27 Mayıs 1960 askeri darbesinin 60.yıldönümü yaklaşıyor ve ne yazık ki Türkiye yine 1960 öncesinin provakasyonları gibi toplumun sinir uçlarıyla oynayan son derece tuhaf hadiseler yaşıyor.
*
“İyi saatte olsunlar” organizasyonları bu ülkede bitmez. Toplumu
germek ve bu gerilim ortamından medet uman zinde güçler hala var.
*
27 Mayıs askeri darbe ortamı da aynen böyle yaratılmıştı. 12 Mart ve 12 Eylül ortamı da.
*
Cami hoparlörlerinden Grup Yorum'un Türkçe söylediği Marksist marş
'Çav Bella' bangır bangır bağırtılıyor. Sosyal medyada adeta mevzi kazanılmış gibi mutlu olanlar var.
*
Bazıları bu olayı popüler Netflix dizisi 'Casa Del Papel'e bağlayıp
hınzır gençler hoparlörün bilgisayar yazılımını hack etmiş ve onlar bu şarkıyı çalmışlardır demeye getiriyorlar.
*
Meşhur İspanyol dizisinin yeniden küresel çapta popüler ettiği şarkı
İtalyan halk şarkısından sonra partizanların marşı olmuş İtalyanca versiyondur. İzmir camilerinden çalan marş bu değil.
*
İzmir camilerinden çalınan versiyon ise DHKP-C'ye yakınlığıyla bilinen
malum müzik topluluğu Grup Yorum'un 1989'da yayınlanan albümündeki Türkçe sözlü 'Çav Bella'dır.
*
Türkiye'nin işgal edildiğini ve bu sebeple halkın sokaklara ve dağlara çağrıldığı bu marşın İzmir camilerinden yayınlanması dehşetli bir sosyal provakasyondur.
*
Elbette bu hadisenin çok detaylı araştırılması ve soruşturulması
gerekir. Bunun içinde “İyi saatte olsunlar” operasyonu var mıdır?
Bunun çok detaylı tetkik edilmesi şarttır.
*
Fakat İzmir camilerinden yapılan bu provokasyonun öncesini ve
sonrasını incelediğimde benim burnuma gelen koku bu eylemin DHKP-C tarafından yapıldığı yönündedir. İstihbaratım yok ama analizim bu yöndedir.
*
Öte yandan DHKP-C demek kimi “İyi saate olsunlar” güçlerinin bu işte hiç parmağı olmadığı anlamına gelmez.
*
1996’da yaşanmış Özdemir Sabancı cinayeti gibi “ortaklık” örnekleri epey çok sayıda vardır bu iki yapı arasında.
*
DHKP-C son dönemde yaşadığı büyük yenilgiler ve kaybettiği mevzilerden sonra ses getiren bir eylem yapma hazırlığında ve
kararlılığındaydı. Bunu açık kaynakları takip ederek bile
görebilirsiniz.
*
Türkiye Cumhuriyeti şu an tüm unsurlarıyla DHKP-C'nin silahlı terör eylemi yapabilme kapasitesini azalttığı için bu ses getiren eylemin başka şekilde yapılması açıkçası benim beklediğim bir olaydı.
*
İzmirli olduğum için İzmir ortamını iyi biliyorum. Hem DHKP-C hem
diğer sol örgütler son dönemde stratejik olarak İzmir merkezli olarak konuşlandılar ve
tabanlarını belli oranda arttırdılar.
*
Ayrıca İzmir tarihinde bir ilk olarak bu şehrin sosyalist bir belediye
başkanı var.
*
Tunç Soyer İzmir şehrinin tüm tarihi boyunca kendini sosyalist
olarak tanımlayan ilk belediye başkanı.
*
Tunç Bey'in sosyalist belediyecilik doktrinini övdüğü çok uzun da bir
makalesi vardır. Marksist bir siyaset felsefesine inanıyor Soyer.
*
Fakat şu haksızlık da yapılmamalı. Tunç Soyer'in her yerde çaldığı
'Çav Bella' marşı Grup Yorum'un devrimci şiddeti öven Türkçe sözlü şarkısı değil. İtalyan halk şarkısı versiyonu.
*
Bu cami provakasyonu özelinde de güçlü açıklamalar yaptı Soyer. Bravo. Yani DHKP-C'ye ve diğer aşırı sol silahlı örgütlere fırsat veriyor görüntüsünden uzaktı.
