Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Bu ‘'Bayram''ı sevdiniz mi?

Bu ‘’Bayram’’ı sevdiniz mi?

Geçen yazımın başlığında, ‘’Bu Bayram’ı tanıdınız mı’’ diye sormuştum.

Evet, kimimiz yeni tanıdı, kimimiz hatırladı, kimimiz de uzunca bir zamandır biz farketmesek de bu bayram ile yaşamaktaydı. Daha doğrusu uzunca bir zamandan sonra, hepimiz belki de ilk kez bu kadar geniş bir çerçevede bir bayramda buluştuk!

En önemlisi de biz uzunca bir zamandan sonra, ‘’Biz’’ olduk!

Nasıl, biz olmak nasıl bir şeymiş?

Mesela, bu dönemin en güzel sloganı, ‘’Biz bize yeteriz’’ sözü tam da sarılınacak, hem de sımsıkı sarılıp bir daha da terkedilmeyecek, bırakılmayacak, terkedilmemesi gereken, bırakılmaması gereken bir slogan, bir söz değil miymiş?

Bütün dünyayı saran bir afette, bütün dünya birbirinin maskesine, sıhhi teçhizatına göz dikmiş, her biri “Kırk Haramiler” kesilip, birbirinin malzemesini çalarken, kendimizi güvende hissetmek...

İki saniye sonrasını bilemediğimiz ve iki saniye sonrasına hâkim olamadığımız bu hayatta, bu yalan dünyanın yalandan vaatlerine kapılıp, bir fırsatını bulduğumuzda tüm değerlerimizi ve nimetlerimizi bir çırpıda itibarsızlaştırmanın, birbirimizin şahdamarına çökmemizin aslında kendi şahdamarımızı kesmek olduğunu hissetmek!

‘’Medeni ve medeniyet’’ diyerek önümüze konulan ve asırlardır ardı sıra kendi medeniliğimizi ve medeniyetimizi unutmamıza sebep olan, ‘’Batı Medeniyeti’’ nin dedesini, babasını, ninesini, annesini, ölüme terk ederken, bizim en kıymetli hazinemiz görüp sarıp sarmaladığımız dedemiz, ninemiz, babamız, annemizle aynı iftar sofrasında oturmak, her ne kadar camilerde bayram namazında beraber saf tutamasak da bayramı beraberce geçirebilmek...

Evet, şöyle lüks restoranlarda iftar açamadık!

Evet, toplu iftarlarda anlı şanlı zevat ile yan yana oturup fotoğraf çektirip, sosyal medya hesaplarımızda paylaşamadık!

Evet, belki Selimiye, Sultanahmet, Ulu Cami’de teravih namazlarımızı kılıp, bayram namazlarında saf tutamadık!

Lakin, bütün bunları yapabildiğimiz Ramazan aylarından ve Ramazan Bayramı’ndan daha farklı, daha lezzetli olmadı mı?

İftardan sonra uzunca bir zamandan sonra, dedenizin uyuklamasını seyretmek, babanızla sahura kadar sohbet edip sizin çocukluğunuzdaki Ramazanları yarı hüzünlü, yarı gülümsemeli yad etmek, güzel olmadı mı?

Merak buyurmayın, camiler de o restoranlar da yerinde duruyor!

Bu Ramazan’da iftar yapamasanız da gelecek Ramazan’da yaparsınız inşallah!

Teravih ve Bayram namazlarımızı, yine ecdat yadigarı ve bugünkü medarı iftiharımız camilerimizde kılarız inşallah!

Yalnız bir farkla, artık o restoranlarda masanın bir başında da dedelerimiz, ninelerimiz, babalarımız, annelerimiz de olmalılar!

Kimimizin yalnız başına, bizsiz, terk edildikleri köşelerinde yaşadığı, kimimizin tekrardan fark ettiği, kimimizin de yeni tattığı bu lezzeti, bu yalan dünyanın hangi değeri bize tattırdı ya da tattırabilir?

Hiç!

Evet, koskocaman bir HİÇÇÇÇÇ!

Bir çift sözüm de başta Zat- Devletleri Saygıdeğer Cumhurbaşkanımıza ve Kültür ve Turizm Bakanımıza, ne olur, hiç olmazsa dini bayram tatillerimizi, deniz, kum turizmi olarak görmekten vazgeçelim de mümkünse, özellikle çalışan kesimin yıllık izinlerinde bu tür kampanyaları ve teşvikleri yapalım!