Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

25 sene sonra Özdemir Sabancı cinayetini anlamak

Bugün 9 Ocak. Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi Özdemir Sabancı, ToyotaSA Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Ayşe Nilgün Hasefe'nin DHKP/C terör örgütü elemanlarınca öldürülmesinin üzerinden tam 25 yıl geçti.

*

Tam çeyrek asır önce bugün işlenen bu cinayet şu günlerde gündemde olan DHKP/C terör örgütü ile 90’ların derin devlet yapılanması yada diğer deyimle Türk kontrgerilla teşkilatı arasındaki yakın ilişki ve işbirliğini göstermesi bakımından en çarpıcı ve net kanıtlı örnektir.

*

Özellikle Sabancı Ailesi’nin tüm fertleri bu yazımı dikkatle okumalıdır. Üzülerek söylemek zorundayım ki Özdemir Sabancı cinayetinin üzerine Sabancı Ailesi de cesaret ve kararlılıkla gidememiştir.

*

Rahmetli Özdemir Bey’in oğlu Demir Sabancı da kızı Serra Sabancı da babalarının cinayetinin aydınlanması noktasında çekingen davranmıştır. Yada öyle davranmak zorunda kalmıştır.

*

Neden böyle olduğunu yazımda açıklayacağım ama işin gerçeği Erol Sabancı’dan Güler Sabancı’ya, Şevket Sabancı’dan Yalçın Sabancı’ya, Ömer Sabancı’dan Demet Sabancı’ya, Suzan Sabancı ve eşi Haluk Dinçer’den Ali Sabancı ve eşi Vuslat Doğan Sabancı’ya ve diğer aile fertlerine kadar tüm Sabancı Ailesi 9 Ocak 1996 Özdemir Sabancı cinayetinin aydınlanması ve gerçek suçluların cezalandırılması ile alakalı 25 senedir yeterli gayreti maalesef gösterememişlerdir.

*

Sabancı Center İş Merkezi'nde, 9 Ocak 1996'da Sabancı Holding Yönetim Kurulu üyesi Özdemir Sabancı, ToyotaSA Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Ayşe Nilgün Hasefe DHKP/C terör örgütü ile bu kontrgerilla teşkilatının işbirliği ile öldürüldü.

*

Esas amaç ise o günlerde Kürt meselesinin barış süreci ve özgürlükler ile çözülmesi talebini dillendiren ünlü işadamı Sakıp Sabancı’ydı. Bu hakikat artık çok açıktır.

*

29 Eylül 1995 günü Sakıp Sabancı Diyarbakır’a gitmişti. Diyarbakır Ticaret Odasında yaptığı konuşmada aynen şöyle demişti merhum Sakıp Ağa:

*

"Sadece parayla bu sorun[Kürt meselesi]çözülmez. İspanya'yı bize benzediği için anlatıyorum. İspanya'da BASK işi o kadar büyüdü ki bir milyon insan öldü. Onlardan ders almalıyız. 1945'ten 1995'e kadar 97 savaşın 69'u etnik meselelerden kaynaklandı. İyi şeyler yapmamıza Ankara fren koyar mı, kaygı duyuyorum"

*

Bu cesur konuşma üzerine, Enis Berberoğlu, o dönem Ertuğrul Özkök’ün yönettiği Hürriyet gazetesindeki köşesinde "Sakıp ağa DGM'ye çıkar mı?" diye Diyarbakır'daki konuşmayı tartışan bir yazı yazdı. (Hürriyet, 30 Eylül 1995).

*

Bu bahsettiğim köşe yazısı objektif kaleme alınmıştı ama Sakıp Sabancı bu cesur çıkışı yaptı diye Türk basınında çoğu yazar tarafından yerden yere vuruldu.

*

Babıali çakalları Sakıp Ağa’nın askeri vesayetin emrindeki kontrgerilla yapılanmasını bu demokrat açıklamasıyla kızdırdığını hissetmişlerdi. Bu fırsattan istifade Sabancı’ya karşı o derin devletin tetikçiliğini yapıyorlardı. Türk basın tarihi zaten hep böyle oldu.

