Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Dursun Çiçek, İlker Başbuğ, FETÖ ve 15 Temmuz

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı derin soruşturma kapsamında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un ardından Dursun Çiçek'in de dün şüpheli sıfatıyla ifadesi alındı.

*

Eski CHP Milletvekili ve eski Albay Dursun Çiçek, avukat kızı İrem Çiçek ile birlikte talimat yoluyla ifade vermek üzere dün Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldi.

*

Dursun Çiçek’in en yakın dostlarından birinin 15 Temmuz’un kilit ismi FETÖ’cü general Mehmet Partigöç olduğunu geçen cumartesi Beyaz TV’de canlı yayında ifade etmiştim.

*

Elbette Dursun Çiçek kötü niyetinden ve 15 Temmuz darbesine destek amaçlı FETÖ’cü Partigöç ile dost değildi. Partigöç’ü Atatürkçü sanıyordu. Kandırılmıştı.

*

Benim FETÖ’cü bir darbe teşebbüsünün geldiğini ve F-16 pilotlarının en az yarısının FETÖ’cü olduğu gerçeğini hatırlattığım Mart 2016 döneminde “TSK’da en fazla yüzde 10 Fetullahçı var. Darbe olamaz. ROK iftira atıyor” açıklamasını da Çiçek’e FETÖ’cü Partigöç yaptırtmıştı.

*

Tam bir Mehmet Partigöç tarzı bir taşla iki kuş vuran istihbarat operasyonuydu bu. Partigöç 15 Temmuz’un beynidir bilindiği gibi.

*

Senelerdir kendini Atatürkçü diye TSK içinde kabul ettirmiş uyanık FETÖ’cü Partigöç bir de zamanında hapse attıkları Dursun Çiçek’i kullanabiliyordu benim ifşa ettiğim 15 Temmuz darbe hazırlıklarını perdelemek için.

*

Hatırlayacaksınız İlker Başbuğ da Tuncay Özkan’ın “2007’de ordu içindeki Fetullahçı örgütlenmeyi deşifre eden flash belleği İlker Başbuğ’a verdim” dediği olayla ilgili açıklama yapmıştı bu olaylardan sonra.

*

İlker Başbuğ bu flash belleği Hava Kuvvetleri’ne teslim etti. Hava Kuvvetleri Komutanı Aydoğan Babaoğlu yani medyada bilinen yaygın ismiyle “Golfçü Paşa“ ise bu olayın üzerine gitmemişti.

*

Dönemin Hava Kuvvetleri Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok’un ısrarlarına rağmen bu konunun üzerini Aydoğan Paşa kapatmıştı.

*

Bunlar doğru ama İlker Başbuğ’un kamuoyunu aydınlatması gereken bir konu daha var.

*

Bu da direkt olarak Başbuğ’u ilgilendiren bir meseledir. O da Başbuğ’un mesai arkadaşı dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in iddialarıdır.

*

Yani 2008 Temmuz ayında yaşanmış meşhur “3’e 2” olayıdır.

*

Bu konuda İlker Başbuğ hiçbir açıklama yapmadı bugüne kadar.

*

Böyle bir hadise yaşandı mı? Yaşandıysa İlker Başbuğ neden askeri yargı seçeneğini reddetti?

*

Neden muvazzaflara yönelecek muhtemel bir fırtına için askeri mahkemeleri hazır tutmadı?

*

1.5 ay sonra Genelkurmay Başkanı olacağı için bu durumu riske atacak bir adımdan kaçındı mi? Neden böyle yaptı?

*

Bu arada 2008 Temmuz ayında yaşanan bu “3’e 2” olayında tıpkı İsmail Hakkı Pekin gibi “Ergenekon’da yargılanacak muvazzaf subayları askeri mahkemelerin yargılaması için hazırlık yapalım” diyen ikinci ismin de Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu idi. Yani Çubuklu o noktada Başbuğ’un aksine tavır almıştı.

