Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

'Mehmet Akif Ersoy Müzesi ve Sohbet Evi'ni umut ediyoruz 

İstanbul’un Fatih semti, Sarıgüzel Mahallesi Balipaşa Caddesi numara 61’de 20 Aralık 1873’de başlayıp, Beyoğlu İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı 8-9 numaralı adresinde 27 Aralık 1936’da saat 19:45’de 63 yaşında *biten bir hayat. 

Doğumla ölüm arasındaki kısa mesafeye hem coğrafi hem de medeniyet anlamında pek çok şey sıkıştırılmış bir hayat. Daha çocukluk yıllarında Fatih- Halkalı Baytar Mektebi arasını her sabah yürüyerek gidip gelen alışkanlığın devamında Berlin’den Necid Çölleri’ne kadar uzanan ayak izlerinde saklı olan bir hayat. 

Önce babasını kaybetmişti! Kosova’nın İpek Kasabası doğumlu İpekli Temiz Tahir Efendi’yi, sonra baba toprağını vatanını kaybetti. O dönem merhum Mehmet Akif’in, baba toprağı vatanını kaybediş hikâyesiyle, yaşadığımız zamane hadiselerinin benzerliği karşısında şaşmamak mümkün değil! 

Balkan savaşı döneminde, Kosova- Arnavutluk olayları Makedonya ile İstanbul arasındaki diyaloğu  doğurmuştu bugün itibarıyla  30 yıldır süregelen Diyarbakır-Ankara arasındaki diyaloğun hemen hemen aynılığı, tarih tekerrürden mi ibaret, diye düşündürtüyor. Temennim sonunun aynı olmaması. 

Akif’in yüreğindeki sızıyı ben en fazla “Çanakkale Şehitlerine” şiirinde hissediyorum. O feryatta, baba ocağını kaybeden “kaybetmenin” ne demek olduğunu bilen bir yanık yüreğin kokusunu duyuyorum. 

Kastamonu Nasrullah Camii ve Balıkesir Zağanospaşa vaazları bilenlerin malumu olduğu üzere, bugünün gafillerine fasikül fasikül bıkmadan usanmadan okutulmalı, özellikle de Diyarbakır, Şırnak, Mardin şehirlerinin hoparlörlerinden şehre dinletilmeli. 

Mebusluk dönemi akabinde, savaş bitmiş devlet kurulmuş artık doğan bu yeni çocuğun adının konacağı kimliğinin ve kişiliğinin tarifinin - Asım’ın Nesli mi yoksa Haluk’un Nesli mi olmalı kararının verileceği verilen karar gereğince- devletin kurum ve kuruluşlarının dizaynının yapılacağı dönemde İkinci Meclis listesi dışına itilip peşine hafiyeler takılıp vatan hasretinin, Mısır sokaklarında, Hacıbekir lokumlarında dindirilmeye çalışıldığı bir hayat! 

Nereden bakarsanız bakın, hangi dünya görüşüne sahip olursanız olun, Mehmet Akif Ersoy ve manifestosu niteliğindeki Safahat tek rol modelimizdir. Köşe yazılarına, tiyatro oyunlarına, film karelerine, roman yapraklarına, resim tuvallerine, nota dizelerine sığdırılamayacak kadar anlam taşıyan bir rol modeldir, Mehmet Akif Ersoy. 
Bu rol modelimizin, 27 Aralık 1936 tarihinde saat 19:45’te son nefesini verdiği, Beyoğlu İstiklal Caddesinde bulunan Mısır apartmanının 8-9 numaralı daireleri, en kısa sürede

“Mehmet Akif Ersoy Müzesi ve Sohbet Evi” olarak tahsis edilmelidir. 

Bakınız, Almanlar Goethe’nin uğrayıp bir fincan kahve içip gençlerle sohbet ettiği mekânları bile müze yapmışlardır. Goethe Enstitüsü edebiyat, bilim ve sanat alanında dünya arenasında bir Alman markasıdır. Almanlar bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırını saydılar 2. Dünya Savaşında da yerle bir olmalarına rağmen “Doğu Almanya’daki kardeşlerini kurtarmak için Ruslara milyarlarca mark ödeyip ‘Duvar’ı yıkıp birlikteliğin yolunu açtılar. Bugün Almanya, Doğu Almanya doğumlu bir papazın kızı tarafından yönetilmekte, aynı tarihlerde Azerbaycan-Ermenistan savaşı döneminde, dönemin Azerbaycan devlet başkanı merhum Ebul Feyz Elçi Bey ülkemizden yaralılarını taşıyabilmek için dönemin neslini karıştırmış idarecilerinden(!) üç helikopter istemiş ne acı ki gönderilmemişti. Oysa aynı Azerbaycan, biz milli mücadele verdiğimiz dönemde bağımsız bir devletti. “Bir kez kalkan bayrak bir daha inmez” sözünün sahibi, Mehmet Emin Resulzâde’nin öncülüğünde bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi (Şu anda mezarı başkentimizdedir). O dönemde Azeri analar, kulaklarındaki küpelerini, alyanslarını 16 yaşını aşmış evlatlarının avuçlarına yerleştirip “Git Anadolu’yu kurtar ya gazi olarak dön ya da şehit ol” diyerek Anadolu coğrafyasına yollamışlardı. 

Bugün ülkem adına umutlarım artıyor, doğru neslin bulunduğuna inanıyorum. “Asım’ın Nesli” konusundaki hassasiyetlerini bildiğimiz, bu fikrî yapıyı kendilerine düstur edinmiş Sayın Cumhurbaşkanımıza, söz konusu mekânı “Mehmet Akif Ersoy Müzesi ve Sohbet Evi” olarak tahsis etmelerinin anlamlı olacağına, aidiyet ve mensubiyetimizi güçlendireceğine inancımızla, “Kültürel Bağışıklık Sistemimizin Güçlendirilmesi” hamlesinin ilk adımı olabileceği dileğimizi arz ediyoruz. 

 *Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) 63 yaşında hayata gözlerini yummuştur.”14 Asır Evvel Yine Böyle Bir Geceydi” şiirinde de Akif’in Peygamber Efendimize sevgisini görebiliriz. 

* “Haluk’un Nesli” ifadesi Haluk’un şahsına yönelik bir suçlama değildir, yaşadığı talihsizliklerin sonucunda farklı bir mecraya sürüklenmiştir. O’nun şahsında kastettiklerimiz aidiyetlerini bilinçli şekilde kötüye kullananlardır. O’nu ayrı bir yazı konusu olarak sizlerle paylaşacağım.