*

25 sene sonra herşey nettir ki malum kontrgerilla-derin yapılanma teşkilatının DHKP/C terör örgütüne işlettiği Sabancı cinayetinin sebebi 29 Eylül 1995’de Sakıp Sabancı’nın Diyarbakir Ticaret Odası’nda Kürt meselesinin çözümü ile alakalı yaptığı bu konuşmadır.

*

Bu noktada artık hiç şüphe yoktur. Fakat maalesef bu cinayetin üstü örtülmüştür. Sabancı Ailesi’nin tüm mensupları da bu hadisenin üzerine gitmeye korkmuştur. Kontrgerillanın planına göre tüm Türk burjuvazisine ders olması İçin Sakıp Sabancı öldürülecekken anlık panik ile teröristler yanlış odaya girmiş ve Özdemir Sabancı’yı öldürmüştür.

*

Özdemir Sabancı cinayetinin ardından yürütülen soruşturma sonunda hazırlanan iddianame ve yargılama sürecindeki kararlara göre, eylem talimatını, DHKP/C terör örgütünün Bayrampaşa Cezaevi sorumlusu Ercan Kartal'ın, açık görüş sırasında Mustafa Duyar ve İsmail Akkol'a verdi.

*

Kurye aracılığıyla üç susturucu bulunan 7.65 milimetre çaplı tabanca, bir cep telefonu gönderilen Mustafa Duyar ve İsmail Akkol, olaydan 6 ay önce Sabancı Center'ın temizlik işlerini yapan şirkete dönemin Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ’ın referansıyla işçi olarak giren, daha sonra yönetim katında çaycılığa başlayan Fehriye Erdal'ın kendilerine Sakıp Sabancı'nın ofiste olduğunu bildirmesi üzerine Sabancı Center'a geldi. Fehriye Erdal adlı teröristin Susurluk skandalında ölen polis şefi Hüseyin Kocadağ referansıyla Sabancı Ailesi tarafından işe alınması burada çok kritiktir.

*

Asansörle 15. kata kadar çıkan Duyar ve Akkol, buradaki tuvalette çanta içinde bulunan susturucuları silahlara takarak, kendilerini karşılayan Fehriye Erdal'la 25. kata çıktı.

*

Mustafa Duyar'ın Sakıp Sabancı'nın odasını ikinci kez sorması üzerine heyecanlanan Erdal, odaları karıştırarak sol taraftaki odayı gösterip kaçtı. Gösterilen odaya giren Duyar, Özdemir Sabancı ve Haluk Görgün'ü, İsmail Akkol da başka bir odadaki sekreter Nilgün Hasefe'yi silahla ateş ederek öldürdü.

*

Duyar ve Akkol kaçarken, Sabancı Center'ın güvenlik kameralarındaki görüntü kayıtlarından kimlikleri tespit edildi. Fehriye Erdal, İsmail Akkol ve Mustafa Duyar'ın yakalanması amacıyla belirlenen adreslere ve DHKP/C terör örgütüne ait hücre evlere operasyon düzenlendi.

*

Olaydan sonra Mustafa Duyar, İsmail Akkol ve Fehriye Erdal, kendilerini saklamaları için talimat verilen örgüt üyelerinin İstanbul'un çeşitli semtlerinde bulunan evlerinde kaldı. Ayrıca bu cinayette DHKP/C ile işbirliğinde olan kontrgerilla da bu isimleri korudu.

*

Mustafa Duyar, olaydan yaklaşık 1 yıl sonra örgütten ayrılmaya karar vererek, 17 Aralık 1996'da Lazkiye'deki örgüt evinden gizlice ayrılıp 22 Aralık 1996'da Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği'ne teslim oldu.

*

Türkiye'ye getirildikten sonra İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne teslim edilerek sorguya alınan Duyar, 9 Ocak 1997'de tutuklanarak Kırklareli Cezaevi'ne konuldu.

*

Dönemin İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonucunda, Ercan Kartal, Mustafa Duyar ile firari sanıklar İsmail Akkol ve Fehriye Erdal'ın da aralarında bulunduğu 11 sanık hakkında 28 Şubat 1997'de dava açıldı.

