İttihad-ı Vatan'dan İttihat ve Terakki'ye: Yeni aktörler

Gündem Haberleri

İstiklal Mahkemelerini kuran, Dersim'i bombalayan CHP, toplumsal travmaların merkezinde yer alan eylemlerine karşın; yaptığı tüm insanlık ve hukuk dışı yöntemleri kamufle ederek bugün demokrat söylemler ile propaganda faaliyeti yürütmektedir.

İttihad-ı Vatan, Anadolu'da Mezopotamya kadim toplumu Kürtler ve İslam inancının ortak paydasında buluşan Türkler tarafından 'ortak bir vatan' oluşturma arzusu ile meydana getirilmiştir. Devlet-i Ali Osman'ın yaptığı büyük fetihler ile birlikte; fethedilen bölgelerde can, inanç ve mal güvenliği çerçevesindeki uygulamalarla tahkim olan 'ortak vatan' olgusu, aidiyet duygusunu daha da güçlendirmiştir. Bu sahiplenme ile Devlet-i Ali Osman, fethedilen topraklarda yüzyıllar boyunca varlık göstermiştir.

İÇ POLİTİK ETKİ

Özellikle imparatorluğun sahip olduğu sınırlar içerisinde yaşayan halkların içselleştirmiş olduğu İttihad-ı Vatan olgusunun iç politik etki ile çözülmesi için, başta Fransa ve İngiltere olmak üzere sömürgeci devletler 18. yüzyıldan sonra bazı kadrolar oluşturmaya başlamıştır. İmparatorluk, Sultan Abdülaziz döneminde güçlü bir donanma oluşturulması ( o dönemde dünyanın üçüncü güçlü donanması olarak kabul etmektedir) ve Sultan II. Abdülhamid döneminde 'ümmetçilik' fikri ile yeniden toparlanma sürecine girmiştir. Bu toparlanmayı müteakip olarak İttihat Terakki kurulmuştur. Özellikle Sultan II. Abdülhamid'e karşı, 'istibdat' ve 'sansür' iddiasıyla ortaya çıkan İttihat Terakki'nin sloganları "hürriyet, müsavat (eşitlik), uhuvvet (kardeşlik) ve adalet" olarak atıldığı için başlangıçta bu kavramlara kapılan Bediüzzman Said-i Kürdi (Nursi), Mehmet Akif Ersoy ve Diyarbakırlı Dr. Abdullah Cevdet bir dönem İttihatçı olarak çalışmalarda yer almıştır.

TASFİYE EDİLEN KADROLAR

Uzun yıllar gizli faaliyetlerinden sonra 1889 yılında resmi olarak kuruluşunu tamamladıktan ve artık padişah devirecek, sürgün edecek ve esaret içerisinde ölümüne neden olacak güce kavuşan İttihat Terakki, 1913 tarihli kongresi ile birlikte uzun yıllardır gizli ajanların da yer aldığı asıl amaçlarını gerçekleştirmek için, sloganlarındaki aldatmacalarına kapılan tüm kadroları tasfiye etmiştir. Yapılan bu darbe sonucu 'Selanik kökenli kadrolar' yönetimi ele geçirmişlerdir. Tasfiye edilen bu kadrolar yerine Devlet-i Ali Osman'ın başta Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin, Hicaz ve Yemen olmak üzere 'İtthad-ı Vatan' şiarı ile bir araya gelmiş toplulukların ayrışması için politikalar oluşturmuş ve uygulamıştır. Bu politikalar sonucunda yüzyıllarca üç kıtaya hakimiyet sağlayan imparatorlukta büyük kopuşlar başlamıştır.

