Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Bizim başımız hep kel ki!

Şimdi ben, Kel Hasan Efendi kimdir, diye sorsam, hemen hemen herkes bir anda taşıdığı cep telefonuna sarılıp arama motoruna, “Kel Hasan Efendi” yazıp aramaya başlar!

O, anlı şanlı her bir şeyi bir çırpıda bilen Google’a yazdığınızda bile, eminim çok fazla bir şey bulamayacaksınız!

Mesela, Türkiye Cumhuriyeti Devleti değerleri hakkında, maksatlı yalan bilgi veren Wikipedia ‘da bile, ancak, “İsmail Dümbüllü” başlığında adı geçer!

Şimdilerde yeni yetme kim varsa, hakkında istemediğiniz kadar bilginin bulunduğu Wikipedia’ da, Kel Hasan Efendi’yle ilgili bir şey bulamazsınız!

Peki, kimdi Kel Hasan Efendi?

Yarın ki tarihle tam 100 yıl önce 16 Mart 1920’de, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilen İstanbul’da bir tiyatro sanatçısı...

Bundan tam 99 yıl önce bugün, Ermeni katiller tarafından Almanya ‘da şehit edilen Osmanlı Sadrazamı merhum Talat Paşa döneminin tiyatro sanatçısı...

1874 yılında Sultan II. Abdülhamid Han’ın yönettiği Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da, doğmuş...

Çocukluk yıllarında Kadıköy sokaklarında yoğurt satmış...

Henüz çocukken dönemin ünlü komiği olan Abdürrezzak Efendi'nin oynamış olduğu tüm oyunları izleyerek, bütün rollerini ezberlemiş...

Her tiyatrocu gibi sahne virüsünün vücuduna bulaşmasına, omuzunda taşıdığı yoğurt askısı bile mani olamamış tutmuş Küçük İsmail'in Kuşdili Çayırı'nda bulunan kampanyasının yolunu ve 1885 yılından itibaren  sahneye çıkmaya başlamış...

İlk zamanlar başrol oynamak istese de başrolü Abdürrezzak Efendi oynadığı için, ikinci komik olarak külhanbeyi rolünü oynar. Bu duruma fazla dayanamaz ve oradan ayrılır kendisiyle  birlikte topluluktan ayrılan arkadaşı Agâh Efendi'yle birlikte Şehzadebaşı'nda Hayalhane-i Osmani Kumpanyası adıyla tiyatro kurar.

Şimdi sıkı durun!

Sultan II. Abdülhamit Han döneminde saray oyunculuğuna alınmasıyla birlikte tuluat tiyatrosunun en gözde adı olur!

Yarattığı, "Aptal uşak" tiplemesi, halk arasında çok tutulur!

Saçı olmadığı için de, "kel" sıfatıyla namı yürür!

Gel gör ki, İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra (1908) Sultan II. Abdülhamid Han tahtan indirilir, devir artık sövenlerin devridir ve Batılı tiyatro akımlarının itibar kazanması karşısında tulûat, geleneğini Burhanettin Tepsi, Naşit gibi gençlerle sürdürmeye çalışır!

Artık dönem, milletin tarihine, inancına, harsına sövenler itibar görüp baş tacı edilir!

Göz ardı edilen Kel Hasan Efendi, Tuluat tiyatrosunun Cumhuriyet dönemindeki son temsilcisi olan İsmail Dümbüllü'yü yetiştirir, 91 yıl önce yarın ki tarihte (16 Mart 1929) 55 yaşında göz ardı edildiği bu dünyadan elini eteğini çeker ve ebediyete gider!

Ömrünün son dönemlerinde oyun  bittiğinde fesini çıkarır para toplar, toplanan parayı arkadaşlarıyla paylaşır!

Öylesine bir gidiş ki, hemen hemen herkes hakkında bir iz bulunan Wikipedia ‘da bile iz bırakmadan gider!

Arkasında, İsmail Dümbüllü’ye bıraktığı kavuğu kalır!

Şimdilerde o kavuk, elden ele çekiştirilerek paramparça edilmiş vaziyette!

Devir, küfür edenlerin baş tacı edildiği devir olursa orada ilk önce vefa ölür, vefa ölünce de o diyarı edep, haya terk eder!

Ya bugün..?

Bugün, devlete, devletin en tepesine edepsizlik edip, devletin kendisine düşman olanlar devletin ekranlarında, devlet ricaliyle aynı masada..!

Bizim başımızsa... Bizim başımız hep kel ki zaten!

Asıl, yanarım  yanarım da bugün Sultan II. Abdülhamid Han’ın kaderini yaşayan Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a yanarım!

Aklıma birden, merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in bir mısrası geldi, “Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya”!