Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Nerede hareket orada bereket!

Zaman zaman bir köşeye çekilip, gözüme gözlüğümü takıp, elimde telefon başlıyorum Google 'a yazmaya...

Mesela 1971 yılında tarihte neler oldu?

"Enter" tuşuna hafifçe dokunuyorum, dünyada o yılda neler olmuşsa, önüme sayfa sayfa dökülüyor!

1921 yılında dünyada neler yaşanmış, yine dokunuyorum aynı tuşa...

"1021 yılında dünyada neler yaşandı" yazıyorum, sayfa sayıları azalıyor!

Çok tuhaf...!

Nasıl desem, hava soğuk olmasa da insanın bir anda içi ürperir ya...!

İç ürpermesi...

Şeytan yoklaması...

Tamam tamam!

Pazar Pazar sizi, ucu Psikoloji'ye, Psikiyatri'ye gidecek terimlere boğmayayım!

Neyse!

Ben en iyisi, yukarıda yarıda bıraktığım konuya döneyim.

O az sayfalarda da "Biz" yokuz!

"Biz" in "B" sinin büyük yazılması, yazım yanlışından değil!

O "Biz" biziz!

Yani, Türk Milleti...!

Biz, İslam Ümmeti...!

İslam Ümmeti'nin bayrağı Asil Türk Milleti olduğu için, Türk Milleti, Türk İslam Medeniyeti ile alakalı bilgi, yok denecek kadar az!

Düşünsenize, "Dijital Çağ" da "Z" veya bilmem hangi nesil, benim gibi aynı soruyu sorduğunda, kim bilir ne hal yaşayacak?

Söyleyeyim mi?

Aşağılık psikolojisine gark olacak, tedavi için psikologlara koşacak, yazılan rengarenk reçeteli ilaçları içe içe, kafalarını duvarlara vura vura...!

Allah korusun, devamını demeye dilim varmıyor!

Şehrinizin sokaklarındaki doktor tabelalarına bakınız, lütfen!

En merkezi, en revaçta semtlerde en afili klinikler psikologlardan çok psikiyatristlere ait!

Psikiyatristler yeşil, kırmızı, rengarenk reçeteler yazarlar ya!

Reçete de ilaç demek ya!

O ilaç da bir nevi aşı demek ya!

Hem de olmazsa olmaz cinsinden...!

Dünyanın ilk tıp fakültesi Gevher Nesibe Sultan Tıp Fakültesi, İnternet'te o yüzyılın, o günün başlığında yer almıyor!

Özel olarak merak eden biri Google 'a, "Gevher Nesibe Sultan" yazarsa, yüzeysel bir bilgi bulabilir ancak!

Biliyor musunuz, Google'a 1021 yazdığımda çıkan sayfaların hemen hemen hepsi, "Gevher Nesibe Sultan Tıp Fakültesi'nde hastalar musiki ile tedavi edilirken, aynı dönemde o hastaları canlı canlı yakanlara ait!

İşte, bugün dünya, onların olgunlaştırdığı tıp bilimi ile, bu hale geldi!

Bugün bu yazıyı yazmadan önce Google 'a, "18 Temmuz tarihte neler oldu " yazdım, bakınız sayfalardan bir örnekte; 18 Temmuz 1919'da Müttefik Yüksek Konseyi, işgal bölgeleri hakkında anlaşamayan İtalya ve Yunanistan arasında bölüştürme yapmış, ve Aydın'ın İtalyanlara verilmesi kararlaştırılmış!

İçiniz ürperdi değil mi?

Durun sizi hemen, bu ürpertiden kurtarayım!

18 Temmuz 1920' de de TBMM'de Misak-ı Milli kabul edilmiş, Büyük Millet Meclisi, Misak-ı Millî üzerine yemin etmiş!

Göğüsleri kabartan, ne güzel bir duygu değil mi?

Onur, gurur, saygı, minnet duygusu, insanı vefa denilen dünyanın en güzel kucağına atıyor!

Vefa duygusuyla, gönül huşu doluyor, gönülden rahmet dolu dualar yükseliyor!

Ah, sadece duada bırakmasak da azıcık kımıldasak, hareket etsek, harekete geçsek!

Emin olun, o psikiyatristlerin tabelaları birer birer inecek!

En büyük tehlikemiz, bizi asırlardır kemiren aşağılık kompleksinden kurtulacağız!

Dillere pelesenk olan, "Bizden adam olmaz " lafını zihinlerden silelim!

Hadi, harekete geçelim de şu, "Dijital Çağ" ın sayfalarını biz de dolduralım!

Unutmayın, "Nerede hareket orada bereket" demiş, ulular!

Ben de Merhum anamın bir lafı ile bitireyim Pazar yazımı, "Ulu sözü dinlemeyen ulur"!