Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Muhsin Yazıcıoğlu ölmedi ki!

Ölüm..!

Soğuk..!

Çok soğuk..!

Peki, soğuk yakar mı?

Hem de nasıl yakar!

İçin için dağlar insanı!

Ölüm karlı dağlarda gelmiş de olsa, öylesine yakar ki..!

Hele bir de muamma dolu ise..!

Hele ki, içine doğanları birilerine anlatmaya çalışırsın da muhatapların anlamazlarsa, yanına bir de çaresizlik eklenir tir tir titrersin!

Dahası, bir de muhataplarınız anlayıp da anlamazdan gelirlerse, çaresizliğinize bir de yalnızlık, yapayalnızlık eklenirse..!

İçinizin soğukluğundan tir tir titreyip, çaresiz kalıp, yapayalnızsanız, arada bir o ölüm birileri tarafından gündeme getirilirse..!

Ne oluyor bilir misiniz?

Kabuk tutmuş yaranızın kabuğunu, birileri yavaş yavaş kaldırmaya başlar ve her bir kaldırışında, acı beyninizi kemirir, nefesiniz daralır!

Öylesine daralır ki, son günlerin moda hastalığı Covid 19 mikrobu bile, gelmez insanın aklına!

Baksanıza, 13 yıl önce yarın 30 Kasım 2007’de İstanbul- Isparta seferini yapan bir uçak düşmüştü!

‘’Uçak bu, düşer’’ denilip geçildi!

Elbette, uçak bu düşebilir de…!

İşte, her şey bu ‘’de…’’ de gizli!

Kazada kaybettiğimiz merhum Prof. Dr. Engin Arık’ın, Toryum madeninden nükleer enerji elde etme bilgisine ulaştığı iddiası!

Bu kaza, FETÖ PDY terör örgütü sanıklarından Muammer Görgeç ‘in beş dakikalık ses kaydıyla, bugün FETÖ PDY iddianamesine girmiş bulunmakta!

Dün sabah yeni kalkmıştım ki, haber kanallarında bir haber, ‘’Muhsin Yazıcıoğlu ‘nun ölümüyle alakalı dönemin Adana Jandarma Bölge Komutanı Ali Lapanta’nın da bulunduğu 4 kişi hakkında, ‘Görevi kötüye kullanma’ suçlamasıyla hazırlanan iddianame mahkemece kabul edildi’’!

Beynim yandı!

Nefes alamadım!

Neden mi?

Kadim dostumla, dönemin Malatya Cumhuriyet Savcısı şimdilerde FETÖ PDY sanığı Şeref Gürkan ile yaptığımız 7 saatlik görüşme geldi aklıma!

Daha sonrasında, ‘’Ahmet Yenilmez Muhsin Yazıcıoğlu ile tanışmazdı’’ beyanatı geldi aklıma!

İşte bu beyanatı duyduğumda, kanım çekildi!

Oysa, bendenizin merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile tanışıklığıma bizzat şahit, tanışıklığımın derecesini bilen biri yapmıştı bu açıklamayı!

İmdi!

‘’İmdi’’ den ötesini uzatmayacağım artık!

İmkân bulursam okyanus ötesine gidip ensesinden tutup, Ankara Kızılay Meydanı’nda bir direğe asıp, ‘’İşte, Muhsin Başkan’ın katili haysiyetsiz, şerefsiz mahluk bu’’ diyeceğim!

Hem Yunus, ‘’Ölen beden imiş … ‘’ demiyor mu?

Muhsin Yazıcıoğlu ölmedi ki..!

Ha, bir de “Bor” derdi, “Toryum” derdi, daha neler derdi, neler..!