Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Beyrut... Beyrut... Beyrut...

Beyrut, tarihin gördüğü en büyük şehir patlamalarından birini yaşadı. Çok üzüldüm...

*

Beyrut adeta belki de geri döndürülemeyecek kadar tahrip oldu. İçim parçalandı...

*

Beyrut’taki yıkımı görünce aklıma ilk olarak Cengiz Çandar’ın 1985’te kaleme aldığı meşhur yazı “Beyrut bir aşktır” ve bir de tam 10 sene önce Nagehan ile beraber yaptığımız Şam ve Beyrut seyahati geldi.

*

Cengiz Çandar bizim kuşak ve bizden önceki jenerasyonlar için de Beyrut ile özdeş bir yazardı. Beyrut’tan bildirdiği abartısız yüzlerce yazısı vardı.

*

Beyrut’u avucunun içi gibi bilirdi ve Beyrut’a dair hatıralarını anlatmayı da çok severdi. 1985’teki o yazısı da derin ve içli bir denemeydi.

*

Tam 10 sene önce 2010 yılının Haziran ayında bir anda karar vermiştik ve iki saat sonra uçaktaydık. Yoldayken Cengiz Çandar’ı da aramıştım. Hemen bize tavsiyeler listesi sıralamıştı.

*

O zaman Suriye, Lübnan coğrafyası sakindi. Fırtına öncesi sessizlik günlerindeydi...

*

Beyrut'un Raouche semtinde, denizin ortasında bulunan meşhur kayaya bakan yamaçtaki Petit Cafe'de yazılarımızı beraber yazmıştık Nagehan’la.

*

Arap dünyasının büyüleyen kadın seslerinden Feyrouz çalıyordu biz yazılarımızı kaleme alırken arka planda Petit Cafe’de.

*

Beyrut'tan bahseden bir şarkı söylüyordu aslen Mardinli olan Feyrouz... Çağdaş Arap müziğinin kraliçesi...

*

İçten, derin ve aşkla icra edilmiş bu hüzünlü şarkılar insanın ruhuna nüfuz ediyordu. Kalbinizin antenleri açıksa etkilenmemeniz imkânsızdı.

*

Rahmetli Ümmü Gülsüm de başka bir gezegenden gelmiş bir sesti âdeta.

*

Feyrouz'u dinledikçe yakın dönem Arap tarihinin bitmez ıstırabını hissediyordum.

*

Feyrouz belki kavuşamadığı aşkından bahsediyor ama ben özellikle son 75 yıldır Arap dünyasının yaşadıklarını düşünüyordum bu hüzünlü, buğulu ve içli sesi dinlerken.

*

Feyrouz'un sesinin arka planında acı acı çalan keman bana muhteşem Beyrut şehrinin bitmeyen iç savaşını daha derinden hissettiriyordu.

*

Yakın dönem Arap tarihinin ana travması olan İsrail üzerine konuşmuştuk Nagehan'la Beyrut sokaklarında.

*

İsrail küçücük bir ülkeydi. Fakat bu küçücük varlığıyla bile tüm o dev Arap coğrafyasının kimyasını geri döndürülemez biçimde hasara uğratmıştı.

*

Arap dünyası halen başarısızlık, kaybetmişlik ve yenilmişlik psikozuyla ağır bir travmaya saplanmış vaziyette yaşamaya devam ediyor.

*

Sözde galip olan İsrail'in kendisi çok mu farklı? İsrail de o kadar gelişmişliğine rağmen travmatik ve paranoyak bir ülke hâlâ. Bu paranoyaklığını terör devleti yöntemleriyle bastırıyor.

*

Arap müziğinin soylu hüznü, inanılmaz bir içtenlikle her an ağlamaya hazır tondan şarkılarını icra eden Arap solistlerinin sesleri bu coğrafyayı özetliyor aslında.

*

Beyrut'tan evvel, şu an büyük oranda yok olmuş olan Şam'a da gitmiştik...

*

Eski Şam bambaşka bir tabiat, insan ve hayat tasavvurunu damarlarınızda hissedebildiğiniz bir yerdi 2010 ortamında bile.

*

Şam'ın şehr-i kadîm bölgesi, modernizmin yıkıma uğratamadığı geleneksel şehir yaşantısının insan ruhuna nasıl iyi geldiğinin kanıtıydı.

*

Modern kent olgusu sistematize, standardize, planlanmış, düzenlenmiş ve netti...

*

Geleneksel şehir ise sürprizli, girift, kaotik, düzensiz ve muğlak...

*

İşte bu yüzden hem Şam hem Beyrut’un şehr-i kadîm tarafı çok büyülü bir atmosfer yaratıyor, her an her şeyin değişebileceği gizemli bir labirentte olmak, hesapsız kitapsız zamansız yaşamak, kendini mekana kaptırmak insan ruhunu derinliklerle dolduruyordu.

*

Tam bu yazıyı kaleme alırken eski bir dostum bana dış politika gazetecisi Işın Elçin ile Cengiz Çandar’ın Beyrut üzerine bu patlamalardan sonra yaptıkları YouTube söyleşisini gönderdi.

*

Işın Eliçin’in müthiş içten sorularına karşı Çandar da kült olmuş o 1985 yazısının hikayesini anlatıyor ve son patlamadan sonra konuştuğu önde gelen Beyrut şahsiyetlerinin neler dediğini özetliyor.

*

Çok sevdiğim bir yazının detaylı hikayesini dinlemek benim de çok hoşuma gitti. Etkilendim.

*

Hem Beyrut’un ve tüm dünyanın bugünkü halini, hem geçmişi hem de bugünleri düşünerek hüzünlendim. Okurlarıma da Eliçin-Çandar’ın Beyrut üzerine söyleşisini dinlemelerini tavsiye ediyorum. Hoşunuza gidecektir.