Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Yalan dünya

Neredeyse, hemen hemen her yazımın konusu güzelim dünyamızın çivisinin çıkması ile ilgili konular oluyor. Ben de istiyorum daha güzel şeyler konuşalım, lakin gündem buna mani oluyor. Yazılarımda sık sık, dünyanın egemen güçlerinin şeytani planlarını anladığım ve gözlemlediğim kadarıyla, belgeleriyle paylaşmaya çalışıyorum. Her ne kadar komplo teorisi gibi gözükseler de, zaman hepsinin gerçek olduğunu gözler önüne seriyor. Seriyor sermesine de her şeyi olduğu gibi kabul etmeyen, araştıran, sorgulayan bizlere aşağılayıcı tavırlarla yaklaşanlar, yanıldıklarını anladıklarında bir nebze utansalar yeter. Ama nerede onlar da utanma duygusu! İnsan mantığının almadığı, tahayyül zorlayıcı ne kadar konu varsa, hepsine balıklama atlayan (sözümona aydınlar ve kendilerini herkesten zeki zannedenler) bu güruh kendilerini o kadar zeki zannetmelerine rağmen, zerre miskal hiçbir şeyi sorgulamadan nasıl inanıyorlar anlamak mümkün değil! Özellikle bilim konusunda ağzınızı açmaya kalkışırsanız, ellerinde olsa kuma gömüp recm cezası verecekler. Ya hu arkadaş, bilim dediğimiz kavram nihayetinde "nedensellik, merak ve amaç besleyen, olguları ve iddiaları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen entelektüel ve uygulamalı disiplinler bütünüdür." Niçin, akla mantığa aykırı bir durum sezdiğimizde ve bazı sorular sorduğumuzda, cahil diye yaftalanıyoruz? Niçin vücudumuza, "bir şey" zerk edileceği durumda bunu sorgulamamız garipseniyor, aforoz ediliyoruz? Niçin, ilk dokuz ayındaki bir bebeğe yirmiye yakın aşı yapılıyor, diye sorguladığımızda tıp düşmanı ilan ediliyoruz? Sorduğum bu soruları soran, tıp eğitimi almış doktor da var, tıp eğitimi almamış, lakin alanında çok iyi yerlere gelmiş aklı başında bir sürü insan da var. Sorgulayan doktorlar doktor olmamakla suçlanıyor, meslekten atılmakla tehdit edilip, nice davalarla uğraşıyorlar. İlerleme, münazara ve tartışma kültürüyle olur, diye öğretilmedi mi bizlere? Neden kafamıza takılan konuları söz konusu ettiğimizde tartışmaktan kaçıp, karşındakini küçümseme yoluna giderler ki? Buna mantıklı bir cevap bulamıyorum. Mantıklı bir cevap bulamayınca da ortaya çıkan tablo şudur ki, körleşmiş, sağırlaşmışlara hiçbir şey anlatılamıyor. Daha 1 yıl evvel pandemi, aşı, maske, mesafe bilmem ne konularında ağzını açanı darma duman edenler, şimdilerde, "Neler oluyor? Pıhtı, kalp krizi vakaları ne çok arttı. Acaba mı?" Diye sorgulamaya başladılar. Ah güzel insanlar, aklı mantığı saf dışı bırakıp, tam da istedikleri şekilde korkunun sizleri esir alıp mantıksızlıklara karşı kapılarınızı sonuna kadar açmak zorunda mıydınız? İnsanoğlu maalesef, böyle ne kadar anlatsan da bağırsan da yaşamadan anlamamak için gayret sarfediyor. Bu sadece pandemi, sağlık vb. konularda değil. Dünyaya yön veren şirketlerin, ailelerin, varolduklarına da inanmak istemiyorlar. Sanıyorlar ki, her şey doğal seleksiyon şeklinde gelişiyor. Arkadaşlar insanların hayatları kaderle ve doğal seleksiyonla gelişir ve değişir. Dünyanın nereye gideceğini, nasıl bir hal alması gerektiğini, modayı, trendleri, savaşları, hatta hastalıkları dahi tasarlayan ve yön veren insanoğludur. İnanması güç evet, lakin bu bir gerçek! Bunun böyle olduğunu anlamak için daha ne olması gerekiyor? Evet bazen planladıkları gibi olmuyordur, bilemiyoruz, fakat bir şeyleri yönlendirdikleri aşikar. Ve bu yönlendiren şirketler mi dersiniz aileler mi dersiniz ya da insanlar mı