Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

DERİNDEN BÜYÜYEN DOĞU

Satoshi Nakamoto, kripto para uzmanlarınca ismi sıkça zikredilen kişi. Kendisi kripto paralardan en meşhuru Bitcoin'in yaratıcısı olarak bilinir. Finans piyasalarında devrim yaptığı iddia edildi. Artık devir değişiyordu ve eski çağı kapatıp yeni çağı açan kişi gibiydi. Fakat Bitcoin'i piyasaya çıkardıktan sonra kendisini ara ki bulasın. Adeta sırra kadem bastı, yer yarıldı da içine girdi. Çıkardığı Bitcoin, piyasaları kasıp kavurdu. Kimini milyoner etti, ama ekseriyetin elindekini avucundakini kaybetmesine sebep oldu. Ülkemizde de bu furyaya kapılan çok oldu. Kripto para için, merkeziyetsiz dendi. Nakamoto da ürettiği markaya müdahale edemeyecekti. Kimdi, neydi, nereden geldi, nereye gitti soruları eşliğinde gündemden düşmüştü ki, ünlü Amerikalı Milyarder Elon Musk bombayı patlatan bir twit attı; Sa (Samsung) – Toshi (Toshiba) – Naka (Nakamichi) – Moto (Motorola). Kore, Japonya, Hongkong ve Pekin şirketlerinin ilk kısımlarının birleşimi, "SaToshi NakaMoto". Musk, bu yeni akımın oluşturucusunun Uzak Doğu merkezli şirketler topluluğu olduğunu iddia etti. Haklı olma olasılığı yüksek, çünkü Satoshi Nakamoto isimli biri bulunamıyor!

Bu durum da gösteriyor ki, Uzak Doğu kendisini kamufle ederek dünyayı şekillendiren adımlar atıyor. Sadece finans mı? Tabii ki, hayır, Çin ufaktan ufaktan Amerika'nın tahtına oturuyor, oturtuluyor! Oturtuluyor diyorum, çünkü sermaye küresel. Yüzyıllar önce Doğu eliyle hükmeden, daha sonra Batı'ya yönelen ve vadesini doldurup, tekrar Doğu'ya, yeni dünya düzenini oluşturtacak olan sermaye.

Doğunun sessiz ve derinden yükselişi, her alanda etkisini gösteriyor. Dünyada olup biten uluslararası büyük olaylar, dönüp dolaşıp uzak doğu yükselişine hizmet ediyor.

Çin mallarını batıya ulaştıracak olan üç güzergah şekillendiriliyor. Bir güzergah, Rusya üzerinden kuzeyden geçiyor. Küresel sermaye, yolunun üzerinde güçlü ve bağımsız bir Rusya olmasını doğal olarak istemiyor, dolayısıyla son demlerini yaşayan batı silahıyla, Rusya üzerine operasyon çekiyor. Nato eliyle ablukaya aldığı Rusya'yı, Ukrayna bataklığına sokarak, zaten sıkıntıları aşmaya çalışan ekonomisini ve gücünü tüketmek istiyor. Rusya Ukrayna savaşının kazananı olmasa bile, gerek savaş giderleri gerekse batının yaptırımları ile Rus gücünü yavaş yavaş eritiyor. Bu sırada akıllıca bir hamle ile Çin'i tarafsız tutuyor. Ekonomisini ayakta tutmak isteyen Rusya, çevresine baktığında Çin'den başka yatırıma izin vereceği ülke göremiyor. Zaten Çin'e transfere çoktan başlamış olan küresel sermaye, Çin üzerinden iyice ucuza düşecek Rus şirketlerine, yatırım adı altında çökecek gibi görünüyor. Böylece ilerleyen yıllarda, ekonominin iplerini istemese de küresel sermayenin eline vermiş bir Rusya görebiliriz.

Öte yandan, Kazakistan'dan Türkiye'ye uzanan diğer yol olan Türk devletleri koridoru...Geçtiğimiz 20 yıllık sürece baktığımızda, söz konusu yol üzerindeki ülkelerde, dünya sermayesi kullanılarak, büyük bir inşa hareketinin gerçekleştirildiğini görüyoruz. Son model yollar, köprüler, tüneller, kanallar ve lojistik adına daha niceleri, farklı devletlerin garantörlüğünde inşa ediliyor. Birbiriyle sınırı olmayan dost devletler, yeni yollarla birbirine kavuşturuluyor. İçlerindeki sermaye de ulusallıktan çıkarılıp, küreselleştiriliyor. Şirketler, uluslararası şirketlerce bir bir satın alınıyor. Aralarında istikrarsız ülkeler varsa, içlerindeki sorunlar çözülüp, stabil hükümetlere devrediliyor. Komşularıyla sorunları olan ülkelerin sorunları çözülüp, yeni sınırlar çiziliyor.

Yüz yıllık plan tıkır tıkır işletiliyor. Rusya bunu görüp, yol başlarını tutma niyetiyle müdahil olsa da yukarıda söylediğim oyunlarla diskalifiye ediliyor. Mesela, Rusya kontrolünde olacak Azerbaycan-Türkiye arası karayolunda, Rusya yerine İran'ın devreye gireceği spekülasyonları dolaşıyor. Muhtemelen yakında Suriye'den de dışlanmış bir Rusya görebiliriz.

Türkiye, söz konusu yolun diğer ucu olarak, politikalarını buna göre şekillendiriyor. Türk Devletleri İşbirliği Teşkilatı kuruyor, Batı'nın acziyetini gören petrol zengini Arap ülkeleri ve İsrail ile yeni sayfalar açıyor. Çin, Batı'nın terk ettiği Afrika'yı yavaş yavaş ele geçirirken, Türkiye'de Afrika ülkeleri ile masaya oturuyor. Küreselcilerin planlarının ortalama yüzyıllık periyodlar olduğunu düşünürsek, Türkiye'de önümüzdeki yüzyılın parlayan yıldızlarından biri olma yolunda emin adımlar atıyor.

Her doğum sancılı geçer. Dünya ve ülkemiz bu sancılı sürecin ardından gelecek düzene sağlam ve uzun vadeli planlarla girmelidir. Umarım Türkiye, şu anda kendisini yükseltecek konjonktürü oluşturan küresel sermayeyi iyi analiz eder. İplerini tamamen bu gücün eline veren Batı'nın uçuruma sürüklendiğini gözlemleyip, kendisini garantiye alarak yükselmelidir. Ve bu yükselişin devlet bazında kalmayıp, millet ile birlikte olması gerektiğinin bilincinde hareket etmelidir.