*

DHKP/C terör örgütünün cezaevi sorumlusu Ercan Kartal, Mustafa Duyar, İsmail Akkol ve Fehriye Erdal hakkında, eski TCK'nın 146/1. maddesinde yer alan ''Anayasal düzeni zorla değiştirmeye çalışmak'' suçundan idam cezası istendi.

*

Sanıkların İstanbul 1 No'lu DGM'de 3 Haziran 1997'de yargılanmasına başlandı. Dava sürecinde çeşitli itiraflarda bulunması nedeniyle Kırklareli Cezaevi'ne konulan Mustafa Duyar, 25 Temmuz 1997'deki duruşmada, isnat edilen suçları iddianamede belirtildiği gibi işlediğini itiraf etti. Duyar, teslim olmasının nedenlerini şöyle anlattı:

*

“Teslim olmam, basit bir polisiye olay değil, bir siyasi eylemdir. Örgüt bizi propaganda malzemesi olarak kullanmaya başladı. Teslim olmam, örgütün gerçek yüzünü teşhir etmemi ve terör örgütünün bizlerin üzerinden yürüttüğü propaganda eylemini boşa çıkarmaya yönelik bir eylemdir.''

*

Eylül ayında Afyon Cezaevi'ne nakledilen itirafçı sanık Mustafa Duyar, cezaevinden nakli sırasında kendisine komplo kurulduğunu iddia etti. Duyar’ın itirafları kontrgerillayı rahatsız etmişti.

*

Cezaevinde Semra Polat ile evlenen Mustafa Duyar, 17 Temmuz 1998'de eşiyle beraber Silifke Özel Tip Kapalı Cezaevi'ne naklini istedi. Duyar bas bas bağırıyordu beni öldürecekler diye.

*

Mustafa Duyar, Afyon Cezaevi'nde Nuri ve Vedat Ergin tarafından 15 Şubat 1999'da tam da tahmin ettiği gibi öldürüldü.

*

Fakat DHKP/C’ye Sakıp Sabancı’yı öldürtmeyi hedeflerken yanlışlıkla Özdemir Sabancı’yı katlettiren Kontrgerilla işi şansa bırakmak istemiyordu. Mustafa Duyar’ı öldürttüğü Nuri ve Vedat Ergin kardeşleri de öldürtüp ellerini tastamam temizlemek istiyordu.

*

Ergin kardeşler ve özellikle Nuri Ergin öldürüleceklerini anladı. Ekim 2000'de Uşak Cezaevi'ndeki isyan çıkarttılar. O isyan sırasında çekilen videoda, Nuri Ergin, Mustafa Duyar'ı öldürdüğünü itiraf etti ve TV kamera önünde aynen şöyle dedi.

*

“Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü. Ben Nuri Ergin olarak öldürttüm”

*

Nuriş’in hemen ardından da kardeşi Vedat Ergin, onu tamamlıyordu..

“Bizi Veli Abi’ye sorun. Veli Küçük’e sorun bizi”

*

Sevgili okurlarım silsile çok açık... Önce dönemin derin yapılanması Kürt meselesinde BASK modeli önerdiği için Sakıp Sabancı’yı öldürtmek istiyor ve Özdemir Sabancı öldürülüyor. Polis şefi Hüseyin Kocadağ’ın referansıyla Sabancı’ların yanına çaycı olarak giren Fehriye Erdal bu cinayet organizasyonunu yapıyor. Sonra zaman içinde Mustafa Duyar bu cinayeti kontrgerillanın işlettiğini fark ediyor ve itiraflarda bulunmaya başlıyor. Tam bu esnada aynı güçler Mustafa Duyar’ı Nuri Ergin’e öldürtüyor. Sonra aynı güç Nuri-Vedat Ergin kardeşleri de ortadan kaldırmak üzereyken Nuri Ergin fark ediyor ve bu isyan sırasındaki itiraflar çıkıyor... “Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü” ve “Bizi Veli Küçük’e sorun”

*

Aslında herşey çok açık... Dediğim gibi en başta Erol ve Güler Sabancı olmak üzere tüm aile herşeyi biliyor ama bu meseleden korktukları için de sessiz kalıyorlar. Üzerine gitmiyorlar. Sabancı’ları bu korkularından ötürü yargılamıyorum. Fakat bir memleketin en güçlü ve özgüvenli olması gereken burjuvazisi bu haldeyse gariban halkı ne yapsın?