İç politika etkisi ile işbirlikçileri sayesinde imparatorluğu kısmen parçalayan sömürgeci devletler, Anadolu'daki 'İttihad-ı Vatan' olgusuna karşı günümüzde de mücadelesini devam ettirmektedir. Günümüz dinamizmi içerisinde önce 'Komünizm ile Mücadele Dernekleri' ile sözde sivil aktörler oluşturulmuş; bu aktörlerin daha sonra devletin kılcal damarlarına kadar sızmalarını sağlamıştır. Bu aktörlerden en bilineni FETÖ, ilk dönemlerde özellikle Anadolu toplumunun inanç sömürüsü üzerinden güçlenmiş; akabinde sözüm ona 'Cemaat/Hizmet harekatı' kamuflajı altında devletin kılcal damarlarına kadar sızmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin Ortadoğu, Asya ve Afrika'da başta İslam Coğrafyası olmak üzere etkinliğini artırarak lider ülke konumuna ulaşması ve savunma sanayisinin güçlenmesini müteakip harekete geçmiş; hükümeti devirmek üzere 17-25 Aralık 2013'te darbe girişiminde bulunmuştur. Sömürgeci devletlerin yerel aktörü olan FETÖ'nün darbe girişiminin başarısız olması üzerine Ortadoğu'da uygulanan 'Arap Baharı' benzeri bir iç savaş veya kaos ortamını Türkiye'de de yapmak için çaba göstermişlerdir.

BU KEZ TEK PARTİ DEĞİL

FETÖ öncülüğünde 15 Temmuz 2016 tarihinde 'Türkiye Baharı' olarak başlatılmak istenen iç savaş, halkın cansiperane duruşu ile akamete uğratılmıştır. FETÖ ile sonuç alamayan ve Anadolu'daki 'İttihad-ı Vatan' olgusunu kıramayan sömürgeci devletler yeni bir 'İttihat ve Terakki' için kolları sıvamaya başlamıştır. Ancak bu sefer tek parti olarak değil, birden fazla parti ile geniş bir alternatif oluşturma çabasına girişilmiştir. Keza, ABD başkanı Joe Biden, seçim kampanyası sürecinde 'iktidarı düşürmek için muhalefete daha fazla destek vereceğini' söyleyerek Altılı Masa'ya ilk sinyalini vermekte herhangi bir beis görmemiştir. Bu amacı birçok Avrupa ülkesi de dile getirmiştir. Böylece yeni aktörler olarak CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti Altılı Masa ve herkesin bildiği ancak yine de gizlenen ortak HDP sahneye çıkmıştır. Yeni aktörler adalet ve özgürlük sloganları ile bir araya getirilmiştir. İttihat Terakki'nin sloganlarını benimseyen Bediüzzman Said-i Kürdi (Nursi), Mehmet Akif Ersoy ve Diyarbakırlı Dr. Abdullah Cevdet gibi isimler bir dönem İttihat çığlığa destek vermişti. Yeni oluşumun söylemkleri, İttihat ve Terakki'nin söylemleri ile birebir örtüşmektedir. Fakat bu kez içerisinde benzer karakterde kişiler yerine partiler bulunmaktadır. Ayrıca yeni aktörlerin her biri, diğer aktörlerin olumsuzluklarını kamufle etmek üzere seçilmiştir. Bunun en önemli göstergesi Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren yıllarca 'laiklik ilkesi' söylemi ile muhafazakar toplumun inanç ve değerlerine saldıran, inançlı insanları olağanüstü mahkemelerde (İstiklal Mahkemeleri) yargılayan, hakaret eden ve yok sayan CHP'nin, oy anlamında hiçbir katkısı olmadığı halde Saadet Partisi ile aynı masada olmasıdır. Saadet partisi, muhafazakar kimliği ile CHP'nin muhafazakar toplum karşıtlığını ve düşmanlığını kamufle etmektedir. Keza CHP, Milli Şef İsmet İnönü'nün Şark Islahat Planı, İskan Kanunu, Dersim ve Zilan katliamları gibi pek çok insanlık ve hukuk dışı uygulamaları sonucunda ortaya çıkardığı Kürt sorununu, HDP ile gizli ortaklık yaparak kamufle etmeye çalışmaktadır. Yeni aktörlere bakıldığında;

-- CHP : Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra özellikle Milli Şef İsmet İnönü ile kurulan tek adam rejimi, rejim uygulamaları nedeniyle meydana gelen ve de kangrenleşen inanç hürriyeti ve Kürt sorunu gibi sorunların temelini oluşturmaktadır. Örfi idare ile olağanüstü kurallar ile ülkeyi yönetmiş; tüm muhalif kesimleri İstiklal Mahkemelerinde idam ile yargılamak sureti ile tasfiye etmiştir. Dersim gibi şehirleri bombalamaktan çekinmemiştir. Toplumsal travmaların merkezinde yer alan eylemlerine karşın; yaptığı tüm insanlık ve hukuk dışı yöntemleri kamufle ederek demokrat söylemler ile propaganda faaliyeti yürütmektedir. Ayrıca iktidar dışında kaldığında halk egemenliğini hiçe sayarak askeri darbelere zemin hazırlayıp; bu darbelere çanak tutmuştur. Türkiye Cumhuriyetindeki 1960, 1971 ve 1980 darbelerinde CHP etkinliği ve ayak izleri apaçık görülmektedir.

