Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Oysa dünyayı kurtaracaktı! 

Dolar'ın, Euro’nun, altının ne olacağı, Venezuella Başkanı Maduro’ya suikastı kimler planladı yaptı, ABD Başkanı Trump İran ambargosunu onaylayacak mı, ABD, ortağı olduğumuz, parasını ödediğimiz uçakları bize verecek mi? 

İP kopacak mı, daha doğrusu İP’i elinde tutanlar İP’i sallamaya devam edecekler de, aslolan İP’in üstünde kimler zıplayacak? 

Kendi partisine genel başkan yapılmayıp, millete cumhurbaşkanı olarak takdim edilen İnce, CHP kurultayını toplayabilecek mi? 

Önce CHP Genel Başkanı olamayıp, sonrasında bu ülkeye cumhurbaşkanı olarak takdim edilen İnce CHP kurultayını toplayabilecek mi, CHP Genel Başkanı olabilecek mi bilmem ama bizim İsmail Temel Paşa’nın apoletlerinde yıldızlar arttı! 

Bütün bunlar bir tarafa da bütün bunların arasında bu ülkenin bir değeri, hem de öyle kolay kolay her  ülkeye nasip olmayacak bir değeri az kalsın aramızdan kayıp gidecekti! 

Yaşatmayı değil öldürmeyi, yapmayı değil yıkmayı şiar edinen sosyal medya gündemi her ne kadar öldürüp yayınlasa da Allah şifa verdi önce çocuklarına sonra da bu ülkeye bağışladı onu! 

Adı Fahrettin Cüreklibatur! 

Gazeteler, matbuat onu Cüneyt Arkın olarak tanıdı ve yazdı! Biz onu Malkoçoğlu, Komiser Kemal, Dünyayı Kurtaran Adam...  olarak tanıdık! Kırım’dan göç eden muhacir bir ailenin çocuğu, tıp fakültesini bitirmiş bir hekim, ama asıl önemlisi bu ülkenin en müzmin hastalığını tedaviye, yok olmaya yüz tutmuş aidiyet ve mensubiyet duygusunu güçlendirmeye, kültürel dejenerasyonunu tedaviye soyunmuş bu uğurda ömür harwwcamış bir kişi! 

Battalgazi’yi, Kara Murat’ı, Malkoçoğlu’nu canlandırdığı filmlerde dublör kullanmamış bunun neticesinde de kırılmadık kaburga kemiği kalmamış bir sanatçı! 

Evet, Fahrettin Cüreklibatur namı diğer Cüneyt Arkın kelimenin tam anlamıyla örnek,  yerli, kendi imkânlarını zorlayarak evrenselliği yakalamış bir sanatçı! 

Dünyada eşi az görülür bir başarı olan 300’ün üstünde film çevirmiş olsa da hep itibarsızlaştırıldı, çünkü o, ‘’tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet’’ dedi! Ülkesini uluslararası mahfillere şikâyet etmedi, askere, polise kurşun sıkanlara methiyeler düzmedi! 

Öyle ki, Hollywood’dan teklif alıp gittiği ABD’den, gittiği günün gecesinde, ‘’Ben bu emperyalizmin sözcüsü olan yapıya hizmet etmeyeceğim’’ diyerek, ülkesine geri döndü! 

Son dönemleri de bu ülkenin gencecik fidanlarını asrın belası uyuşturucuya karşı uyanık tutmak için gayretle geçirmekte! 

Lakin bu ülkenin siyasi yapısı ona milletvekilliğini çok gördü. Dönemin Anavatan Partisi onu memleketi Eskişehir’den, 1.sıraya koyamadı, koymadı! 

Bakınız, onun yerine seçilip Kültür Bakanı olan merhum bakanlarımızdan biri merhum Mehmet Akif Ersoy’un 50.doğum yıl dönümünde yapılan toplantıda ne diyor, “Akif’in mezarını Türkiye’ye getirelim’’ (Kaynak, o toplantıda bulunan Sayın Yavuz Bülent Bakiler)! 

Hiçbir cumhurbaşkanı, başbakan, ‘’Sen bu dünyada çok az sanatçının başarabileceği bir şeyi başardın, 300’den fazla film ürettin benim başdanışmanım ol’’ demedi! 

Deseydi ne olurdu? 

Emin olun ki, en azından Türk sineması bu halde olmazdı! 

Peki, bugün boğuştuğumuz, şahdamarımıza çökmeye çalışan ABD’ye bir bakalım: 

Sıradan bir vücut geliştirme sporcusu olan Arnold Schwarzenegger’i önce aktòr sonra vali yaptı! 

Kolej mezunu Reagan'ı, Cüneyt Arkın’ın onda biri kadar film çekmiş Ronald Reagan’ı başkan yaptı ve şu an o başkan ABD tarihinin içte ve dışta en başarılı başkanlarından biri olarak anılıyor! 

Netice mi? 

ABD’nin ihracat kaleminde 1.sırada silah 2.sırada Hollywood geliyor! Şimdi de bu iki ihraç kalemi ile başta biz olmak üzere neredeyse bütün dünyanın şah damarına çöküyor! O, dünyayı kurtarmaya çalışan adam, şimdi bir nefes daha alıp kendini kurtarmaya çalışıyor!