Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Öğrenilmiş çaresizlik

Bazı durumlar oluyor ki, insan üzülmekle öfke arasında gidip geliyor. Böyle anlarda, "Öğrenilmiş Çaresizlik'' ibaresini iliklerime kadar hissediyorum. Pazar Pazar neden böylesine karamsar giriş yaptın Yenilmez derseniz, sebebi, günlük hayatımızda karşılaştığımız kural ve sınır tanımazlıklar. Medeni ve gelişmiş, vatandaşlık haklarının sınırlarının çizilmiş olduğu günümüz dünyasında bazılarının pervasızlığı ve cezai müeyyidelerin yetersizliği bu pervasızlıkları her geçen gün arttırıyor. Bunlara örnek vermek gerekirse; hayat pahalılığı hepimizin malumu, en zengininden en fakirine kadar herkes kendi bütçesine göre bunu hissediyor. Lakin, maalesef serbest piyasanın kurallarından başlıcası olan serbestlik ilkesini memleketimizde özellikle de İstanbul'da çok yanlış anlıyor bazılarımız. Evet döviz almış başını gitmiş, fiyat istikrarı konusunda büyük sıkıntılar var, lakin dışarıda yiyeceğiniz ortalama bir yemeğin, bilmem kaç bin liralara sıçraması akıl ve mantıkla açıklanabilecek bir durum değil! Etin, ekmeğin, salatanın, domatesin, yağın vs. fiyatlarını az çok hepimiz görüyoruz ve takip ediyoruz. Evet, bir enflasyon problemi var maalesef, lakin bu fiyatları oluşturacak bir durum da söz konusu değil. Diyebilirsiniz ki, Yenilmez, lüks mekana giden gidiyor, yiyen yiyor, sana ne bana ne. Eyvallah, lakin normal bir sokak arası mekanda bile ne ile karşılaşacağını bilemiyor insan. Bu tam bir çılgınlık hali. Her şeyin bir oluru ve her mekanın kendine göre bir fiyat skalası vardır. En sıradan bir yerde iki kişi ortalama bir şeyler yedikten sonra bin beş yüz, iki bin lira dolaylarında hesap öder mi, Allah aşkınıza? Dünün müşteri gelse diye milletin ağzının içine bakan mekanları, oldular başımıza Michelin yıldızlı mekanlar, afra tafralarından da geçilmiyor Maşallah! Online alışveriş ile çok haşır neşir değilimdir, gerçi ben normal alışveriş ile de haşır neşir değilimdir, lakin aile sohbetlerinde piyasada neler oluyor, neyin fiyatı ne zaman ne kadardı da bir hafta sonrasında ne kadar fırladı bir anda, gibi sohbetler oldukça duyduklarıma inanamıyorum. Bir hafta içerisinde bir ürünün fiyatı iki katından daha fazla nasıl zamlanır? Bunu enflasyon ile mi açıklayacağız? Bu hali ne ile anlamlandıracağız? Kitlesel bir hareket yapıp boykot etsek, memleket ekonomisine zarar vereceğiz, lakin diğer türlü de insan kendisini keriz hissediyor ve bu keriz hissetme hali de insanın canını yakıyor. Aptal hissetmek kadar insanın canını az şey yakıyor. Yazıya bu yüzden, "Öğrenilmiş Çaresizlik" başlığını koydum. Resmen öğrenilmiş bir çaresizlik içerisinde yoğrulup duruyoruz. Bundan daha fazlası olmaz diye diye günlerimiz geçiyor, lakin sürekli daha fazlası oluyor. Bu işin ekonomik boyutu, bir de koca koca markaların sınır tanımaz laubalilikleri var ki, sosyal medyada karşıma çıktığında sinirlerim hopluyor. Daha dün videosunu izledim. Bir havayolu şirketi saatleri tam hatırlamıyorum, ama ortalama 09.45 gibi kalkması gerekirken 15.30 civarı kalkıyor. Buraya kadar her şey normal, normal değil de normal diyelim işte, rötar olayına... Yolcular haklı olarak kanuni haklarını talep ediyorlar, 3 veya 5 saatlik gecikmeden sonra yolculara yemek verme kuralının hayata geçmesini ve yemeklerini istiyorlar uçak içinde. Peki ne oluyor? Tabii ki, büyük tartışmalar çıkıyor uçak içinde ve diğer yolcuların sözcülüğünü yapan bir hanımefendi hukuki bir dille hostes kızımızla biraz yüksek bir ses tonuyla da olsa konuşuyor ve uçakta yaşlıların, çocukların, hatta şeker hastalarının olduğunu, durumun aciliyet gerektirdiğini ifade ediyor. Hostes kızımız ise cevap olarak, oturmaz iseniz uçaktan zorla indirileceksiniz ve uçuş gerçekleşmeyecek... Evet, parasını verdiği uçuştaki hakkını istediği ve haklı davasında davasını savunduğu için uçaktan atılma tehdidi ile karşı karşıya kalıyor... Peki, bu olaydan dolayı o havayolu şirketine bir şey olacak mı? Tabii ki hayır...

Memleketimizde son zamanlarda karşıma çıkan şeylerden biri de, iki büyük burger markasından biri olan Burger King'den verilen siparişle gelen burgerin içindeki köftelerin, adeta mutasyona uğraması, bu mutasyonlu köfteleri doğru düzgün pişirme zahmetine bile girmemiş Burger King çalışanlarının bu burgeri birilerine yedirmesi! Utanmadan sıkılmadan kendi evlatları, anaları, babaları yokmuş gibi bunu vatandaşımıza reva görüyorlar. Peki, böyle bir sürü vaka olmasına rağmen, sonucunda bu markalar dava sonucunda büyük tazminatlar ödüyorlardır değil mi? Yok, işte öyle değil, hiçbir şey olmuyor... Gayet doğal olaylarmış gibi, milyonlarına milyon katmaya devam ediyorlar. Biz de burada kendi kendimize çalıp söylüyoruz işte... Hayırlı Pazarlar...