İlhan Koman Akdeniz Heykeli hikayesi nedir, nerededir? İlhan Koman kimdir?

Google, ünlü heykeltıraş İlhan Koman'ın 98. yaş gününü unutmadı. Google, sanatçıların doğum günlerini ve ölüm yıl dönümlerini unutmuyor. İlhan Kaman, 1923 yılında Edirne'de doğdu. Bir yıl İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde (şimdiki adı ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) okuduktan sonra Heykel bölümüne transfer oldu ve orada Profesör Belling'den ders aldı.Meşhur Akdeniz Heykeli'ni yapan sanatçı Koman, 30 Aralık 1986 yılında Stocholm'da vefat etmiştir. Bugün Google'ın doodle yapmasından sonra İlhan Koman kimdir? İlhan Koman Akdeniz Heykeli hikayesi nedir? sorularının yanıtları araştırılmaya başlandı. İlhan Koman hakkında merak edilenlerin tümüne haberimizin içerisinden ulaşabilirsiniz. İşte tüm merak edilenler...

Haberin Eklenme Tarihi: 18.06.2019 09:59:00 - Güncelleme Tarihi: 18.06.2019 10:00:00
ABONE OL

İlhan Koman kimdir? İlhan Koman Akdeniz Heykeli hikayesi nedir? sorularının yanıtları araştırılmaya başlandıç Google, ünlü heykeltıraş İlhan Koman'ın 98. yaş günününde de unutmadı. İlhan Koman hem Türkiye’de hem de İsveç’te bir çok kamusal sanat çalışmalarında bulundu. İlhan Koman 17 Haziran 1921 yılında Edirne'de dünyaya gelmiştir. Meşhur Akdeniz Heykeli'ni yapan sanatçı Koman, 30 Aralık 1986 yılında Stocholm'da vefat etmiştir. İlhan Koman'ın hayatı hakkında merak edilenlerin tümüne haberimizin detaylarından ulaşabilirsiniz. İşte İlhan Koman'ın bilinmeyenleri... 

İLHAN KOMAN KİMDİR? 
17 Haziran 1921'de Edirne'de doğdu. Babası doktorluk ve çiftçilikle uğraşan Fuat Bey, annesi Sevinç Leman Hanım'dır. Baba tarafı Mohaç Savaşı'ndan sonra Konya’dan Balkanlar'a yerleştirilmiş Türk köylülerindendi; aile 1880'lerde Yugoslavya'dan Edirne'ye göç etmişti. Anne tarafından dedesi, II. Abdülhamid devri devrimcilerinden ve Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurucularından Mehmet Şeref Aykut Bey'dir.

Çocukluğu Edirne'nin Kaleiçi semtinde geçti. Edirne Lisesi'ni bitirdikten sonra, 1941'de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'ne girdi. Hocalarının tavsiyesi üzerine bir yıl sonra heykel bölümüne geçti, Rudolf Belling'in öğrencisi olarak 1945'te bu okulu bitirdi.

1947'de Milli Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Neşet Günal, Refik Eren ve Sadi Öziş'le birlikte devlet bursu ile Paris'e gönderildi. 1947-50 arasında Fransa'da Academie Julian ve l'Ecole du Louvre'da çalışmalar yaptı. Louvre Müzesi'ndeki çalışmaları sırasında özellikle Mezopotamya ve Mısır sanatından etkilendi. Paris yıllarında çağdaş akımlara yakınlık duyan sanatçı, ilk sergisini 1948'de Paris'te açtı. 1951 yılında Türkiye'ye dönmeden hemen önce Melda Kaptana ile evlendi, bu evlilikten bir oğlu dünyaya geldi.

Yurda döndükten sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde mecburi hizmetine başladı. 1958'e kadar burada görev yaptı. 1952'de Anıtkabir Heykel Yarışması'nda "Şeref Holü'ne çıkan merdivenlerin sağındaki kabartma kompozisyonu" birinciliğini kazandı. 1952–1954 yılları arasında bu proje kapsamında gerçekleştirdiği ‘Sakarya Meydan Muharebesi’ konulu rölyefleri Paris'te görüp etkilendiği Mezopotamya ve Mısır rölyeflerinden izler taşımaktadır.

