Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Teşekkürler Akif Çağatay Kılıç 

Zaman, bizi peşine mi takar yoksa peşimizden mi kovalar bir ömür boyu bilemedim! 

Bir an gelir bütün bir ömür perde perde geçer gözümüzün önünden, an gelir tebessüm ederiz, an gelir boğazımız düğümlenir! 
Çıkamazsın takılır kalırsın bazen, bir çerçevede saklanmış resim misali,  geçmişteki bir ana, kimse seni tutup çıkaramaz, ancak kendin el olur, tutar çıkarırsın kendini, nereden nereye geldiğinin, neler yaşadığının muhasebesini yaptığın andır, o an! 

Geçen zamana neden takıldığıma gelince, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ‘’Hayallerini Sahneye Taşı’’ parolası ile düzenlediği “Skeç Yarışması Karadeniz Seçmeleri” jüri üyeliği için Samsun’dayım. Bendeniz de mesleğe böyle bir yarışmanın neticesinde aldığım ödülle adım atmıştım, ‘’Liseler Arası Tiyatro Yarışması’’yla. 

Cevat Fehmi Başkut’un ‘’Ölen Hangisi‘’ isimli piyesindeki ‘’Reşit Ahmet Forsaoğlu’’ rolü ile ‘’En iyi Erkek Oyuncu” ödülünü almıştım! 
Yarışma bitmiş, her yaz olduğu gibi köyüme gidip fındık toplama hazırlıklarına başlamıştım. Bir gün fındık bahçesinden bir vesile ile köy bakkalına gittiğimde kahverengi üniformalı bir bekçinin beni aradığını söylediler. Bekçi, ‘’Neredesin be oğlum öldüm vallahi, ödül mü ne almışsın bu akşam Vali Bey’in konağında tören varmış sen de gelecekmişsin’’ dediğinde kalakalmıştım! 
Yaz gününde, mevsimlik, okulda giydiğim takım elbisemi giydim ve bekçi amca ile Ordu’ya indik. 

Valinin konağına geldiğimizde akşam olmuştu ve bendeniz ilk kez valinin evine giriyordum, kolay mı Karaağaç Köyü’nden henüz lise öğrencisi Ahmet YENİLMEZ’in valinin evine girmesi! İçeri girdiğimde kocaman masalar ve etraflarında oturmuş bir sürü insan, bir masada bana ayrılan yerime oturdum, fakat ben yemeği hep yer sofrasında yemiştim! 

Bir yanımda çok güzel bir kadın, Ayten GÖKÇER, o kocaman yeşil gözleri ve etkileyici sesi ile ‘’merhaba çikolata’’ dediğinde öylesine bir ter basmıştı ki anlatamam! Yemek servisi yapıldı ve herkes çatal bıçak ile yemek yiyor varın bendenizin halini siz düşünün, bir yemek kan ter içerisinde yenir mi, evet yenir, tecrübe ile sabittir efendim! 

Yemek bitti ve sıra geldi ödül alanların ödüllerinin verilmesine. Benim adım anons edildiğinde tir tir titriyordum! Benim ödülümü veren ise merhum Cüneyt GÖKÇER, o dönem Devlet Tiyatroları Genel Müdürü idi. Ellerim zaten çok terler ve ben ellerimin terlemesinden çok utanırım, iki kat fazla terlemiş ellerimle merhum Cüneyt Hocanın elini sıkmak zorunda kaldım! 
Nihayet müzik çalmaya başladı gerginliği atmıştım ki, o muhteşem güzellik bana, ‘‘Beni dansa kaldırmayacak mısın çikolata’’ demez mi? 

Ne dansı, ben hayatımda dansı sadece filmlerde görmüştüm, sanırım gerisini yazmama gerek yok siz anlayacağınızı anladınız! 
 O esnada kalın camlı gözlükleriyle dikkatimi çeken biri, beni yanına çağırdı. Onu tanıyordum, onu OBKT (Ordu Karadeniz Bölge Tiyatrosu) oyunlarından tanıyordum, merhum Aydın ÜSTÜNTAŞ’tı. 
Bana, ‘’Yarın tiyatroya gel’’ dedi. Ve o yıl ramazan ayında bir orta oyununda, ‘’Trakyalı’’ rolü ile eğer profesyonellik para kazanmak ise profesyonelliğe adım atmış oldum. 

Teşekkürler Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Akif Çağatay KILIÇ Bey! 
Çünkü, siz bu ülke insanının unuttuğu, “Hayal kurma”yı hatırlatıp “Hayallerini Sahneye Taşı” diyerek 81 vilayette tiyatro yarışması düzenlediniz, siz, ülkemizin çocuklarına, ‘’Hayal kurma”yı tekrar hatırlattınız! 

Teşekkürler Sayın Bakanım, bendenize değer verip, 34 yıl öncesine geri götürdünüz, böyle mutlu ve önemli bir çalışmanın bir parçası yaptınız! 

En önemlisi de, benim 34 yıl öncesinde, umudum olan bu geleneği, tekrardan başlattınız! 
Emin olunuz ki Sayın Bakanım, gençlik adına büyük bir hayra vesile oldunuz! 
 Ülkemizin 81 vilayetini tarayarak, bu ülkenin yeteneklerine umut oldunuz!