Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Sözcü gazetesi zihniyeti ve faşizm

Seneler geçiyor geçiyor... İşte bir yılı daha devirdik. 2021 senesine geldik.

*

Fakat yüzyıllar geçse de Sözcü gazetesi zihniyeti değişmiyor. Adamlar 40’ların faşizan CHP kafasını aynen muhafaza ediyor. Nato kafa, nato mermer.

*

Arada demokratlık makyajı yapmaya kalkıyorlar ama ilk fırsatta o makyaj tel tel dökülüyor. O makyajın altından 40’ların faşizmi çıkıyor.

*

Zaten bir cami olan Ayasofya Cami’nin asli hüviyetine dönmesinden rahatsız olacak kadar delirmiş bunlar.

*

Zaten bu Sözcü zihniyeti yüzünden ben de şunu yazmıştım bu köşede: Birkaç sene önce Ayasofya ibadete açılsa kapatma davası açılır ve muhtıra verilirdi bu ülkede.

*

Askerin verdiği bu muhtırayı da bu Sözcü zihniyeti ölümüne alkışlardı. Hatta bir askeri darbe yapılmasını ve tüm dindarların tekme tokat darbeciler tarafından tutuklanmasını da alkışlardı.

*

2020 senesinde “Asla olmaz, olamaz. Bir bahane bulunur yine açılmaz” denen şey oldu ve Ayasofya 86 sene sonra Başkan Erdoğan’ın talimatıyla bu Sözcü zihniyetindekilere inat ibadete açıldı.

*

Eğer bu kararı Başkan Erdoğan birkaç sene önce vermeye kalkıp Ayasofya’yı ibadete açsaydı AK Parti’ye kapatma davası açılır ve kışlalarda askeri hareketlilik olurdu. 12 Mart tarzı muhtıra verilirdi.

*

Bu karar Türkiye’nin Sözcü gazetesi zihniyetinin temsil ettiği askeri vesayet rejimini de aşabildiğinin net kanıtıdır.

*

Eğer eski müesses nizam döneminde alınsaydı bu karar yer yerinden oynardı ve tüm sözde sivil toplum örgütleri ile kimi siyasi partiler bu karara karşı çıkma ve en başta da Sözcü gazetesi darbecilere destek yarışına girerdi.

*

Dindar olun yada olmayın ama gerçek demokratsanız şunu kabul edin ki Ayasofya Camii’nin yani İstanbul’un Ulu Camisi’nin zorla ibadete kapatılması temel bir insan hakkı ihlaliydi. Bir zulümdü.

*

Bunu teslim etmelidir herkes. 86 senelik bir büyük hata düzeltilmiştir 2020 senesinde. Bir hakkın iadesi sağlanmıştır.

*

Ayasofya’nın açıldığı gün Başkan Erdoğan da müthiş kapsayıcı ve evrensel içerikli bir konuşma yaptı “Millete sesleniş” deklarasyonuyla.

*

Bir cihan imparatorluğunun mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkan’ına bu dil yakışır.

*

Bir İmparatorluk medeniyetinin ruhu ve ufku budur.

*

Başkan Erdoğan’ın o konuşmasının her kelimesi büyük bir itina ve dikkat ile kaleme alınmıştı.

*

Mükemmel kere mükemmel bir konuşmaydı. Duygulandım.

*

Sözcü gazetesi zihniyeti gibi takıntılı olmayan her bu ülkenin evladı bu konuşmadan etkilenir ve duygulanır diye düşünüyorum.

*

2020 senesinin em güzel ve en anlamlı olaylarından biri Ayasofya’nın ibadete açılmasıydı. 86 sene süren bir insan hakkı ihlali böylelikle ortadan kaldırıldı.

*

Halil İbrahim Yılmaz’ın cevabı

Bu köşede yayınlanan son yazımda Mansur Yavaş’ın 2023 planını yazmış ve bu konudaki çeşitli düşüncelerimi sıralamıştım. Yazıda ismi geçenlerin de cevap hakkının Baki olduğunu ifade etmiştim yazının sonunda. Ankara Kent Konseyi Başkanı ve Ankara Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Sayın Halil İbrahim Yılmaz bu yazım dolayısıyla bana bir cevap göndermiş. Yazımda söz verdiğim gibi bu yanıtı köşemde yayınlıyorum. Mansur Yavaş ve 2023 meselesini ayrı bir yazıda yine teşrih masasına yatıracağım...

Sayın Rasim Ozan KÜTAHYALI

Tarafınızdan kaleme alınan ve 30.12.2020 Tarihli Güneş Gazetesi’nde yayınlanan “Mansur Yavaş’ın Çok sinsi 2023 Planına Dikkat!!” başlıklı yazınızın içeriğinde yer alan şahsıma yönelik basın ve haber verme özgürlüğünün sınırlarını aşar boyuttaki ithamlara karşılık aşağıdaki hususlarda tarafınızı bilgilendirmek ve gereğini talep etmek zorunluluğu doğmuştur.

İlgili yazının tamamı bir dizi şahsi algıya dayalı yorumdan ibaret olmakla birlikte; Öncelikle milli değerlere sıkı sıkıya bağlı ilkelerimden ve hizmetlerimden en ufak bir sapma olmaksızın geçen yaşamıma, herhangi bir şekilde HDP’nin referans gösterilmesine müsaade edecek bir fikir, eylem ya da işlemimin söz konusu olamayacağını önemle vurgulayarak; aksi kanaat oluşturmaya matuf yorumları, eleştiri sınırları dahilinde ve/veya haricinde asla kabul etmediğimi belirtirim.

Ankara Kent Konseyi’nin mevcut başkanı ve yürütme kurulu üyeleri; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden tamamen ari, merkezi yönetim, yerel yönetim, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinden oluşan 233 üyenin gerçekleştirdiği seçim ile göreve gelmiştir. Bir başka deyişle Ankara Kent Konseyi Başkanlığı herhangi bir kişiden talep edilebilecek ve/veya herhangi bir kişi tarafından bahşedilebilecek bir görev değildir.

‘Mevzuattaki tanımıyla; merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmalarını ifade eden Kent Konseylerinin herhangi bir kamu tüzel kişisinin bütçesini kullanması hukuken ve fiilen mümkün olmadığı gibi belediye bürokrasisi üzerinde de herhangi bir otoritesi bulunmamaktadır.’

İlgili yazınızda işlendiği şekilde Sayın Cumhurbaşkanı’na karşı ‘gizli bir plan’ içerisinde olunduğu iddiası da asılsız ve maksatlıdır. Bu iddianın, yönetimine seçildiğimiz son Ankara Ticaret Odası (ATO) seçiminde demokratik mücadele içinde olduğumuz grupların husumetinden kaynaklandığı Ankara’daki ilgili çevrelerin malumudur. İlgili yazınız, bu grupların maksadına hizmet etmektedir. Ayrıca; benim anladığım tek anlamıyla ‘devlet’ tarafından öğrenilmesi, fark edilmesi mümkün olmayan herhangi bir ulusal veya uluslararası görüşme, eylem ve/veya işleme kişisel veya kurumsal olarak dahilimin olması söz konusu değildir. Hal bu iken; ilgili yazınızda işlendiği haliyle ‘DEVLET’ten neyin kast edildiğine dair müphemliğin ve ‘DEVLET’ten gizlenme amacı güdülen bir vakıa olduğu imasıyla yaratılan algının giderilmesi için ‘Cevap ve düzeltme hakkı’na istinaden bu açıklamamı gönderiyorum.

Çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim...

Halil İbrahim YILMAZ