Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

23 Haziran'ın 'Acil' dediği...

Topu çevirip dakika doldurmaya asla çalışmayacağım! 

Neye bakıp neyi gördümse ve gördüğüm bu eksiklikleri ve fazlalıkları dile getirmediğim taktirde faydalı olmak bir yana sevdiklerime özellikle de ülkeme en büyük kötülüğü yapmış olacağım için ve ne sevdiklerimden ne de çok sevdiğim ülkemden asla vazgeçmeyeceğim için, lafı ortadan diyeceğim tabiri caizse, netice almak, galip gelmek için böyle yapacağım! 

Efendim, Pazartesi günkü, “23 Haziran seçiminin gör dediği” başlıklı yazıma gelen gerek olumlu gerekse olumsuz eleştiriler yazılarıma aynı minvalde devam etmem gerektiğini gösterdi! 

Geçen yazımda, ‘’Orada bir köy var uzakta... gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür’’ yalanıyla bir neslin uyutulup, aldatıldığını yazmıştım! 

Bu yaş gurubunun da seçmenin neredeyse %60’ını oluşturduğunu... 

Nihayetinde de, bizim gitmediğimiz köyümüze okyanus ötelerinden birilerinin geldiğini, 23 Haziran seçimlerinde de 46 yaşındaki birinin siyasette neticeye en fazla etki eden aktör olarak ortaya konduğunu zikrettim! 

Bakıldığında, yazılması gereken en önemli hususu yazmadığımı görenler oldu ve bu hususun önemi ve devamı yazmam gereğini hatırlattı, ama asıl önemli olan bilip yazmadığım bu noktayı okurlarımın görmüş, bana iletmiş olmalarıdır! 

Bu ihmalin en büyük bedelini de yine 40 yaş altı ödedi, ödemeye de devam etmektedir! 

Cephede sıcak savaşın içerisinde şehit, gazi olmanın acısı bir yanda, bir de ülke ekonomisinin büyük bir kısmının mecburen bu terörle mücadeleye aktarılması, aktarılmaya devam edilmesiyle geleceğinin de bir nevi bu mücadeleye harcanması diğer yanda! 

Bu durumun doğuracağı vahim sonuç ise doğacak çocuklarına çağdaşlarını yakalayamamış bir ülkenin kalmasıdır! 

Bir de buna, özelikle terör ve terörle intisaplı siyasi oluşumların özellikle zeki çocukları ele geçirmesi neticesinde, insanının refahı için çalışacak insan potansiyelinizin size tehlike olarak dönmesini ekleyebilriz! 

Örnek, FETÖ, PKK! 

Hülasa, bir tarafta ülkesi için ölen şehit olan öldüren, diğer tarafta sizin birlik ve beraberliğinizi, vatanınızı bölmek isteyen sizin vatandaşlarınız! 

Sizlere merhum Muhsin Başkan’ın sağlığında, bizzat şahit olduğum bir olayı anlatacağım! 

1990’lı yılların sonlarına doğruydu ve eli kanlı terör örgütü PKK, BBP’li  parti üyesi bir kamyon şoförünü kaçırmış, kamyonunu yakmıştı eşi de merhum Yazıcıoğlu’nu aramış, Merhum Yazıcıoğlu da, o dönemin DEP milletvekillerinden birine kendi milletvekillerinden biriyle biraz da tatlı sert haber göndermişti! 2 saat sonrasında kaçırılan şoförün eşi merhum Yazıcıoğlu’nu arayıp, eşinin kendilerini aradığını serbest bırakıldığını söylemişti! 

Merhum Yazıcıoğlu da gündem dışı konuşma talep ederek olayı kısaca anlatarak, ‘’PKK meclistedir” demiş, oradan Kandil’le irtibat kurup neticeye varmasının birkaç saat aldığını söylemişti! 

İşte, bütün her şey burada saklı! 

Biz topu çevirdik ve çevirmeye de devam ediyoruz! 

Terör tarifini yalın şekilde yapıp bu tarifin gereğini de yasal ve uluslararası yasalara göre uygulamak! 

Bu her şeyin önünü açacak, devlet de siyaset de nesiller de hiç de hak etmediği büyük bedelleri ödemeyecektir! 

Örnek mi? 

Daha yakın zamanda ki İspanya!