Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Bir garip Ahmet!

“Bu akıllı adamlar içerde bizim ırkımızı inkar etmek istiyorlar!

Birisi içeride kalktı bana, Çingene dedi!
Düne kadar onları  Türkler baktılar, evlerinde beslediler, ihanet ettiler bize!
Gelsinler size sorsunlar kim olduğunuzu!
Bu tahkime yeri 1923’te bu kadar insan toplamıştı, bir de şimdi (1990)!
Türk’üz Türk’üz Türk’üz...
Bizim ırkımızı inkar edebilecek adam yok!
Siz de burada ispat ettiniz!
Türk’üz Türk’üz Türk’üz ...”
Yukarıdaki sözler, 1990 yılında Gümülcine Mahkemesi önünde binlerce kişiye yapılan bir konuşmadan alıntı...
Yunanistan’da Yunanistan Parlamentosunda bir milletvekili, “Ben, biz Türk’üz” dediği için mahkemeye çıkarılmış, dışarıda da binlerce kişi hançeresi yırtılırcasına, “Türk’üz Türk’üz Türk’üz” diye haykırmıştı!
Sene 1990...
Gümülcine’yi bilir misiniz?
Yanı başımızda az ötemizde, Batı Trakya denilen yerde...
Sokakları Türk kokan, ortasında Türklüğün sembolü kocaman bir çınar ağacı olan Gümülcine...
Ortasında 1608 yılında yapılmış Eski Camii’nin olduğu Gümülcine’yi bilir misiniz?
Neresi ve ne olduğunu daha iyi anlamanız için diyeyim, İstanbul’dan önce Türk şehri olmuş olan Gümülcine, İskeçe!
Şimdilerde nüfus cüzdanında, okulun tabelasında, “Türk” ibaresinin yasak olduğu Gümülcine!
İşte, burada bir Garip Ahmet doğdu, yaşadı, yaşadıkça da, “ Ben Türküm, anam Türk, babam Türk” diye haykırdı Gümülcine sokaklarında!
“Ben Türk’üm! Türk esir olmaz” diye haykıran merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun yanında tanımıştım onu!
Doktor Sadık Ahmet!
Birisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde, diğeri de Yunanistan Meclisinde milletvekiliydiler!
Biri, bir zamanlar, “Batı Trakya’da Türk kardeşlerimiz var! Onlar kimliklerini, kültürlerini yaşayamıyorlar, asimile ediliyorlar” dediği için Türkiye’de Mamak zindanlarında işkence görüp, Türk savcısı Nurettin Soyer, (Bugün CHP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in babası) tarafından yargılandı, diğeri de, “Ben Türk’üm! Anam Türk! Babam Türk” dediği için Yunanistan da Yunan savcılar tarafından yargılandı!
Ne hazindir ki, bugünlerde Tunceli Ovacık’ta Ayaz ve Nupelda yavrumuzu döşediği mayınlarla şehit eden eli kanlı PKK’yı duyan kulaklar, gören gözler Avrupa İnsan Hakları havarileri Doktor Sadık Ahmet’i duymadı görmedi!
Tıpkı, 1980’lerde Mamak zindanlarında işkence altında, “Allah” diye inleyen Muhsin Yazıcıoğlu’nu duymayıp, görmeyip, Diyarbakır Cezaevindeki PKK’lı Ahmet Türk’ü duydukları, gördükleri gibi!
24 yıl önce yarın ki tarihte, 24 Temmuz 1995 yılında sözüm ona bir traktör kazasında şehit oldu Doktor Sadık Ahmet!
Tahmin edeceğiniz gibi uyuşturucu baronu PKK’nın finans musluklarından Behçet Cantürk için seferber olan batı yanı başında katledilen Doktor Sadık Ahmet’i görmedi duymadı!
İşin acı tarafı şu ki, Türkiye Türkleri’nin de çok azı duydu gördü!
Ne tevafuktur ki, iki dost iki gönüldaş ikisi de kaza neticesinde şehit edildiler ve ikisinin de  katilleri serbest!
Hülasa, bu dünyadan merhum garip  Muhsin Yazıcıoğlu’nun kadim dostu Türk Milletinin yiğit evladı bir Garip Ahmet geldi geçti!
Ruhları şad olsun...