Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

CEPHEDE BİR DOWN SENDROMLU

Yaşadığımız son senelerde, dünya konjonktüründe anlayana ders niteliğinde bir süreç yaşandı. Toprak olarak da nüfus olarak da koskoca bir ülke tüm dünyanın gözleri önünde eritildi. Ne eski toprakları elinde kaldı ne de nüfusu.

Doksanlarda Sovyetlerin dağılması ile birlikte ayrılan devletlerin birçoğu batının paçasına yapıştı. Kimisi NATO'ya kimisi Avrupa Birliği'ne alındı, derken sömürgecilikle kendi düzenini kuran ve refah örneği Batı bunları birer birer yutmaya başladı. Dağılan Sovyetlerin devamı Rusya ise tüm olup bitenlerden rahatsız olsa da doğru dürüst kafasını kaldırıp, ne yapıyorsunuz kardeşim, diyecek gücü kendinde göremiyordu.

Yuta yuta ilerleyen Batı, sonunda Rusya'nın sınır komşusu bir devlete gözüne dikti. Öncelikle, diplomasi, sivil toplum kuruluşları ve demokrasi yoluyla, söz konusu ülkeye özgürlük kisvesi altında ne kadar yozlaşma varsa soktu. Artık, o ülkenin medyasında LGBT bireyler, neredeyse çırılçıplak klipler çekerek arzı endam ediyor, rol model olarak bunlar pompalanıyor, insanlara sevdiriliyordu. Hatta, bu anadan üryan boy göstermeleriyle ünlü rol modeller, televizyon dizilerinde başroller almaya başladı.

Bu sırada ufaktan sizlerde Batılısınız, sizin de bizim aramızda olmanız lazım, sizin başınıza bir şey gelse biz koruyacağız, o yüzden entegrasyon sürecini başlatalım gibi söylemler de ülke gündemine düşürülmeye başlandı.

Bu sıralarda yeni bir dizi vizyona sokuldu. Yayınlanan komedi dizisinde rol modellerden birine başrol verildi. Dizide başrol karakteri devletin başına geçiyordu ve Rusya'ya savaş açıyordu. Seçimler geldi çattı. Hazır halkın kafası da yeterince bulandırılmışken, anadan üryan klipleriyle meşhur dizinin başrol oyuncusu başkan adayı olarak seçime sokuldu. Yeterince medya desteği ve para yağdırılan seçim kampanyaları ile nihayetinde seçildi ve devletin gerçekten başkanı oldu.

Batının, ticaretinden sanatına, medyasından deney laboratuvarlarına kadar, ülkenin içerisinde fink atmalarına izin verdi. Resmen olmasa da fiilen ülkenin direksiyonunu kendisini oraya getiren Batılı küresel zenginlere teslim etti. Arkasından Nato'ya girme işlemleri için görüşmelere başladı. Asıl hedefin Rusya'yı kışkırtarak, tüm enerjisini bu ülkenin üzerine bırakması olduğunu anlayamayacak kadar yozlaşmıştı toplum.

Rusya ise, yapılan anlaşmalara uyulmayarak, Nato'nun yanı başına kadar gelip sınır komşusu olmasına karşı çıktı ve defalarca ateşle oynuyorsunuz uyarısını yaptı. Ama artık girdaba girilmişti. Meselenin iyice ilerlediğini gören Rusya, hızlıca o devletin topraklarına operasyona başladı. Neredeyse, başkentine kadar girmek üzere ilerledi.

Söz konusu ülkede seferberlikler ilan edildi. Eli silah tutan herkes askere alındı. Batıdan adeta yağmur gibi yağan silah yardımlarını kullanmaları için ülkedeki tüm yetişkin erkekler silah altına alındı. Kadınlar ve çocukların çoğu ise mülteci olarak Avrupa devletlerine kaçmak zorunda kaldı. Kaçanlar, gittikleri yerde istenmeyecek hayat tarzları ile hayata tutunmaya çalıştı. Başkan, baktı ki yetmiyor onun saçma politikaları için savaşmayı reddeden insanları, zorla evlerinden alıp cepheye sürdü. Erkekler de yetmeyince kadınları da askere almaya başladı. Erkek, kadın, ihtiyar derken, ülke nüfusu cephelerde iyice erimişti.

Bu sırada Batı, hem silah hem de maddi olarak adete destek yağmuru yapıyordu. Sonradan öğrenildi ki, gelen maddi destekler savaşı yöneten kadro arasında eritiliyor, küçük bir kısmı cepheye aktarılıyordu. Bir milletin medya ve sivil toplum kuruluşları ile uyutulması, bu günlere kadar o başkanın görevinde kalarak, kendisine verilen emirleri yerine getirmesini sağladı.

Şu anda durum ne mi? Geçtiğimiz hafta elindeki bombanın ne olduğunu anlamaya çalışan Down Sendromlu bir askerin kendisi ile birlikte çevresindekileri de zarara uğrattığı bir video ile karşılaştım. Evet, artık o ülke cepheye Down Sendromlu vatandaşlarını da sürmek zorunda kalmıştı. Kendisini gazlayan Batı devletleri, seçim arifesinde olduğundan, artık pek ilgilenmez olmuştu. Meselenin sonucu herkesçe malum! Artık, ne Rusya girdiği topraklardan çekilir ne de Ukrayna eski haline geri dönebilir. Söz konusu başkan da yakın zamanda, ya farklı bir ülkeye kaçar ya da öldü süsü verilerek üstleri tarafından inzivaya çekilir. Bu süreç de ibretlik olarak tarihin tozlu sayfalarında yerini alır.