Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

İtiraf ediyorum!

Dün, yazımı yazmak için klavyenin başına oturdum ve...

Ne yazayım...?

Yazsam ne olacak...?

Yazdım da ne oldu...?

Sana mı kaldı...?

Alemin akıllısı sen misin...?

Bir süre bu sorularla boğuştum!

Yazmaya ara verdim, ofisimin balkonundan İstanbul'u seyrettim.

Bu arada ofisim, ofisimin balkonu derken, aman akıllara şu gökyüzüne merdiven dayamışçasına yükselmiş günümüzün Nemrut mancınıkları gelmesin, İstanbul Fatih'te çatı katı...

Sol yanımda Fatih Sultan Muhammed Han, az ötesinde Yavuz Sultan Selim Han yatmakta!

Fatih Sultan Mehmet Han, çağ açıp çağ kapamış, yaşadığım şehri Konstantinopolis'ten İstanbul yapmış!

Yavuz Sultan Selim Han, aşılmaz denen çölleri aşıp, Efendimiz Hazreti Muhammed'in (sav) mübarek tenine değen urbası da dahil, şimdilerde adına, ''Kutsal emanetler'' dediğimiz emanetleri dedesi Fatih Sultan Mehmet Han'ın yaptırdığı ve miras bıraktığı Topkapı Sarayı'na getirmiş!

Tam karşımda ise dedesi Fatih Sultan Mehmet Han'ın miras bıraktığı şehirde, bıraktığı emanetleri ''Nasıl elimde tutarım'' diye yedi düvele karşı içte dışta savaşmış, her türlü itibarsızlaştırmaya muhatap olmuş, defalarca suikasta uğramış, dahası dünyanın ilk uzaktan kumandalı suikastine muhatap olmuş Halife Sultan II. Abdülhamid Han!

Fatih Sultan Mehmet Han Konstantinopolis'i İstanbul yapmasaydı, Yavuz Sultan Selim Han da aşılmaz denilen çölleri aşıp kutsal emanetleri İstanbul'a getiremeyecek, Halife Sultan II. Abdülhamid Han da halife olamayacaktı...!

Kim bilir, belki de Yavuz Sultan Selim Han Konstantinopolis'i İstanbul yapacak, Sultan II. Abdülhamid Han da kutsal emanetleri İstanbul'a getirecekti!

Ama, Konstantinopolis mutlaka İstanbul olacaktı!

Çünkü, insanlığa müjde Hazreti Muhammed (sav) gelmişse, Ayasofya'da Ezan-ı Muhammediye okunmalıydı!

Tam da bu anda merhum Halil İnalcık'ın bir sözü geldi aklıma, ''Türkleri çıkarırsanız, dünya tarihini yazamazsınız''!

Türkler...

Biliyor musunuz, merhum Halil İnalcık'ın talebesi Allah uzun ömürler versin İlber Ortaylı Hoca'nın da, ''Türkleri çıkarırsanız İslam tarihini yazamazsınız'' dediğine, bendeniz bizzat şahidimdir!

Saat 17:12 ...

İstanbul'un üzerinde Ezan-ı Muhammedîye sesleri yükseliyor!

Ezan bitti, içimi bir hüzün kapladı.

100 yıl öncesinde bu şehir, az kalsın Allah muhafaza, Konstantinopolis olacaktı!

''Bu ezanlar ki, şahadetleri dinin temeli / Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli'' diyen, az ötemde Edirnekapı Şehitliği'nde yatan merhum Mehmet Akif Ersoy; ''Ya istiklal ! Ya ölüm'' diyerek haykıran Gazi Mustafa Kemal Paşa ve bir avuç inanmış adam, nice erkeklere adamlıklarıyla ders verecek abideleşmiş kadınlar, yangın yerinden İstanbul'u da, kutsal emanetleri de kurtardılar!

Bugün ben, gündemi yazmalıydım değil mi?

Tam 568, 504, 112, 98 yıl önce Türk'ün gündemi neydi, şimdi bizim gündemimiz ne?

Kim ne yaptı bilmem, ama asıl kimin ne yaptığının ortaya çıkacağı yer var!

İtiraf ediyorum!

Korktum...!

Neden mi...?

Asıl, o an geldiğinde, yukarıda arz ettiklerim, "Ne yaptınız..? " diye sorduklarında ben, biz, siz, onlar ne diyeceğiz...!

Korktum, yazamadım!