-- İYİ PARTİ : Partinin kurulma sürecinde başta finansman olmak üzere birçok cevapsız soru bulunmaktadır. Milliyetçi bir partiden kopmuş olmasına karşın; aynı kadroların merkez sağ partisi olma iddiasındadır.

-- SAADET PARTİSİ : Merhum Necmettin Erbakan, muhafazakar toplumun inanç ve değerlerini savunan dinamikleri bir siyasi harekete dönüştürmüştür. Erbakan, Milli Nizam Partisi'nden beri CHP'nin suni laiklik ilkesi ile mücadele etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nde inanç ve değerleri korumuştur. Ayrıca CHP'nin yıllarca muhafazakar toplumun inanç ve değerlerine olan saldırılarına göğüs germiştir. Ancak CHP'nin, muhafazakar toplumun değerlerine karşı olan radikal bakışında herhangi bir değişim olmamasına ve ara ara birçok CHP'li yöneticinin inanca duyulan antipatiyi dile getirmesine karşın Saadet Partisi'nin bugünkü duruşu, partinin, Erbakan'ın oluşturduğu kuruluş felsefesinden kopuşunu resmetmektedir. Bu durum, Saadet'in, CHP'ye kamuflaj sağlamaktan başka bir rolünün olmadığını göstermektedir.

-- DEMOKRAT PARTİ : Oy anlamında hiçbir katma değeri bulunmamasına karşın Merhum Başbakan Adnan Menderes'in partisinin ismi ile benzerliği nedeniyle masada bulunan yeni aktör.

DEVA PARTİSİ ve GELECEK PARTİSİ : AK Parti'yi parçalamak üzere oluşturulmak istenen iki yeni aktör. Özellikle Ahmet Davutoğlu, Suriye'de yaratmış olduğu bataklığı hükümete mal etmeye çalışmış; ancak toplum tarafından kabul görmemiştir.

-- HDP : Marjinal sol kesimin partisi olmasına karşın; Kürt realitesi üzerinden siyasi hayatını sürdürmektedir. Savunduğu ideolojinin ekseriyetle inançlı ve muhafazakar Kürt toplumu ile hiçbir ilgisinin bulunmamasına karşın; ortağı CHP'nin ortaya çıkardığı birçok sorundan mütevellit Kürt sorunundan beslenerek, ideolojisini kamufle etmektedir. HDP, Kürt realitesinin hiçbir sorununu dert edinmemiş; aksine sorunu çıkaranlar ile her dönemde işbirliği içerisinde hareket etmiştir. Hatta Kürt realitesinin sorunlarının çözümü için hükümetin attığı adımlara engel olmak adına başta '6-7 Ekim Kobani Olayları' ve ' Hendek Olayları'na olan desteği ile bunu apaçık olarak ortaya koymuştur. HDP, ayrıca ortağı CHP'nin yarattığı Kürt sorununun başlangıç ve nedenlerinin tarihçesini toplumsal hafızalardan silmeye çalışarak; Kürt sorununun başlangıç ve nedenleri ile çözümsüzlüğünü hükümete mal etmeye çalışmaktadır.

Yeni dönemde de yeni aktörler ile 'İttihad-ı Vatan' olgusuna saldırı devam etmektedir. Dikkat edildiğinde yeni aktörler oluşturdukları blok ile ülke yönetimi için alternatif politikalar oluşturmaktan ziyade son dönemlerde kaosun tetikleyicisi durumunda, toplumda güvensizlik havası oluşturmaktadır. Bu güvensizlik politikasıyla, devlet ve toplum arasındaki bağın zayıflatılması hedeflenmektedir. Sömürgeci devletlerin özellikle Ortadoğu politikalarında uyguladığı bu sistem artık koro halinde yeni aktörlerin söylemlerinde apaçık olarak görülmektedir.

AÇIK GÖRÜŞ - Av. Mir Sedrettin Karahan / Yazar




Etiketler : altılı masa fetö darbe girişimi sedrettin karahan