Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Pandemi Anlaşması yaklaşıyor

Bizim pek gündemimizde olmasa da dünyada şu aralar çok önemli bir meselenin kapısı aralanmaya çalışılıyor. Geçtiğimiz 19 Şubat 2024 gününde, Dünya Sağlık Örgütü Cenevre'de önemli bir toplantı başlattı. Toplantının konusu, imzalayacak olan ülkelerin olası pandemi zamanlarında hep beraber hareket ederek, tek bir otoritenin önerilerini uygulamasını öngören DSÖ'nün ısrarla imzalatmaya çalıştığı, "Uluslararası Pandemi Anlaşması''. Mayıs 2024 tarihine kadar söz konusu anlaşmayı, tüm ülkelere imzalatmak için büyük ter döküyorlar.

Başta da belirttiğim üzere, ülkemizde bu konu medya gündemine pek düşmüyor. Fakat konunun takipçisi sivil aktivistler var, onlar da ipleri küresel elitlerde olan sosyal medyanın kısıtlamalarını delebildikleri kadar insanları bilgilendirmeye çalışıyorlar. Avrupa halklarının yüz küsur yıldır yaşadıkları refah toplumlarında, insanların bu gibi konuları farkedip eğilmesi ve topluca haklarını aramaya çalışmaları sıklıkla görülmekte. Küresel iklim krizi ve iklim yasası gibi konuların insanoğlunun özgürlüğünü kısıtlayacağını önden fark edip, büyük protestolarla hükümetlerini bu kanunlardan caydırmak zorunda bırakan yine Avrupa toplulukları. Bu hususta da sesler daha ziyade Avrupa insanından çıkıyor. Almanya'da halk bir imza kampanyası başlatıyor ve tüm Alman toplumunu bu kampanyayı imzalamaya çağırıyor. CitizenGo isimli bir kuruluşun başlattığı kampanya metnini olduğu gibi aktarıyorum;

"Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) pandemi anlaşmasının imzalanması için çabaladığı bu kritik dönemde, bu anlaşmanın sağlık politikası ve bireysel özgürlüklerin ve ulusal egemenliğin korunması üzerindeki sonuçlarıyla ilgili derin endişemi ifade etmek isterim:

DSÖ'nün yetkilerinin genişletilmesi : Mevcut anlaşma taslağı, devletlerin ötesine geçen ve potansiyel olarak ulusal egemenlik ve bireysel hakları baltalayan genişletilmiş bir "taraf" tanımı önermektedir. Bu durum, tek tek ülkelerin sağlık konularında kendi kendini yönetme haklarının ve vatandaşların kendileri ve aileleri adına karar verme yeteneğinin aşınması konusunda önemli endişelere yol açıyor.

Sağlık politikasının merkezi yönetimi: Anlaşma, DSÖ'ye sağlık politikası alanında bireysel eyalet hükümetlerinin ötesinde önemli karar alma yetkisi vermektedir. Güçteki bu değişim, imzacı devletlerin egemenliğine ve demokrasisine zarar verme riski taşıyor.

Finansman mekanizması: Anlaşma, milyarlarca vergi mükellefinin parasının DSÖ'ye bağlayıcı olarak ödenmesini öngörüyor. DSÖ'nün bu fonları uygun gördüğü şekilde harcamasına izin verilmelidir. Bu da yolsuzluğun ve israfın kapısını açıyor.

Tek taraflı pandemi ve acil durum ilanı : Anlaşma, DSÖ Genel Sekreterine bağımsız olarak pandemi durumunu ilan etme ve geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilecek önlemler alma yetkisi veriyor.

İfade özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalar: "Yanlış bilgiyle" mücadeleye yönelik muğlak hükümler, karantinalar ve kaotik COVID müdahalesi sırasında birçok yerde zaten olduğu gibi, ifade özgürlüğünde kısıtlamalara, para cezalarına ve hatta tedbirleri eleştirenler için hapis cezalarına yol açabilir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve onun beyinleri, 19 Şubat 2024'ten itibaren Cenevre'de maraton toplantısı adı verilen iki haftalık bir toplantı planlıyor.