*

Gerçi aynı Hıfzı Çubuklu silah arkadaşı askeri savcı Ahmet Zeki Üçok ifadeye çağrıldığında çok farklı bir tavır takınmıştı.

*

Üçok “Eğer ben ifadeye gidersem bu Fetullahçı savcılar beni tutuklayacak” diye Hıfzı Paşa’ya söyledi.

*

Çubuklu ise İlker Başbuğ’un emriyle Üçok’a şöyle dedi:

“Sen ifadeni vermeye git Ahmet Zeki. Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ da böyle istiyor. Çekinmene gerek yok. Suçun yoksa seni neden tutuklasınlar ki?”

*

Hem İlker Paşa’nın hem de Hıfzı Paşa’nın bu yukarıda anlattığım olayla ilgili de kamuoyunu aydınlatmaları gerekiyor.

*

Yoksa bunlar her vesileyle tekrar tekrar gündeme gelecektir. “3’e 2” olayının şahitlerinden ve bu davalarda tıpkı İlker Paşa gibi hapis yatmış İsmail Hakkı Paşa’nın açıklamalarını da yeniden hatırlatmak istiyorum.

*

O meşhur “3’e 2” hadisesini yeniden tek tek anlatarak ve üstüne yeni bilgiler de koyarak şöyle diyor Pekin...

*

“... Kumpas davaların önümüzdeki aylarda silahlı kuvvetlerdeki muvazzaf general/amiral, subay ve astsubaylara uzanacağını ve TSK’da büyük tasfiyeler yapılacağını bunun için askeri yargının hazırlık yapmasını, ortaya çıkarılacak olan kumpas davalara askeri yargının bakmasının uygun olacağını, personelin özel yetkili personelin insafına bırakılmamasını arz ettim.

İlker Başbuğ sorular sordu ve bunun uygun olmayacağını ifade etti. Israrım üzerine, "O zaman oylama yapalım" dedi.

Oylamada ben ve Hıfzı Çubuklu önerimin lehine oy kullandık; yani askeri yargının askeri personel ile ilgili çıkacak kumpas davalara bakmasından yana oy kullandık.

İlker Başbuğ, KK İsth. Bşk. ve Adli Müşaviri askeri yargının bu konularda hazırlık yapmasının ve çıkacak kumpas davalara bakmaması yönünde oy kullandı.

İlker Başbuğ davalar ortaya çıktıkça durum değerlendirmesi yaparız ve karar veririz vb. bir açıklamada bulundu.

Genelkurmay Başkanına arz ettim ve konu kapandı.

18 Eylül 2008 ayında teğmenlerden başlayan gözaltı ve tutuklama furyası başladı.

Sadece baktık.

Şimdi herkes konuşuyor. Herkes kahraman, herkes görevini başarıyla yapmış, sorumluların hatası yok.

PEKİ, OLANLARI NE İLE İZAH EDECEĞİZ?

Yani her şey göz göre göre gelmiş; ama bizim görmeye niyetimiz ya da takatimiz yokmuş!!!“

*

İlker Başbuğ TSK içinden yani kendi silah arkadaşlarından gelen bu somut tanıklıklara cevap vermeli ve özellikle yaşanan “3’e 2” olayının ne olduğunu aydınlatmak zorundadır.

*

Albay Dursun Çiçek ve avukatı olan kızı İrem ise 15 Temmuz’un beyni olan FETÖ’cü Mehmet Partigöç ile Dursun Çiçek’in yakın dostluğunu ve Partigöç’ün yaklaşan FETÖ’cü askeri darbeyi perdelemek için nasıl Çiçek aracılığıyla manipülasyon yaptığını kamuoyuna anlatmak durumundadır.

*

15 Temmuz ihanetinden yalnızca birkaç ay önceki “TSK’da sadece yüzde 10 Fetullahçı subay var. Asla darbe tehlikesi yok” açıklaması nasıl Dursun Çiçek’e yaptırılmıştır? Bu sualin cevaplanması çok mühimdir.