Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Bu kahvaltı Amerikan sofrası!

Hayırdır inşallah, bugünlerde tuhaf şeyler yaşıyorum!

Pek tuhaf şeyler..!

Mensubu olmaktan şeref duyduğum, canımı, malımı, dünya adına sahip olduğum, dünya değerlerinin hepsinin toplamda ifade edebileceği tüm değerleri uğruna feda edeceğim vatanım adına...

Verdiği nüfus cüzdanını vatan toprağımın beratı, pasaportu da dışa karşı onurum olarak gördüğüm devletim adına...

Sanatım, siyasetim, ticaretim açısından şahsım adına, çok tuhaf şeyler yaşıyorum!

Öyle ki, ömrümün özellikle 1983 – 25 Mayıs 2009 arasını mutlaka yazmalıyım!

Tiyatrosunu sahnelemeli, sinema filmini çekmeliyim, hatta yayınlayacak kanal bulabilsem dizi filmini de çekmeliyim!

Nasip..!

Allah ömür verirse yapacağımın delili de bu zamana kadar yapmam gerekenleri yapmış olmamdır!

2007 onurum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde ilk kez Çanakkale Zaferi konulu, “Kınalı Kuzular” isimli dizi filmi çekmek...

Türk’ün ciğerinden gelen feryadı İstiklal Marşımızın şairi, Milli Mücadele’mizin abide şahsiyetlerinden, ideal meclis, I. Meclis Burdur milletvekili merhum Mehmet Akif Ersoy’un hayatını sahneye aktarıp, 81 il ve Avrupa’yı defalarca dolaşmak...

Merhum Sultan II. Abdülhamid Han’ı farklı bir bakış açısıyla anlatan, “Usta” isimli müzikli tiyatro oyununu, 81 il ve Balkanlar’da sahnelemek...

Bunlar, sadece özellikle asıl loncam tiyatrodan birkaç örnek..!

Bu paylaşımlarımla ne olur, narsist olduğumu düşünmeyin!

Yaşadığım tuhaflıklardan bir kaçını yazarsam, umarım beni daha iyi anlarsınız!

Her fırsatta dediğim gibi, 100 yıl önce Trablusgarp, Ege, Karadeniz’e gelenler, 100 yıl sonra yine geleceklerdi!

Nitekim geldiler!

İyi gidiyoruz, hem de 100 yıl önceden çok çok daha iyi..!

Hamdolsun, bu hamdın sebebi de dün gece Habertürk Tv ‘de Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında Emekli Tuğgeneral Sayın Beyazıt Karataş, Emekli Tuğamiral Sayın Hakan Eraydın Paşalarımı izlemiş olmam ve çok tuhaf bir şekilde başımı yastığa güvenle koymamdır!

Ancak, içimde hep korkusunu duyduğum ve hiçbir şekilde ne yazılarımda ne sahnede ne de televizyon programlarında ifade etmeyip, sakladığım bir korkuyu yaşadım gece boyu!

Ne mi?

Milli Mücadele, Lozan..!

Şeyhli, Beyli ayaklanmalar geldi aklıma!

Ve acaba açılım sebep yapılarak, bu, “Millet” adını alan yapı, senaryosu bugün bu ülkenin sanatında da hakim olan Marksist, Leninist, Stalinist silahlı terör örgütü tarafından yazılan dizide, birisi bu ülkenin kurucu Cumhurbaşkanı, kurucu genel başkanı Atatürk ‘ün CHP’sine ve Türk Milliyetçiliği hareketinde bedel ödemiş arkadaşlarımıza da rol verecek mi acaba?

Uyandığımda, güne çocuk katili, kırk yıldır bu günlere hazırlık olsun diye bebekleri bile katletmede sakınca görmeyen PKK PYD YPG ‘nin siyasi dili, suç ortağı HDP Eski Genel Başkanı Selahaddin Demirtaş ‘ın kahvaltı sofrası haberiyle başladım!

Neden, “Bugünlere hazır olsun diye” ifadesini kullandım biliyor musunuz?

Sayın Tuğgeneral Paşamızı dinleyince iliklerime kadar bir daha idrak ederek yazıyorum!

ABD, F35’ leri bize vermedi Yunan’a veriyor ya!

Versin!

Yunan en fazla bizim İzmir Limanını bombalar, biz zaten orayı ihtiyacımıza cevap vermediği için fazla da kullanmıyoruz!

Ama, asla ve asla Ankara’yı bombalayamayacak!

Çünkü, F35 ‘ler o irtifayı yakalayamıyor!

Çünkü coğrafi derinliği yetmeyecek!

Ama, bizim Diyarbakır’dan kaldıracağımız F16’larımız Atina’yı vuracak!

Ve daha neler neler..!

Beni güne umutla başlatan sözler, yine Tuğgeneral Paşamdan geldi, “Toplayalım kendimizi biz F35’lere vereceğimiz paranın yarısıyla uçağımızı yaparız. Ben dünyanın tüm noktalarını gezdim. Dünyanın ilk beşindeyiz! Yaparız !” sözleri gözlerimi yaşarttı ve benim güne azimle başlamama sebep oldu!

Tuğgeneral Paşam, sonrasında da Tuğamiral Sayın Hakan Eraydın Paşama dönerek, “Doğru mu koğuş arkadaşım” dediğinde, yüzüm kızardı, içim cızladı!

Çünkü, her iki Paşamız da Silivri’den koğuş arkadaşı!

İçim sızladı, çünkü 15 Temmuz canileri FETÖ hainlerinin çağrısına rağmen, yurt dışından gelerek, teslim olup zindanda şehit edilen merhum Kaşif Kozanoğlu geldi aklıma!

Tüm bunların ardından da merhum Muhsin Yazıcıoğlu geldi aklıma!

Barnabas, şehadeti…

Aklımızı başımıza alalım!

Açılım, bir devlet iradesiydi!

Bu kahvaltı, Amerikan sofrası!