Prof. Dr. Mehmet Çelik

1965 seçimlerinden bugüne kadar yapılan tüm seçimleri her yönüyle, merakla izlemiş bir orta vatandaş olarak öncelikle şunu belirteyim: 

Bu 55 yıllık süreçte, hiçbir mahalli seçim, genel seçimler kadar ilgi toplamadı. Doğal olan da budur!.. 

Nihayetinde, mahalli seçimlerde vatandaş kendi beldesindeki, ilçesindeki, şehrindeki Belediye Başkanını seçecek. 

A şehrinde seçilecek belediye başkanının, B şehrine olumlu veya olumsuz bir katkısı olmayacak… Ülkenin genel anlamda yönetiminde de fonksiyonel bir rolü olmayacak!.. Aktif politika yapanlarla, partili taraftarlar için birkaç günlük sohbet malzemesi olmaktan öteye bir anlam ifade etmezler kısaca… 

Ancak şu İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimi, bir mahalli seçim çerçevesini aştı ve tüm Türkiye’nin gündemine oturdu. 

Tüm Türkiye’de seçim yapıldığı halde, oyların sayılmaya başlandığı akşamdan itibaren bütün ülke İstanbul’a kilitlendi. 

Sebep, CHP adayının seçimi önde götürmesi değildi… Oyların sayımında, tutanaklardaki çelişkili ve tuhaf yazımlar… herkesin aklını karıştırdı… 

Ne oluyordu?.. 

O gece sabaha kadar tüm Türkiye’de kimse uyumadı, televizyonların başından ayrılmadı… Televizyon ekranlarından iptal edilen oylarla, tutanaklardaki izahı mümkün olmayan rakamlarla ilgili yorumlar herkesin aklını allak-bullak etmeye yetti… 

İkinci günden itibaren, AK Parti yetkililerince YSK’ya verilen itiraz dilekçeleri, bu dilekçelere eklenen belgeler açıklandıkça, bu seçime organizeli bir yapı tarafından müdahale edildiği kanaati kamuoyunda güçlendi… YSK da bu kanaate varınca, seçimin yenilenmesine karar verdi. 

Seçimin yenilenmesine şunun şurasında 10 günlük süre kaldı… 

Heyecan, yine İstanbul ile sınırlı değil, tüm Türkiye bu seçime kilitlenmiş durumda!.. 

İki aday 16 Haziran’da sahneye çıkacaklar. Şimdi de, bu konu herkesin ağzında… Önüne gelen soruyor: Kim kazanır, diye!.. 

Yahu kardeşim bu bir boks maçı değil, Binali ve Ekrem beyler de boksör değiller!.. Nihayetinde bir şehrin belediye başkanlığına talipler ve o gece seçmene şehrin problemleri ve bu problemlerin çözümü ile ilgili proje ve planlarından bahsedecekler!.. 

Konu buraya gelmişken, şunu da ifade edeyim: 

Psikolojik üstünlük, Binali Bey’de!.. 

Devlet tecrübesini, uzun bakanlık dönemini, imza attığı devasa projeleri… bütün bunları bir tarafa bırakalım… İki adayın televizyonda karşı karşıya gelmesi gündeme gelince, Binali Bey’in moderatörlük için Uğur Dündar’ı önermesi hem AK Parti hem de CHP tabanında önce şaşkınlık yarattı… Olamaz, eşyanın tabiatına aykırıdır denildi!.. 

Ama gerçek olunca, Binali Bey’in güven hanesine artı olarak kaydedildi!.. 

Adam kendine o kadar güveniyor ki, karşısındaki rakibine öylesine ağır psikolojik jest yaptı ki, rakibinin ve CHP yöneticilerinin kimyası bozuldu!.. 

Herkesin dilinde, Dündar’ı CHP vazgeçirdi algısı var!.. 

Dündar vazgeçti, ama bu sefer daha ağır bir şekilde kimyayı bozan bir isim ortaya atıldı: 

İsmail Küçükkaya!.. 

Rüyada mıyız?.. Allah hayra tebdil eylesin!