Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Dün Ankara'daydım…!

Nasıl desem bilmem ki, Ankara'da mıydım yoksa Ankara mı bendeydi bilmiyorum.

Sizin anlayacağınız karmakarışık ama kapkaranlık değil!

Yola çıkarken İstanbul'dan güneş uğurladı, Ankara'da hafif çise karşıladı bizi!

Nasıl desem...

Hani, yağan çise, "4 Nisan 1997'yi unutma " diyordu inceden inceden...

Nasıl unuturum?

Unutulur mu?

Tam 25 yıl önce, 4 Nisan 1997 günü Bolu Kaynaşlı'dan dönmek zorunda kalmış, haberi ilk duyduğumda "Nasıl yani" demiştim!

Daha sonrasında benzer duyguyu, anamı mezara koyduğumda hissetmiştim!

Karlı bir Mart gününde bulamadığımız Muhsin Başkan, Başbuğ'un ardından bir hafta ağlamış, Mahir ağabey, "Başkan biz ondan ayrılmıştık ..." dediğinde, Mahir ağabeye cevabı, " Biz babamızdan daha çok onunla olduk" imiş!

Çok tuhaf, çisenin altında Başbuğ'un huzuruna vardım, etrafımda her yaş gurubundan yetimler...

Duam bittikten sonra, YTB'nin yolunu tuttum, çünkü YTB TİKA'ya bir teşekkür borçluyum.

18 Mart'ta, "Ben Bir Sakayım" projesinde bendenize merhum Mehmet Akif Ersoy olarak yer vermeleri bir ömür boyu taşıyacağım bir onurdur!

Düşünsenize, yirminci asrın Çanakkale'si Karabağ Zaferi'ni yazan şehitlerimizin 13 evladı, testilerini doldurup, 107 yıl önce Çanakkale Destanı'nı yazan Azerbaycanlı dedelerinin kabirlerine geldiler.

Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Devlet Bahçeli Bey ile dualarla dedelerinin (dedelerimizin) kabirlerine döktüler!

57. Alay Çeşmesi'nden, boşalan testilerini doldurup, babalarının kabirlerine götürdüler.

Bu durum kolay kolay hangi sanatçıya, hangi Türk evladına nasip olur, bilmem?

Allah'a hamd olsun...

Sayın Abdullah Eren Bey ile sohbet ederken dalıp gitmişim, Abdullah Eren Bey'in, "Ahmet Bey ..." sözüyle kendime geldiğimde herkes bana bakıyordu!

Muhtemeldir ki, yola, yorgunluğa bir de Ramazanın ilk günlerine yordular.

Oysa...

Ben anlatsam siz anlayacak mısınız?

Dile kolay, merhum Başbuğ'un 1985 -1993 yılları arasında merhum Başbuğ'u, belki de en fazla ben anons etmişimdir!

Size çok iddialı gelebilir belki, ama Ülkücü Hareket'in 1980 sonrası hikayesini, bizzat yaşayan en iyi şahitlerinden biriyim!

Yol arkadaşım, evladım Sevgili Mustafa'mla arabamıza bindik, İstanbul'a doğru yola çıktık, yol boyu sustu Mustafa,

Bilir benim bu hallerimi de susar, bir çoğunun da şahididir...

Derin bir iç çektim, "Beni sanırım sadece bu yollar anlıyor. Bu yolları da benim kadar çeken azdır." demişim, Mustafa, " Aman be ağabey, tekerler dönüyor, tekerlek döndükçe de bu hikaye devam edecek " dedi!

Dedim ya, çoğuna şahittir diye!

İstanbul'a girdim, inceden bir çise karşıladı bizi!

Olsun olsun...

Baharda yağmur iyidir, kış uykusunda olanları uyandırır, kupkuru dallara can verir...