihanetleri… Buna nasıl cevap vereceğim, benim babamın durumu zaten biliyorsunuz, titremeye başladım.
Bir keresinde Hayat apartmanında oturuyoruz yan apartmandaki Halk Partililer bana baban hapiste dediler, ben de karşı geldim. Beni tekme tokat dövdüler. Annem fenalık geçirdi, ondan sonra babamın yerine geçen emniyet müdürü olan bir albay ona telefon açtık. O da çocuğu bana verin dedi. Albayla konuştuk bana: “Baban gibi hain olma, adam ol, babanın izin yürüme” dedi, ben zaten bitmiş ve ezilmişim bir insana bunlar söylenir mi... 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra ne kadar sadist ve kötü ruhlu insan varsa piyasaya çıktı.
DARBECİLER ABD İLE 35 KERE TELEFONDA KONUŞTU
Peki, 27 Mayıs darbesinde ABD’nin rolü neydi?
Devlet kredilerini inceleyin. 27 Mayıs’a kadar hiç Amerikan kredi yok, çünkü verilmiyor. Darbeden sonra ABD’ye hibeler var, krediler yağıyor. Darbe hükümetini ilk Amerika tanıyor. Darbe sabahı 35 kere ABD ile konuşma olmuş, bazıları silinmiş birkaç tanesi var. Darbeciler ABD’den para istiyor, darbenin sabahı çok ilginç… Sonra istenen parayı da maaşları ödemek için istediklerini söylüyorlar. Eğer devletin maaş ödeyecek parası yoksa bekleyin hükümet düşer, neden darbe yapıyorsunuz. Böyle çelişkiler içerisindeler. 27 Mayıs 1960 darbesi Türk halkına karşı yapıldı. 27 Mayıs darbesinin Türkiye’ye verdiği zararlar anlatmakla bitmez.
(Aksam.com.tr)