*
Bir daha da bu vahim olaydan sonra 'Çav Bella'
şarkısını mitinglerinde kullanacağını sanmam Soyer’in. İyi niyetle bile olsa yanlış anlaşılır.
*
Diğer yandan CHP teşkilatlarının DHKP-C ile aralarına mesafe koyma noktasında çok ciddi zaafları olduğu da ortada.
*
Bu tuhaf durum özellikle CHP’de son 1 yılda çok arttı. Somut örnekler vermek istemiyorum ama özellikle Tunç Bey’in ne demek istediğimi iyi anlayacağını düşünüyorum.
*
Tunç Soyer klasik CHP kafasında bir adam değil. Kemalist hiç değil.
Babası Nurettin Soyer sıkı bir Sol-Kemalist idi.
*
Tunç Bey ve kardeşi
ise Marksist düşünceye inanıyorlar. Eşi Neptün Soyer de sıkı bir sosyalisttir.
*
İstanbul medyasının daha anlayacağı şekilde söylersek Tunç Soyer'in dünya görüşü CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile nerdeyse bire
bir aynıdır dersek yanlış olmaz.
*
Zaten biraz da bu yüzden İzmir'in Kemalist burjuvazisi ile İzmir'in
sosyalist başkanı Tunç Soyer arasında ciddi bir gerilim var.
*
Bu gerçek şu an
medyaya pek yansımıyor ama İzmir'i bilenler iyi biliyor bu gerilimli ilişkiyi.
*
İzmir'in üst ve üst-orta sınıf gelir sahibi sosyal tabanı çoğunlukla
Kemalist bir ideolojik yapıya sahiptir.
*
Aziz Kocaoğlu tam bu Kemalist burjuvazinin istediği tipte bir Başkan'dı. İzmir burjuvazisi ne istediyse yaptı Aziz Bey.
*
Tunç Soyer ise Aziz Kocaoğlu'nun Kemalist burjuva zihniyetine karşı
“Ben arka sıradakiler için geliyorum” diyen bir siyaset adamıydı.
*
Yani şehrin zengin sahil kesiminde Göztepe-Kordon-Karşıyaka yalılarında oturan ön sıradaki İzmirliler için değil bilakis onlara karşı iktidara geliyordu Soyer.
*
Gerçekten de son 1 yıldır Kemalizmden ziyade solculuğun kuvvetli olduğu İzmir varoşlarına özel olarak hizmet etti Soyer.
*
İzmir varoşlarını coşturdukça coşturdu yeni yönetim. Kemalist burjuvazi bundan ciddi biçimde rahatsız ve “kimi zinde güçler ortamları”nda da bunu dillendiriyorlar.
*
Ben bu yazıda objektif bir fotoğraf aktarmaya çalışıyorum. CHP içindeki Kemalistlerle Marksistler arası gerilim ve kavgada benim taraf tutmam
söz konusu olamaz.
*
Fakat İzmir 10 sene öncenin İzmir'i değil. Konjonktür çok değişti. Bunu iyi görmek lazım.
*
Mesela benim 10-11 sene önce medyada çok konuşulan İzmir analizlerim de bugün çöptür.
*
O analizlerin şu an hiçbir anlamı yoktur. Ulusalcılık ve faşizm İzmir'de zerre miskal kuvvetli değil şu an.
*
2020 yılında İzmir içinde bambaşka sosyal-siyasal dengeler sözkonusu. Bu durumun özellikle İstanbul medyasında hiç tahlil edilmediğini hatta mevcut İzmir fotoğrafının hiç bilinmediği kanaatindeyim.
*
Benim hemşehrilerim olan İzmir'in iki meşhur gazetecisi Ertuğrul Özkök ve Yılmaz Özdil'in de İzmir'deki yeni vaziyetin ne kadar farkında olduklarına emin değilim.
*
Mesela Yılmaz Özdil zihniyeti şu an İzmir'de iktidar mıdır? Asla
değildir bilakis muhalefettedir. Aziz Kocaoğlu ile beraber Yılmaz da İzmir'de siyasal olarak iktidardan düşmüştür.
*
İzmir açısından 2020’li yıllar çok değişik ve ilginç geçecek diye düşünüyorum. Yeni olaylara gebe İzmir.