*

Süreçin sonrasında yargılama sonucu Sabancı suikastı davasına bakan dönemin İstanbul 1 No'lu DGM'si, 15 Mart 2001'de verdiği kararda, sanık Ercan Kartal hakkındaki dosyayı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden "eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e suikast" davasıyla birleştirdi. Ercan Kartal'ın, idam cezasının kaldırılmasının ardından aldığı "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası" ise Yargıtay tarafından onandı.

*

DGM, yakalanamayan firari sanıklar İsmail Akkol ve Fehriye Erdal'ın dosyasını ayırdı.

*

Mahkeme, 15 Şubat 1999'da öldürülen sanık Mustafa Duyar'ın dosyasını düşürüp, diğer sanıklar hakkındaki kamu davasının kesin hükme bağlanmasını erteledi.

*

Fehriye Erdal'ın yakalanması

Olayın ardından firar eden Fehriye Erdal ise 1999'da Belçika'nın Knokke kentinde kaldığı apartmanda yangın çıkması sonucunda sahte pasaportla yakalandı.

*

Türkiye'ye iade edilmeyip Belçika'da yargılanan Erdal, bir yıla yakın cezaevinde kaldıktan sonra ev hapsi aldı. Mart 2006'da firar eden Erdal, Eylül 2007'de Türkiye'de işlediği suçlardan dolayı yargılanması kararı verilse de daha sonra bu karar bozuldu, Sabancı ailesinin başvurusu üzerine süreç yeniden başladı.

*

Türkiye'de işlediği 3 cinayet suçundan 25 Mayıs 2016'da Belçika'da yeniden yargılanmasına karar verilen Erdal, 20 Şubat 2017'de Brugge Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Türkiye'de işlediği suçlardan dolayı 15 yıl hapis cezası ile 10 yıl sivil ve siyasi haklardan mahrumiyet cezası aldı.

*

Suikastın ardından firar eden İsmail Akkol ise 2014'te Yunanistan'da yakalandıktan sonra serbest bırakıldı.

*

Türkiye'ye iade talebi Yunan mahkemesince reddedilen Akkol hakkında İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kırmızı bülten çıkarılması talepli iade talepnamesi hazırlandı.

*

Türkiye'ye giriş yaparken Aydın'ın Söke ilçesinde yakalanan İsmail Akkol, 4 Şubat 2016'da tutuklandı.

*

İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılaması yapılan Akkol, 17 Mayıs 2017'deki duruşmada eski TCK'da yer alan, "Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men'e cebren teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

*

Davanın firari sanığı Fehriye Erdal'ın dosyası ise savunmasının alınmaması ve hakkında çıkarılan kırmızı bültene uygun yakalama emrinin infaz edilmemesi üzerine ayrıldı.

*

Netice olarak üzerinden 25 sene geçen Özdemir Sabancı cinayeti eldeki bu kadar delile, kanıta rağmen etkin şekilde soruşturulmamış ve üzeri kapanmış bir dosya olarak tarihe geçti.

*

Sözde milliyetçi Türk kontrgerilla teşkilatı, sözde Marksist DHKP/C örgütü, 80 öncesi solcu bir polis şefi, 80 öncesi aşırı sağcı sonra da ulusalcı bir general, mafyalar, çeteler...

*

Herkesin içinde olduğu bu cinayet çözülebiirdi. Gerisi çorap söküğü gibi gelebilirdi ama maalesef olmadı. FETÖ de Ergenekon soruşturmasını ahlaksızca örgütsel amaçları İçin kullandığı için o dava da çöktü. Türkiye her anlamda sayacı sıfırlamış oldu.