1953 yılında akademi bünyesinde kurulan metal atölyesinde Sadi Öziş, Hadi Bara, Şadi Çalık ve Zühtü Müridoğlu ile çalışmaya başladı. Aynı dönemde fabrikatör Mazhar Süleymangil’in sağladığı sermaye ile Şadi Çalık ve Sadi Öziş ile birlikte ‘Karemetal’ adlı mobilya atölyesini kurarak modern mobilyalar tasarladı. Fransız Grup Espas’tan esinlenerek 1955'te Ali Hadi Bara, Şadi Öziş ve mimar Tarık Carım ile Türk Grup Espas adlı topluluğu kurdu. Bu grup ile resim, heykel ve mimarinin işbirliğini savunan işler üretti.

Çalışmaları 1954 Ankara Devlet Sergisi'nde ikincilik, 1955 Ankara Devlet Sergisi'nde birincilik ödüllerini aldı. 1958 yılında, Brüksel'de düzenlenen uluslararası bir sergide Türk pavyonunun yapımını üstlendi. Altı ay süren bu çalışma sırasında tanıştığı mimar Ralph Erskine'in daveti üzerine mimari tasarımları için form araştırmaları yapmak üzer İsveç'e gitti. İlk eşinden ve Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki göreviden ayrılan sanatçı, 1959'da İsveç'e yerleşti. 1965 yılında M/S Hulda adlı 1905 yapımı, iki direkli bir yelkenliyi satın alarak içinde yaşamak ve çalışmak üzere restore ettirdi 1986'da ölümüne kadar bu tekneyi ev ve atölye olarak kullandı.

1967'de Stokholm Uygulamalı Sanatlar Yüksek Okulu'na öğretim üyesi olarak kabul edildi. Bu dönemde yeni geometrik türevler ve yel değirmenleri gibi bilimsel buluşları tescillendi. 1969'da İsveç'te Sundsvall'da bir alan düzenlemesi için açılan yarışmada birincilik ödülü, 1970'te de Örebro Belediye Sarayı önüne konulmak üzere yaptırılan heykel yarışmasında da birincilik ödüllerinden birini aldı.

1986'da 65 yaşındayken İsveç'in başkenti Stokholm'de hayatını kaybetti. Vasiyeti üzerine cesedi yakılarak külleri yaşamının büyük bir bölümünü üzerinde geçirdiği Baltık Denizine atılmıştır.

İLHAN KOMAN AKDENİZ HEYKELİ HİKAYESİ NEDİR?
Akdeniz Heykeli belki de Türkiye’nin en çok tanınan heykellerinden biri, İlhan Koman  de en bilinen heykeltıraşlarından.

Koman heykeli o yıllarda adı Halk Sigorta (daha sonra Yapı Kredi Sigorta adını aldı) olan şirkete sipariş üzerine yapmıştı. 1980 yılında İstanbul'da şirketin Büyükdere Caddesi'ndeki genel müdürlük binasının önüne dikilmişti. Koman bu eseriyle 1981 yılında Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü'nü kazanmıştı.

2005 yılının Mayıs ayında İstiklal Caddesi’nde Galatasaray Meydanı’nda bulunan Yapı Kredi Kültür Sanat binasında açılan İlhan Koman Retrospektif Sergisi için Akdeniz Heykeli’ni gececi olarak meydana dikilmesi işini de Özşen yapmıştı. Tamiratı bir haftada tamamlandı.

İstanbul’un simgelerinden biridir Akdeniz Heykeli. Belki de kentin en işlek meydanlarından birinde insanların rahatlıkla görebileceği bir yerde, olası saldırılardan korunaklı olarak yeni yerinde olması iyi bir şeydir. Ancak İlhan Koman’ın heykeli için söylediği şu sözleri hatırlarsak; Akdeniz Heykeli’nin bu yolculuğa çıkmasına neden olan kini anlamlandırmak zorlaşıyor:

“İnsanın kucaklaşması, sevgisi anlatılırken Akdeniz aklıma geldi. Akdeniz büyüktü, bizden bir denizdi. Kucak açmayı bu adla anlatmak istedim.”
Son yıllarda art arda heykellere yapılan saldırılar, İlhan Koman'ın hayal ettiği ülkeden gittikçe uzaklaşıyoruz sanıyorum.

Son söz: Rivayet o ki İlhan Koman, aslında heykelinin “bir Akdeniz kentinin liman girişine konmasını, gelen geçen gemilerin ona düdük çalmasını, onu selâmlamasını” hayal edermiş.