Ne yapıyorlar? Kimse bu güç gaspına ilişkin gerçeği öğrenmeden önce, Mayıs 2024'e kadar imzalanmasını sağlamak için önerilen salgın anlaşmasının kritik bölümlerini yürürlüğe koymak ve güvence altına almak.

Zamana karşı bir yarış içerisindeyiz.

DSÖ, "bir sonraki salgın ortaya çıkmadan" önce küresel bir sağlık bakanlığı olmayı hedefliyor.

Ancak bunun sağlıkla ilgili olmadığını biliyoruz; kriz zamanlarında dizginlerin kimin elinde olduğuyla ilgili.

Kovid-19 krizi sırasında korku ve panik nedeniyle temel haklarımız askıya alındı. Karantinalar, 3G geçişleri ve zorunlu aşılar uygulamaya konuldu ve direnen herkes büyük misillemelere maruz kaldı.

Dünyanın arka odadaki politikacıları, kriz zamanlarında korkmuş bir nüfus üzerinde elde edebilecekleri kontrolün farkına vardılar ve güçlerini pandemi anlaşmasıyla güvence altına almak istiyorlar.

Onaylanması halinde, bu anlaşma sadece bir kağıt parçasından daha fazlası olacak; yasal olarak bağlayıcı olacak ve küresel sağlığın çehresini geri dönülemez biçimde değiştirebilecek.

Dünya Sağlık Örgütü'nün kazanmak istediği ve bağışçı ülkelerden milyarlarca dolar talep ettiği yetkilerden bazıları:

Doktorlar, hastaneler ve en geniş anlamda sağlıkla ilgili her şey üzerindeki kontrol genişletildi.

Her ülkenin egemenliğini ve her vatandaşın tedavi ve aşı konusunda kendi kararlarını verme hakkını sınırlayacak küresel sağlık politikasını dikte etme gücü

Her an pandemi ilan etme ve günlük hayatımızı, ekonomimizi ciddi şekilde etkileyecek tedbirleri alma yetkisi. DSÖ'nün seyahat, iletişim, dini toplantılar ve hatta şirket kapanışları üzerinde kontrolü olacak.

DSÖ'nün ifade özgürlüğümüzü kısıtlamasına ve neyin gerçek, neyin sansürlendiğini belirlemesine izin veren sözde yanlış bilgiyle mücadeleye yönelik önlemler.

Ve bunların hepsi milyarlarca, milyarlarca dolarlık vergimizle finanse edilecek.

DSÖ'nün maraton toplantılarıyla bu aceleci hamlesi, çaresizliğinin bir göstergesidir. Bu acil bir toplantı.

Önde gelen küresel bir kuruluş olarak CitizenGO, başından beri planlanan salgın anlaşmasına karşı çalışıyor. Kamuoyunun dikkatini bu anlaşmanın tehlikeli içeriğine çekiyoruz ve dünya çapındaki vatandaşları harekete geçiriyoruz.

Bu sözleşmeyi nasıl durduracağımızı biliyoruz ve bunu yapmaya hazırız. Ancak bu amansız mücadelemizde yanımızda olmanıza ihtiyacımız var. Katılımınız zaferin anahtarıdır.

Bu müdahale için çok önemli bir an. Her ülkenin temsilcileri arasındaki müzakereler ne kadar uzun sürerse, DSÖ'nün gerçek planlarını gizlemesi ve anlaşmayı imzalatması da o kadar zor olacak.

Artık baskıyı sürdürmek için harekete geçme şansımız var.

Bu konuda bize yardımcı olduğunuz için teşekkür ederiz.

Bugün temel haklarınız için tavır alın: dilekçemizi imzalayın ve hükümetinizin müzakerelerdeki temsilcilerini DSÖ pandemik anlaşmasının demokratik olmayan etkilerine karşı tavır almaya çağırın.''

Bizim ülkemizde de bu meselenin peşinden koşan insan sayısı az değil ve onlar da toplu şekilde hareket edip, meselenin iç yüzünü tüm Türk halkına anlatma derdine düşmüş insanlar. Kalın sağlıcakla.