dersiniz size kalmış, ama bunlar çok çok kötü insanlar. Zaten böyle kararları verenlerden insanlık beklemek biraz Pollyanna bakış açısı olur. Dünyaya şekil verenleri hiçbir zaman göremeyiz ve bilemeyiz bizim bilmemizi isteyecekleri kadarını bilebiliriz, ancak Rockefeller, Rothschild veya Morgan aileleri isimlerini biliriz. Elbette, izin verdikleri kadarıyla... Bunların asıl alameti farikaları ise toplumları yönlendirme gücü olan müzik starlarını, moda starlarını, iş adamlarını ve siyasetçileri ellerinde kukla gibi oynatabilme güçleridir. Dünya müzik, sinema, moda trendleri Amerika'dan dünyaya yayılır. Peki, bu alanların kontrolü bunlarda değil mi? Madonna'sından, Taylor Swift'ine kadar hepsi, bu güçlerin kontrolü altındadır. Ve bu şarkıcılar, sanatçılar yoluyla bilinçaltına nüfuz ederler. Bu söylediklerim çok bilinen şeyler, aslına bakarsanız, bir çok insan bunları yıllar içinde kanıtlarıyla birlikte sundu, ama kör gözlere ve sağır kulaklara ne anlatabilirsin. Tabii, böyle bir gücün karşısında barınabilmek de güç. Son üç yıla damga vuran bir olay var, hatta daha önce yazı konusu etmiştim, merhum Yahudi iş adamı Jeffrey Epstein skandalı. Zengin iş adamının kendine özel uçaklarında, yatlarında, hatta adasında dönen pedofili skandallarından bahsediyorum. Tekrara düşmeyeyim, her şeyi bilen arama motoruna yazarsanız detaylarına ulaşabilirsiniz. Yeni olan ise, seks adasına yolu düşen sanatçılar, sporcular, siyasetçiler, hatta bilim insanı Stephen Hawking gibi tekerlekli sandalyede yaşamını sürdüren biri bile... Liste basına sızdı ve yer yerinden oynuyor. Ve tabii ki, bu Jeffrey denen rahmetli bu işleri sadece ünlü kişilerle takılmak için yapmadı, hepsinin neredeyse video kaydı alınmıştır. Saf değiliz değil mi? Peki, bu Jeffrey efendi kime çalışıyordu? Milyon dolarlık bir servet var, ama ne iş yaptığı belli değil. Trump'ından tutun Stephen Hawking'e, Clinton'lardan, Demi Moore'a, hatta Britanya Kraliyet ailesi üyesi Andrew'a kadar uzayan arkadaşlıklar ve itirafçı olan pedofili mağdurları. Hollywood'un, Amerikan müzik endüstrisinin, moda dünyasının sapkınca tarzlarının ve şeytani ayinlerin bire bir kopyası olan müzik kliplerinin, çağdaş sanat diye yutturulan saçma sapan ayinimsi şeylerin sanat uğruna yapıldığını ve masumca, bir sanatçının zihin dünyasından türediğini mi sanıyorsunuz hala? Asıl başarıları da insanın arzularına hitap edebilmeleri zaten, en başarılı en zeki beyinleri kendilerine köle edebiliyorlar para, şan, şöhret karşılığında. O köle olanlar, neden sonraları kafayı yiyorlar, hiç mi dikkatinizi çekmiyor? Hangisinin doğru, düzgün huzurlu hayatı oluyor. Birkaç tanesine illâllah geldiğinde, gerçekleri açıklamak istediklerinde analarından emdikleri sütü burunlarından getiriyorlar. Biraz gözünüzü açarsanız, böyle birkaç videoya denk gelirsiniz. Peki, bu gibilerin bizim ülkemizde olmadığını mı sanırsınız. Her ülke de olduğu gibi bizim ülkemizde de varlar. Yozlaştırmak için her ülkede kullanışlı aparatlar bulurlar kendilerine. Maalesef, popüler kültür çok çekici gelir genç zihinlere, asıl başarıları da budur! Çekici bir arzu nesnesi haline getirirler bir çok yozlaşmayı. Belli bir idraka ulaşana kadar da bu konuların gerçek yüzünü anlatmaya çalışanları gerici, köylü olarak yaftalarlar.

Hasılı demem o ki, her şeye hemen inanmayın. Sorgulayın, araştırın yalnız kalsanız da gerçeği aramaktan vazgeçmeyin. Deli bile derler, bırakın desinler. Dünyayı deliler değiştirebilir ancak. Hayırlı Pazarlar...